GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:12.04.2012

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Önemli bir konu, netameli bir konu, ormanlar hepimiz için önemli ama Orman ve Su Bakanımız henüz buraya teşrif buyurmadılar -toplumun bu kadar önemsediği bir konu- aslında bu biraz da topluma saygısızlık oluyor. Niçin oluyor? Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bir kanun teklifi verdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir kanun teklifi verdi ve iktidar partisi bir tasarı hazırladı. Bunlar komisyonlarda enine boyuna tartışıldı, alt komisyonda tartışıldı, üst komisyonda tartışıldı, nihayetinde bir uzlaşma ile buraya bir tasarı getiriyoruz. Şimdi uzlaşma olunca işin ciddiyeti kayboluyor, koltuklardan da belli, hem iktidar sıraları için söylüyorum hem muhalefet sıraları için söylüyorum hem de ilgili Bakan için söylüyorum. Belki televizyon karşısında özellikle bu konuyu bekleyen vatandaşlarımız, Akdeniz Bölgesi'nde, Ege Bölgesi'nde, Marmara Bölgesi'nde, dağlık alanlarda orman köylüleri ya da çiftçiler, birçok yurttaşımız şimdi bizleri izliyor, "Acaba bizim hakkımızda nasıl tasarrufta bulunacaklar, hakkımızda hayırlı olacak mı?" diyorlar. Şimdi, bunları görüşüyoruz ama dediğim gibi Sayın Bakanımız yok, inşallah kısa süre içerisinde buraya gelecekler ve çalışmalara katkı sunacaklar.

Az önce de söyledim, bu konuda endişe içerisinde olan yurttaşlarımız var, çevreciler var, bunları komisyon çalışmaları sırasında da dinleme fırsatı bulduk, gayet doğaldır. Sayın milletvekillerine soruyorum: "Ormanlar değersiz." diyebilecek ya da bu konuda olumsuz fikir yürütebilecek milletvekili var mı aramızda? Hepimiz ormanların değerli olduğunu biliyoruz, ekolojik dengeye önemli katkı sunduğunu biliyoruz; çevre sağlığına, toplum sağlığına, faunaya, floraya çok önemli bilimsel katkı sunduğunu biliyoruz ormanların.

Dolayısıyla, bakın, burada şimdi iki açıdan bakmak lazım meseleye: Bir, çevre hassasiyeti olan insanlar açısından bakmak lazım, yurttaşlar açısından bakmak lazım. Diğer taraftan da, özellikle bu kanun tasarısı içerisinde aslında temeli oluşturan 2/B alanları üzerine bugüne kadar tarımsal üretim yapmış, buradan ekmeğini sağlayan ya da yapı yapmış, konut yapmış, orada yaşamını idame ettiren, ticarethane yapmış, fabrika yapmış yurttaşlarımız açısından bakmak lazım. Yıllardır idareyle sorun yaşıyor, mahkemelik, ihtilaf hâlinde. Bu sorunu bir şekilde çözmemiz lazım. Burada kantarın topuzunu kaçırmamamız lazım.

Şimdi, bazı sivil toplum örgütleri görüş bildirirken şunu söylüyorlar: "Acaba iktidar partisi, bazı kesimlere rant kapısı mı açıyor, arsa mı yaratıyor, TOKİ'ye arsa mı yaratıyor ya da yandaş müteahhitlere arsa mı yaratıyor?" Şimdi, böyle de endişeler var. Şimdi, dolayısıyla bu düzenlemeyi yaparken hassas olmamız lazım. Nihayetinde muhalefet olarak yasa tasarısını destekliyoruz. Böyle de bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Onun için, iktidar partisinden bu meseleye çok daha hassasiyetle yaklaşmamız gerektiğini ben düşünüyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, öyle orman açısından da zengin bir ülke değiliz. Az önce Sayın Vekilimiz de burada izah etmeye çalıştı, kendisi Orman Genel Müdürüydü önceki dönemde, konunun da uzmanı. Dünya ortalamalarının gerisindeyiz, yani dünya yüzde 30 ormanlık alana sahipken biz Türkiye olarak yüzde 27 ormanlık alana sahibiz. Demek ki korumamız gerekiyor. Anayasa'nın amir hükmüne göre de, Anayasa 169'a göre de öyle. Ormanları devlet koruyacak, amir hüküm var Anayasa'da.

