GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DÜNYA ANA DİL GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:108
Tarih:17.05.2012

DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ana dil ya da dil, bir insanın doğuştan kazandığı birinci kuşak insan hakları olarak yorumlanır. Ana dil, bir topluluğun, bir halkın özgürlüğünün kendisidir. Dil, bir toplumun, bir halkın özgürlüğünün kendisi ise o hâliyle geliştirilmeye, büyütülmeye, güncelleştirilmeye ve çağcıl bir noktaya taşınmaya da muhtaç bir konudur. O açıdan da dilin özgürlüğü, anayasal, yasal ve hukuki çerçeveye kavuşturulup günlük yaşamdan eğitime, iletişimden yayıncılığa, düşünce ve ifade özgürlüğünden örgütlenme özgürlüğüne dair her türlü siyasal ve sosyal statüye kavuşturulmasının kendisidir.

Yaradan'ın, Allah'ın biz insanlara, biz kullara bahşettiği, halkları ve toplulukları birbirinden ayırt eden en temel karakteristik özellik olan dil, binlerce, on binlerce yıl, tarihin geçmişinden, insanlığın ilk çıkışından bugüne birikerek, biriktirerek, sanatsal, siyasal, kültürel ve sosyal yaşamda değerler üreterek bugüne gelebilmiştir ve bugün itibarıyla 193 ulus üniter devlete rağmen 6 bin civarında birbirinden farklı fonetik sese, birbirinden farklı gramere ve lehçelere ayrıştırılan ve ayrılan bu dil, ne yazık ki asimilasyonist ulus üniter devletleri tarafından birçoğu baskılanmış, ötelenmiş, bu yönüyle de unutulmaya ve yok olmaya yüz tutmuş bulunmaktadır.

İnsani olan, aynı zamanda, Yaradan'ın biz insana bahşettiği bu temel karakteristik özellik milliyetçi şoven dalgalarla bugün yok olmuşsa, yok olma riskiyle karşı karşıyaysa bu insani noktada kabul edilebilir bir durum değildir. Bu açıdan da insanlığın ortak mirası olan tarih gibi, kültür gibi dil de insanlık tarafından ve bizler tarafından büyütülmeye, geliştirilmeye ve kendisini sanatsal, siyasal, kültürel alanda ifade etmesine olanak taşıyacak bir duyarlılığa da muhtaç bir konudur.

Bu yönüyle, günümüz ulus üniter devletlerin insanlığa mutluluk getirmediği ama her dile, her kimliğe, her halka da bir devlet olmayacağından hareketle, mevcut devletlerin demokratikleştirilmiş, niteliği ve içeriğinde her rengin, her çiçeğin, her dilin ve her kimliğin kendini görebildiği, bulabildiği, geliştirebildiği; sanatsal, kültürel, inançsal ve sosyal alanda kendisini büyütebildiği bir olanak günümüz evrensel hukukunun devletlere, toplumlara yüklediği bir görevdir. O açıdan da demokratik, sivil bir anayasayı yapma arifesinde olduğumuz bir süreçte, başta Kürtçe olmak üzere, Lazcanın, Çerkezcenin üzerindeki baskıların kaldırıldığı, bu dillerin kendisini geliştirebildiği, her türlü alanda, başta sosyal ve kültürel olmak üzere eğitimde ve kamusal alanda kullanılmasının önündeki engelleri kaldıran, kendilerini geliştirmesine olanak sağlayan, devletin vatandaşı olmaktan ileri gelen bu halkların, bu bireylerin de eşit, özgür vatandaş olmaktan ileri gelen haklarını kullandırmasına fırsat vermek, bu ana dillerini, yani annelerinden ilk altı aydan itibaren almaya başladığı fonetik sesleri geliştiren, sanatta edebiyatta, tiyatroda sinemada, güncel sosyal yaşamda kullanabilecekleri bir duruma getirmek hepimizin görevi olsa gerek. Hele hele halktan aldığı temsilî iradeyi halka yansıtmak gibi bir görevi ve rolü olan Meclisin herkesten ve her kurumdan önceliği bu olmalıdır. Çünkü bu, Tanrıdan; bu, insanlıktan; bu, tarihten bize miras kalan en önemli özelliğimizdir, bu özelliğimiz büyütülmelidir, geliştirilmelidir diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.