GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:26.01.2012

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Karşılıksız çek keşide ettiği nedenle hapishanelere giren ya da hapis tehdidi nedeniyle evinden barkından kış kıyamet gününde ayrı yaşayan insanlarımızın yaralarını sarmak, onlara pansuman yapmak için bugün bir kanun tasarısı ve teklifi geliyor. Hükûmet adına gelen tasarı var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim, Mersin Milletvekili olarak benim ve arkadaşlarımın ve Ankara Milletvekili Sinan Aygün ve arkadaşları tarafından verilen kanun teklifi var.

Değerli arkadaşlarım, 2009 yılında 5941 sayılı mevcut Çek Kanunu görüşülürken, görüşülmesi sırasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz çeke güven duyulmasının ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasının sağlanması, çekin kara paranın aklanmasında ve terörün finansmanında kullanılmasının önlenmesi için karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç olarak düzenlenmesinin çözüm olmadığını belirtmişiz. Karşılıksız çek keşide etmenin bağımsız bir suç tipi olarak kabul edilmesi ve buna ceza uygulanması hem ceza adaleti bakımından hem de modern ceza hukuku bakımından kabul edilemez olduğunu söylemişiz. Karşılıksız çek keşide etme suçunun ceza hukukunun suç genel teorisi içinde dayandığı herhangi bir sorumluluk esasının olmadığını belirtmişiz. Çeke olan güvenin sağlanması, çekin güvenilir bir ödeme aracı olmasını sağlamak ve hamil tarafından çekin karşılığının tahsil edilebilmesi için çekin karşılıksız çıkmasıyla ilgili fiili suç olmaktan çıkartmak ve bankalara parasal sorumluluk yüklemek ve etkin, doğru çözüm ve yoldur demişiz. Hükûmetin, bankaların sorumluluğunu artırmak yerine denenmiş ancak sorunları hiç çözmediği gibi, tam aksine sorunların artmasına sebep olan ve modern ceza hukukunda ve diğer çağdaş hiçbir ülkede uygulaması olmayan bir cezanın ısrarından vazgeçilmiş olması, bugün -aradan geçen iki yıl sonra- olumludur değerli arkadaşlarım.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 23'üncü Dönem, her aşamada bu sorunu her vesileyle bu kürsüde dile getirdik; bütçe görüşmeleri sırasında dile getirdik, gündem dışılarda dile getirdik, değerli arkadaşlarımızın hepsi dile getirdi.

2009 yılında, 5941 sayılı Yasa görüşülürken, Sayın Grup Başkan Vekili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Canikli "?özellikle hapis cezasıyla ilgili yani karşılıksız çıkan çekler muvacehesinde uygulanan hapis cezasının tümüyle kaldırılmasına yönelik birtakım talepler de gündeme geldiğini gördüm, zaman zaman buradaki konuşmacı arkadaşlar da bunu ifade ettiler. Ancak hiç kimse kusura bakmasın değerli arkadaşlar, böyle başarılı şekilde uygulanan bir sistemi ortadan kaldırmak istiyorsanız, yerle bir etmek istiyorsanız bu önerileri getirebilirsiniz yani hapis cezasını kaldırma önerisini getirebilirsiniz yani hapis cezasının kaldırılması demek, vadeli çek sisteminin, 265 milyar liralık ticaretin, mübadelenin büyük oranda -tamamen demeyelim ama- ortadan kaldırılması demektir. Ticarete ve ekonomiye gerçekten inanılmaz bir darbe vurmak demektir." Yani biz 2009 yılında, karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç olmaktan çıkarılmasını savunduğumuz zaman, gerçekten, Sayın Canikli'ye göre ekonomiye darbe vurmaya çalışmışız.

Devam ediyor Sayın Canikli "Tek neden demeyelim ama temel faktör, en önemli faktör hiç kuşkusuz arkasındaki hapis cezasıdır." Yani çekin bağlı olduğu alacağın tahsilini garanti altına almanın aslında o çekin arkasındaki hapis cezası olduğunu Sayın Canikli de kabul ediyor. Ama değerli arkadaşlarım, çek bir kıymetli senettir, yani bir bonodur. Dolayısıyla, bir bononun ya da mahkeme ilamındaki alacağın tahsilini garanti altına almak için dünyanın hiçbir ülkesinde hapis cezası öngörülmemiştir. "Ceza" demek, aslında konusu suç olan bir fiilin karşılığıdır. Dolayısıyla, buradaki Sayın Canikli'nin bu görüşlerinden, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, Hükûmetin gerçekten bu ısrarından vazgeçmiş olması ve hukuk kuralları içerisinde karşılıksız çek keşide etme fiilinden dönülmüş olması bence olumludur. Bu yönüyle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna ve Hükûmete teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, karşılıksız çek keşide etme fiili suç olmaktan çıkarıldığı zaman... Yani "Çek mağduru kimdir, alacaklılar mıdır, borçlular mıdır?" tartışması çok uygulandı.

Şimdi, bakın, 1985 yılına kadar Türkiye'de ekonomi vardı ama "çek" diye bir kanun yoktu, Çek Kanunu yoktu. Peki, 1985 yılına kadar Çek Kanunu olmadığı dönemde bu işler yürümemiş mi, ekonomi yürümemiş mi? O zaman da çek vardı ama, Çek Kanunu yoktu, çek vardı fakat o zaman yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 503'üncü maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçundan cezalandırılma olmuştur. Daha sonra, 1985 yılında çek hamillerinin korunması hakkında bir kanun getirilmiş ve burada 16'ncı maddeyle karşılıksız çek keşide etme fiili suç olarak düzenlenmiş ve karşılıksız çek keşide etme fiilini işleyen kişiye bir yılla beş yıl arasında hapis cezası öngörülmüş.

Peki, değerli arkadaşlarım, karşılıksız çek keşide etme suçu azalmış mı, önüne geçebilmişler mi? Hayır. Ya da çekin, terörün finansmanının önlenmesinin önüne geçilmiş mi? Yok. Kara paranın aklanmasının önüne geçmiş mi bu ceza? Geçmemiş. Her geçen gün bu karşılıksız çek keşide etme suçu ve sorunu artmış ve nitekim yeni bir düzenleme yapılmak zorunda kalınmış 2003 yılında. Bu da şu, aynen gerekçesi: "Karşılıksız ve ödenmeyen çeklerin sayısının hızla arttığı, asliye ceza mahkemelerinin iş yükünün neredeyse yüzde 60'ını karşılıksız çek keşide etme suçları oluşturduğu, bu süreçte karşılıksız çek keşide etme suçuna uygulanan ağır cezaların çek kullanımını sınırlandırdığı, çeke olan ilgi ve güveni azalttığı, karşılıksız çek keşide etme fiillerinin tam bir sosyal felakete dönüştüğü" nedenleriyle bu doğrudan hapis cezasını kaldırmak zorunda kalmışlar.

2003 yılında yeni bir düzenleme yapılmış, orada ise çek bedeli kadar adli para cezası getirilmiş. Bakın, değerli arkadaşlarım, altını çiziyorum, yani doğrudan hapis cezasının 2003 yılında kaldırılmasının nedeni bu süreçteki karşılıksız çek keşide etme suçuna uygulanan ağır cezaların çek kullanımını sınırlandırdığı, çeke olan ilgi ve güveni azalttığı, karşılıksız çek keşide etme fillerinin tam bir sosyal felakete dönüştüğünü Hükûmet 2003 yılında gerekçesinde getirmiş. Bu nedenle 4814 sayılı Yasa'yla çek bedeli kadar adli para cezasını öngörmüş, bu da ödenmediği takdirde hapis cezasına dönüşen bir olaydır.

Arkasından, 2009 yılında arayışlar, çözüm arayışları devam etmiş, tabii ki, sistemi doğru oturtturamadığımız zaman? Yine, 5941 sayılı Yasa'nın 5'inci maddesiyle biz çekin karşılıksız çıkmasına sebebiyet veren kişi hakkında bin beş yüz güne kadar adli para cezası öngörmüşüz. Yani bir önceki yasadaki adli para cezası devam etmiş. Ödenmediği zaman  hapis cezasına dönüşen adli para cezası aynen sürdürülmüş.

Bugün, burada, gerçekten bu tasarının, bu kanun tekliflerinin esas özü karşılıksız çek keşide etme filinin suç olarak düzenlenmesinin kaldırılması ve sorumluluğun biraz daha bankalara yönelik artırılması.

Bu tasarının eksiklikleri yok mudur? Tabii ki, bu tasarının çok eksiklikleri vardır ama bu eksikliklerin de giderileceğini ben umuyorum.

Bu noktada, ciddi olarak düşünülmesi gereken husus, karşılıksız çek için bir cezai sorumluluk öngörülmesinin artık doğru olup olmadığı, giderek bir anlamda sulandırılan cezai hükümlerin korunmasına gerçekten ihtiyaç olup olmadığıdır.

Bakın, karşılıksız çek keşide etme fiilinden dolayı hapis cezası verilse bile ödendiği zaman, kesinleşse bile bu ceza düşüyor. Bunun anlamı şu demektir: Yasa koyucu aslında bu cezayı çok da önemsemiyor değerli arkadaşlarım. Çekin bağlı olduğu alacağı, tahsilini garanti altına almak için ceza ihdas edemezsiniz. O zaman, çekten daha kuvvetli mahkeme kararına bağlanmış alacaklar var. Peki, mahkeme kararına bağlanmış alacakların tahsilini sağlamak için siz onun arkasına bir cezai müeyyide koyuyor musunuz? Bono var. Çek nedir? Türk Ticaret Kanunu'nda açıklıkla belirtilmiş, çek, vadeli bir alışverişin ödeme aracı değildir. Taksitli bir alışverişin aracı değildir çek. Çek, peşin alışverişin ödeme aracıdır yani Türk Ticaret Kanunu'nun çeke yüklediği temel fonksiyon budur "Bu çekin karşılığındaki para bankadadır, git al." demektir. Peki, ileri vadeli çek kesildiği zaman, o çeki aldığı tarihte çeki alan hamil aslında çeki aldığı tarihte çekin karşılığının olmadığını bilerek o çeki alıyor çünkü çekin üstünde ileri bir tarih var. Peki, ileri tarihli çeki neden alıyor? Şundan alıyor: Günü geldiğinde, o tarih geldiğinde o çekin karşılığının olacağı umuduyla onu alıyor. Peki, bu güveni doğuran nedir? Bu güveni doğuran ticari hayattaki olması gereken asıl güven midir yoksa yapay, suni bir güven mi vardır? Yani çek hamilini de aldatan bir güven mi vardır? İşte o güveni oluşturan şudur arkadaşlar: Çekin karşılıksız çıkması hâlinde arkasına diktiğiniz ceza yapay bir güven oluşturmaktadır. Çek hamili o yapay güveni oluşturarak o çeki almaktadır ama aldığı tarihte o çekin karşılığının olmadığını bilmektedir, bile bile almaktadır. Dolayısıyla, aslında o çeki Türk Ticaret Kanunu'nda tanımlanan anlamıyla çek olarak almamaktadır, senet olarak almaktadır. Yani senet olarak kullanılması gereken bir hususta çek verilmektedir. Dolayısıyla bu da günü geldiğinde ödenmemektedir; sosyal felaketler gün geçtikte artmaktadır.

Dolayısıyla, aslında burada üzerinde durulması gereken temel konu, benim anlayışıma göre şu: Ayrı bir Çek Kanunu'na gerek var mı yok mu? Aslında tartışmamız gereken konu bu. Yani 1985 yılına kadar ayrı bir Çek Kanunu yokmuş ama ekonomi tıkır tıkır ilerlemiş.

Şimdi biz, gerçekten çeki Ticaret Kanunu'nda düzenlendiği anlamıyla peşin alışverişin bir aracı, fonksiyonu hâline sokabilir miyiz? Pekâlâ sokabiliriz ama ayrı bir Çek Kanunu'na, benim kanımca, aslında gerek yok. Çek Kanunu'ndaki bazı düzenlemeleri Türk Ticaret Kanunu içerisine alarak, biz bunu pekâlâ çözebiliriz. Mevcut Türk Ticaret Kanunu'nda 691-736'ncı maddeler arasında çek düzenlenmiş, önümüzdeki Temmuz ayında sanıyorum, yürürlüğe girecek. Meclisimizin kabul ettiği Ticaret Kanunu'nda da 780-823'üncü maddeleri arasında kırk dört madde hâlinde çek düzenlenmiştir.

Ticaret hukuku yönünden yapılacak en isabetli düzenleme, bu çekle ilgili kimi hükümleri Ticaret Kanunu içerisine alarak Çek Kanunu'nu kaldırmaktır.

Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan, bu karşılıksız çek keşidesi olgusunun bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş olmasının geçmişte en önemli sonucu, karşılıksız çek olgusunu azaltmayıp, tam aksine artırdığıdır. Nedendir bunun nedeni? Bunun nedeni -demin de anlattım- bu oluşan yapay güven ortamı nedeniyledir. Karşılıksız çek keşide etme suçu olmadığı zamanlarda çeki yalnızca alelade bir ödeme aracı olarak gören ve kurulan ticari ilişki kapsamında ödemelerin çekle yapılmasını kabul edip etmemekte daha dikkatli davranan hamilin, karşılıksız çek keşide etme suçunun varlığı nedeniyle oluşan yapay güven ortamında, kendisine yapılacak ödemelerde çeki çok daha kolay kabul edebilmesi ve böylelikle, kötü niyetli keşideciler tarafından -deyim yerindeyse- çok daha rahat aldatılabilir hâle gelmesidir. Bu durum, çekin, işlevsel bakımdan bononun yerini alması ve bir ödeme aracı değil, kredi aracı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur.

5941 sayılı mevcut Yasa'da, karşılıksız çek keşidesi suçunun oluşmasında, uygulamadaki adıyla "vadeli çek" korunmuştur. Bu da çeki, özellikle, bononun yerine ikame eden uygulamayı daha da pekiştirmiştir. Aslında, bugünkü uygulama hâliyle, pratikte, uygulamada, işlevsel bakımdan, çekle bononun arasında herhangi bir fark kalmamıştır. Demin de söylediğim gibi, ileri keşide tarihli çeki alan bir hamil, çekin keşidesi anında karşılığının olmadığının bilincindedir ve bunu bile bile almaktadır.

Yine, Türk Ticaret Kanunu'nda salt saf bir argüman olan ödeme aracı olarak görülen ve özel hukuk enstrümanı olan çeke kendisinden beklenemeyecek fonksiyonlar yüklenilmeye çalışılmıştır. Bu yükü de bu çek kaldıramaz hâle gelmiştir. Bunun sonucunda, uygulamada, 5941 sayılı mevcut Yasa'daki, "tacir çeki", "tacir olmayan çek", "hamiline yazılı matbu çek", "hamiline olmayan çek" gibi kavramlar, Türk ticaret hukuku bakımından kesinlikle kabul edilemeyecek kavramlardır ve bunlar hiçbir amaca hizmet etmeyecek kavramlardır. Bunlar, özel hukukumuzun içerisine girmiştir. Bunların da bence arındırılması gerekmektedir.

Gerçekten değerli arkadaşlarım, çek alacaklılarının şikâyetlerine dayanarak çekin, alacağın tahsilini garanti altına almak için karşılıksız çek keşide etmenin suç olarak savunulması mümkün değildir. Suç olan şey cezalandırılır, suç olmayan şey cezalandırılmaz. İnsanın borcunu ödeyememesi bir suç değildir. