| Konu: | ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 26.01.2012 |
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 137 sıra sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bu duruma nereden gelindi, bugün bu kanunu neden çıkarmak zorundayız önce onu iyi anlamamız lazım. Şimdi, karşılıksız çek fiiliyle ilgili geçmişe bakıldığında 1985 yılına kadar karşılıksız çek kesme fiilini işleyenler dolandırıcılık suçuyla cezalandırılıyordu, o kapsamda değerlendiriliyordu. Bu fiil 1985-2003 yılları arasında hapis cezasına denk getirildi, 2003 yılında, yani AKP'nin tek başına Türkiye'yi yönetmeye başladığı dönemin başından itibaren de adli para cezası uygulamasıyla çeki kesenin borcunu önce ikiye katlayan, sonra ödenemeyen anaparanın faizleriyle katlana katlana üçe, dörde, beşe kadar çıkaran bir uygulamanın sonucunda buradayız. 2003 yılından itibaren 10 bin lira borcu olan bir kişiye, ödeyememesi hâlinde, önce 10 bin lirayı devlet adli para cezasına çevirdi. Bu vatandaşım önce malını, mülkünü, ineğini, danasını sattı, devlete olan 10 bin lirasını ödedi, ondan sonra anapara 10 bin liraya elini dahi dokunamadı. 10 bin lira yıllarca faiziyle beraber 20, 25, 30 oldu, olay 2009'a kadar patlama noktasına geldi. 2009 yerel seçimler öncesiydi, 2011 de genel seçimler öncesiydi, tüm ısrarlarımıza, uyarılarımıza rağmen, iktidar bir palyatif çözüm uğruna "Gelin, taahhütte bulunun, `İki yıl süre içerisinde ben bu borcumu ödeyeceğim.' deyin, hepinizi hapisten çıkardık." dedi. Doğru mu? Doğru. Şimdi sıra, mart sonu itibarıyla bu iki yıllık sürenin maksimum dolduğu zamana geldi ve yüz binlerce insan da dışarıda, cezaevinden çıktı veya cezaevine girmekten kurtuldu taahhütte bulunduğu için ama adli para cezasını ve diğer parayı bulamadığı için ve işini de kaybettiği için şu anda ne yapacağını bilmez durumda.
Şimdi, yine bir palyatif çözümle Sayın Hükûmet getirdi bu tasarıyı önümüze, diyor ki şimdi "2017'ye kadar, bu önümüzdeki seçimleri de geçirecek bir yeni düzenleme bulalım."
Değerli milletvekilleri, bu çözüm olmaz. Bakınız, yarın kapımıza, kapılarınıza, hepimizin kapısına feryatlar yağacak. Bunun çözümü belli:
1) Adli para cezası kaldırılıyor mu? Kaldırılıyor. Teşekkür ediyoruz. Cezaevine gitmeden kurtuluyor mu insanlar? Kurtuluyor. Bir kişinin dahi babasını cezaevinde göremeden evde beklemesine hiçbirimizin gönlü razı olmaz. Doğrusu budur bu kanunun ama bu problemi çözmüyor. Şimdi siz, cezaevine gidecek insanı, az kaldı, yirmi-yirmi beş gün sonra cezaevine tıkılacak insanları kurtaralım diye uğraşıyorsunuz ama bu insanlar işini kaybetti, bu insanların birçoğu kaçak, bu insanların birçoğu adli para cezasını bulmak için yıllarca uğraştı, devlete olan borcunu ödeyemedi, hâlâ anaparası katlandı. Siz anaparayı buradan azaltmıyorsunuz, yarın mahkemeye gittiği zaman yine o anapara faiziyle beraber işlem görecek.
Değerli milletvekilleri, yapacağımız iş bellidir. Gelin, bir çek garanti fonu veya çek sigorta fonu kuralım, buraya da bu çekleri veren bankaları en az üçte 1 riski alacak şekilde ortak edelim. Yoksa banka çeki veriyor, 600 lira? 2009 yılında, Sayın Başbakan Yardımcısının söylediği bin lirayı zaten siz önermiştiniz. Sonra buradan önergeyi geri çektiniz, Bankalar Birliği bastırdı 600 liraya düşürdünüz, şimdi yeniden çek yaprağı başına bin lira bankayı ortak ediyoruz demenin hiçbir anlamı yok. Yani 100 bin lira, 50 bin lira, 150 bin lira paraya karşılık gelen çek yaprağına bin lira ortak etmek, bankayı ortak etmek değil. Bankayı en az üçte 1'ine ortak edecek bir düzenlemeyi getirmemiz lazım. Yoksa bizim bu işin altından kalkmamız mümkün değil.
Ben soruyorum, özellikle sordum Sayın Bakana: Siz 2003 yılından bu yana "adli para cezası" adı altında devletin kasasına ne kadar para topladınız ve bu paranın ne kadarını bu mağdurlara verdiniz? Hiçbirini vermediniz. İşte, bundan sonra, bu bankalar ve devletin diğer kaynaklarından kısılacak bir miktar parayla bir fon oluşturulacak. Bu fon şu amaçla kullanılacak: Cezaevine girmekten kurtuldu ama borcunu ödeme gücü yok. Gelecek bu insanlar, siz orayı -garanti eden- aynen kredi kullanır gibi, bu insanları desteklemek için kullanacaksınız veya herhangi bir nedenle karşı taraftaki yani çekin karşılığını alamamış insanın mağduriyetini bu fondan karşılayacaksınız. Yoksa bu insanları?
Siz şimdi, sadece popülizm uğruna, "Bakınız, biz sizi cezaevine gitmekten kurtardık." diyerek bu kanunu getiriyorsunuz çünkü bu kanun on beş yirmi gün sonra, mart ayı sonunda hepimizin önünde patlayacak sosyal patlama için buraya geldi. Biz bunu altı aydır, bir yıldır, iki yıldır söylüyoruz. Bu, problemi çözmez. Gelin, bu problemi çözecek köklü bir çözüm bulalım ve burada bir önergeyle bu fonu -en azından salı günü, çarşamba günü- geliniz kuralım, herkes bundan memnun olsun.
Şimdi, biz bir taraftan "Çek karşılığında alacak sahibi olanları, parayı alacak olan insanları da mağdur etmeyelim." derken karşı taraftaki, cezaevine girecekler zannediyor ki? İşte "Bizim cezaevine, hapse girmemizi istiyor bazı partiler." gibi yorumluyorlar. Buna fırsat vermeyelim. Şu anda millet bizi izlemiyor, biz birbirimizi izliyoruz ama bunun çözümü bu. Sayın Grup Başkan Vekilim, mutlaka bunu -Sayın Adalet Bakanı gelecek- salı günü çözmemiz lazım, çarşamba günü çözmemiz lazım. Yoksa bu problemi yine konuşacağız. Seçim öncesi yine konuşacağız, seneye yine gelecek, yani yerel seçimler öncesi yine konuşacağız çünkü milyonlara varan bir kitleyi etkileyen ve yüz binlerce dosyanın olduğu bir konuda bu bir çözüm değil. Yani bu çözüm, sadece, bugün, biraz önce dediğim gibi, 1 Nisan 2012 tarihi itibarıyla son günü dolan taahhüt süresinin getirdiği mağduriyeti öteleyecek bir çözüm ama bu köklü bir çözüm değil. O nedenle mutlaka bunu çözmemiz gerekiyor. Burada zaten 2009 yılında çıkarılan 5941 sayılı Yasa'da bahsettiğim konunun özü belli. O gün için de önerimiz buydu -Sayın Yılmaz Bey bahsetti ismimden de kendisine teşekkür ediyorum- 2009 yılından bu yana bu konunun çözümü için uğraşan insanlardan birisiyiz. Adli para cezasının mutlaka kaldırılması gerekiyordu, teşekkür ediyorum, geç de olsa, on yıl sonra, bu kadar mağdur yarattıktan sonra da olsa bu doğru karar alındı, bu kalktı. Ama bunun kalkmasıyla çekteki hapis cezasının da beraberinde kalkıyor olması sanki hapse gidecek olanları bu sıkıntıdan kurtarıyor gibi gösteriyor ama bu çözmüyor. Bu insanlar bu defa idari takipler sonucunda başka mağduriyetlerle karşı karşıya kalacaklar. O nedenle bunu mutlaka çözmemiz lazım.
Bunun çözüm yolu tek, aklın yolu bir. Öteleye öteleye bugüne getirdiğimiz bu kanunda mutlaka bahsettiğimiz? Fonun adı değişebilir, ben onu Kredi Garanti Fonu'ndan esinlenerek söylüyorum, çek sigorta fonu olabilir, çek garanti fonu olabilir ama bu fona mutlaka bankaların en az yüzde 33 oranında ortak olma şartını getireceğiz. Riski de paylaşacak, nimeti de paylaşacak ve devletin başka kaynaklardan aldığı İşsizlik Fonu'nda biriken para ve benzeri gibi birçok kaynağımız var. O kaynaktan bir miktar aktaracağız ve acil şu anda alacağı ve vereceği mağdur olmuş olan bir kitleyi derhâl bu sıkıntıdan kurtarmamız lazım, değilse sadece "Cezaevine gitmeyi kaldırıyoruz." demek çözüm değil.
Bu nedenle ben bu maddede bu düşüncemi sizlerle paylaşmayı arzu ettim. Özelikle bizi bu geç vakitte dinleyen ve sabırla izleyen siz değerli milletvekillerine teşekkür ediyor, yasanın her şeye rağmen hayırlı olmasını temenni ediyorum ama inanıyorum ki bu eksiklikleri giderildiğinde hepimizi mutlu edecek bir yasa olacaktır.
Hepimize şu anda mesajlar geliyor, İnternet'ten ve diğer kanallardan ama bunların hepsinin derdi sadece hapis kalktığı için seviniyor ama hapsin kalkması sorunun çözülmesi anlamına gelmiyor. Yarın aklı başına gelince, normal düşünmeye başlayınca bunun bir çözüm olmadığını onlar da anlayacaklar ama bunu bizim normal bir çözüm hâline getirmemiz lazım ve bu Meclis, bu sorunu çözebilecek güçtedir. İktidarıyla muhalefetiyle, akılcı yaklaşımlarla biz bu sorunu çözeriz ve inanıyorum ki çarşamba günü inşallah bu sorun kökten çözülmüş olarak bu Meclisten bu kanunun çıkmasıyla hallolmuş olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.