Şimdi, bakıyorsunuz, mevcut ormanlık alanların büyük bir çoğunluğu da verimsiz ormanlar. Odun serveti açısından yetersizlik var. Bunların geliştirilmesi lazım, kalkındırılması lazım, imarı lazım, ıslahı lazım, ihyası lazım. Böyle de ciddi bir görevimiz var.

Bunları niye anlatıyorum? Biraz sonra bu noktalara geleceğiz. Yani bu uygulamadan elde edilecek gelirin nerelere verildiğini, bu anlattığım konular üzerinde harcanmadığını hep beraber göreceğiz. Yani, ormanları satıyoruz, parayı alıyoruz, başka tarafa gönderiyoruz. Ormanlarla ilgili bir tasarrufta bulunmuyoruz ya da bu parayı ormanların geliştirilmesine ya da kanunda temel olan orman köylüsünün kalkındırılması için harcamıyoruz. Nereye göndereceğiz paranın yüzde 90'ını? Çevre ve Şehircilik Bakanlığına. O konuya tekrar, biraz sonra geleceğiz.

Şimdi, kanunun temel düzenlemesinden biri? Birkaç konu var, 2/B konusu var, orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi var, 2/A meselesi var, bir de hazineye ait tarım alanlarının satışı var ama burada temel konu 2/B, asıl bu tasarının hazırlanmasının, bu şekle gelmesinin ana nedeni 2/B alanlarının orman dışına çıkartılması, hazine adına tescili ve bunların değerlendirilmesi, öncelikli olarak hak sahiplerine satılması.

Bu alanlar üzerinde kimler var? Bu alanlar üzerinde yoksul orman köylüleri var, bir dekar, iki dekar. Orman köylülerinin yoğun olduğu bölgelerden gelen milletvekilleri bilirler. Bu insanlar sosyal sınıflar içerisinde en yoksul kesim. Türkiye'de 7 milyon orman köylüsü var. Bunların yıllık kazançları çok cüzi miktarlardadır ve zamanında orman alanını açmış, zorunluluktan açmış, orayı istila edeyim ya da oraya el koyayım, devletin malının üzerinde haksız kazanç elde edeyim amacı yok adamın, adam zaten yoksul insan, toplumun en yoksul kesimi.

Şimdi, bu alanları orman köylüsüne vereceğiz. Çiftçi var, bu alanlar üzerinde tarımsal üretim yapıyor, onlara satacağız. Özellikle son otuz, kırk yıldır yoğun göç var, kırsal alanlardan metropollere göçler var, orada arsa sorunları yaşanıyor. Adam gelmiş otuz yıl önce, kırk yıl önce Mersin'e, Antalya'ya, İstanbul'a; gitmiş kendisine 50 metrekare, 100 metrekare bir alan bulmuş, üzerinde gecekondu yapmış, onların üzerinde bulunduğu alanları şimdi kendilerine satacağız. Fabrika yapmış, ticarethane yapmış ya da keyfi için villa yapmış, lüks villa yapmış. Şimdi, farklı farklı sosyal sınıflar var, zengin sınıflar var, iş dünyası var -fabrika yapmış bu alanlar üzerine- bir de toplumun en yoksul kesimi orman köylüsü ve çiftçi var.

Şimdi, bu tasarıda bu sosyal sınıflar kategorize edilmemiş, demiş ki zengin de olsa, fakir de olsa, Mersin'in Anamur'undaki muz serası sahibi de olsa, İstanbul'un Sarıyer'indeki villa sahibi de olsa, mal müdürlükleri, defterdarlıklar bir komisyon oluşturacak, rayiç bedel belirlenecek -ki önergelerle, muhalefetin de desteklediği önergelerle bu yüzde 50 seviyelerine, yani satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50 seviyelerine indi- herkes bu parayı ödediği takdirde -peşin ödeyenlere de ekstra yüzde 20 iskonto yapacağız- bu hak sahipleri bu mülklerin sahipleri olacak.

Şimdi, bir kere bu haksızlık, hukuksuzluk. Sayın Şandır'ın dediği gibi bu bir tasfiye kanunu mu, Sayın Hamzaçebi'nin dediği gibi bir barış kanunu mu, yoksa kafanızda Türkiye'nin cari açık meselesi var, Türkiye'nin paraya ihtiyacı var, Türkiye'nin kasasına para lazım? Daha önce Sayın Osman Pepe söylüyordu, daha önceki Orman Bakanı, "Bu arazilerin ölüsünü satsak 15 milyar dolar ediyor." diyordu. Şimdi, acaba, Hükûmet, bu alanları satarak birtakım sorunlarını çözecek gelir elde etme peşinde mi? Yani mesele sosyal mi, yoksa mesele mali mi? Şimdi, buna dürüstçe yaklaşmak lazım. Komisyonda da bunlar tartışıldı.

Bakın, biz bu konuda kanun teklifi vermişiz, getirmişiz, demişiz ki: "Bu sosyal sınıfları kategorize edelim. Bazılarına bedelsiz verelim, özellikle orman köylülerine, tarımsal faaliyet yapan çiftçilerimize ya da yoksul insanlarımıza, üzerine konut yapmış ama gelir düzeyi düşük insanlarımıza emlak vergisi değeri üzerinden verelim; diğerlerine villa yapmış, lüks villa yapmış zengin kesime de bunları rayiç bedel üzerinden verelim." Böyle bir düzenleme olsaydı, Komisyon çalışmalarında iktidar bu tekliflerimize sıcak bakabilseydi bence daha adaletli bir düzenleme yapmış olurduk.

Şimdi, seçim öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuyu seçim bildirgemize de koyduk, bir barış projesi olarak meseleye baktık. Bu meseleyi getirirken bazı hassasiyetleri de ortaya koyduk. Az önce söyledim, çevre hassasiyeti olan kesimleri de üzmemek lazım, onların da bir nebze endişelerini ortadan kaldırmak lazım. Bir de en önemli konulardan biri, yaptığımız düzenlemenin hukuk dışı olmaması gerekiyor.

Bakın, burada söz alan iktidara mensup milletvekilleri de, muhalefete mensup milletvekilleri de şu konuda hemfikirler: Endişeler var. Yaptığımız düzenlemeler Anayasa'ya aykırılık teşkil edebilir. Biz bu konuda samimiyiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu zora sokmayacağız, bu konuda herhangi bir müdahalede bulunmayacağız ama sivil  toplum örgütleri var, bu konuda çevreci kuruluşlar var; Danıştaya gideceklerdir, daha sonraki aşamada Anayasa Mahkemesine gideceklerdir. Bu düzenlemelerin özellikle Anayasa'nın ormanların korunması, orman köylüsünün korunması konularını içeren 169, 170'nci maddelerine aykırılık teşkil edebileceği yönünde endişe olduğunu düşünüyoruz ve yüce Meclisi bir kez daha uyarmak istiyoruz, bütün grupları uyarmak istiyoruz. Gerekirse bu konuya spesifik olarak? Evet, yeni Anayasa çalışmaları yapılıyor ama bu konunun çözümü için belki de orayı beklemeye zamanımız yok, spesifik olarak bu konuyla ilgili, gruplar anlaşırsa Anayasa'da bir düzenleme yapılabilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle ilgili, ilginçtir, 2010 12 Eylülünde yapılan Anayasa değişikliğinde 24 maddelik bir paket oylandı. Şimdi, burada bu saatten sonra iktidarın samimiyetini test etme amacında değilim ama ben Sayın Bakana komisyon çalışmalarında sordum: "Henüz, iki yıl önce böyle bir düzenleme yapılmış, bir Anayasa değişikliği yapılmış, samimiyseniz niçin ormanlarla ilgili endişeli bulduğumuz birtakım ilgili maddelerde değişikliğe gitmediniz? Yani o paketin içerisine o ilgili maddelerle ilgili düzenlemeleri niye koymadınız?" "Efendim, bunu biz Bakanlar Kurulunda tartıştık, doğrudur, bu konuyu da Sayın Başbakan gündeme getirdi ama `Halkın kafası karışmasın.' dedik, temel hak ve özgürlükler kapsamında bir değişiklik yapıyoruz ya da yargıyla ilgili bir değişiklik yapıyoruz, bu konuyu getirip halkın kafasını karıştırmamak için bu paketin içerisine koymadık." dedi Sayın Bakan. Ben bunu inandırıcı bulmuyorum ya da doğru bir düşünce olarak ortaya konduğunu düşünmüyorum yani Sayın Bakana buradan "Yalan söylüyor." demek istemiyorum, kesinlikle bu anlamda bir değerlendirmem yok ama anlayış olarak kesinlikle yanlış. Bugün söylediğim gibi o gün o meseleler kökünden çözülmüş olsaydı, hukuki birtakım sıkıntılar giderilmiş olsaydı bugün bu düzenleme çok daha rahat yapılabilirdi. Yarın bu düzenleme Parlamentodan çıktığı zaman da Anayasa Mahkemesi bu işi bozar mı bozmaz mı endişesi taşımaz idik.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bu düzenlemeyle -Bakan eğer buraya gelirse arkadaşlarımız da soracaktır soru bölümünde- acaba ne kadar gelir bekleniyor? 5 milyar dolar mı, 10 milyar dolar, 15 milyar dolar, 20 milyar dolar mı?  Bunlar önemli rakamlar, önemli para. 410 bin hektar 2/B alanının satışını konuşuyoruz.

Şimdi, bu düzenlemeyle elde edilecek gelirin çok büyük bir kısmı, yüzde 90'ına kadar varan kısmı -Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi veriyoruz tasarıda- Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilecek, onların emrine verilecek; afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi... kentsel gecekondu dönüştürmesi? Evet, Türkiye'nin önemli sorunlarından bir tanesi? Böyle 2/B alanları da var; işte, Antalya'nın Kepez'i, Sultanbeyli'si İstanbul'un, vesaire, vesaire. Bakıyorsunuz, gerçekten çarpık kentleşme gelmiş. Vatandaş bir ev yaptırmış sokağın bir köşesine, diğer bir köşesine; altyapı yok, yolu yok, üstyapısı yok, hiçbir şey yok. Elbette burada birtakım proje alanları çalışması, proje uygulamaları gerekiyor. Altyapı çalışmaları, üstyapı çalışmaları ve bunlara da para gerekiyor.

Şimdi, bu uygulama neticesinde elde edilecek paradan elbette ki buralara da kaynak ayırmak durumundayız ama biz alıyoruz aslan payını, aslan payını bu meselelere harcıyoruz. Temelde orman alanlarını satıyoruz, 410 bin hektar orman alanı azalmış oluyor. Buradan elde ettiğimiz geliri bir başka uygulamaya, Türkiye'deki bir başka sorunun çözümü için tahsis ediyoruz. Bu, tekrar tekrar söylüyorum, yanlıştır. Bu maddeyle ilgili görüşmelere sıra geldiği zaman Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki önergelerimizi de Meclisin takdirine sunacağız.

Bakın, yüzde 10 gibi bir rakam orman köylüsünün kalkındırılmasına, yeni orman alanlarının yaratılmasına ya da verimliliği düşük olan orman alanlarının ıslahına, ihyasına, imarına yeterli para miktarı değildir. Onun için bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz. Umut ediyorum, bu yönde vereceğimiz önergemiz yüce Meclis tarafından kabul edilir ve bu yanlıştan da dönmüş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, en önemli konulardan bir tanesi: Rayiç bedel, toplum tarafından, bu konuyla ilgili sorun yaşayan vatandaşlarımız tarafından oldukça yüksek bulunuyor. Bu konuda gerçekten çok vatandaşlarımızdan bizlere mailler geliyor, fakslar geliyor, tepkiler geliyor. Bu bedellerle bu yerlerin sahibi olamayacaklarını yani 2/B alanlarını gerçek hak sahiplerinin değil, rant sahiplerinin alacakları yönünde endişeleri var, şikâyetleri var. Bu konuda bu maddeyle ilgili yine bir önergemiz olacak Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bu konuda da yüce Meclisin tekrar bir değerlendirme yapmasını istiyoruz.

Evet, bu yasayı destekliyoruz. Eksikleri vardır, gedikleri vardır, teknik olarak sıkıntılar vardır, bu konudaki görüşlerimizi önergelerle destekleyeceğiz, eksik gördüğümüz yerlerin düzeltilmesi konusunda yüce Meclise bilgiler vereceğiz.

Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.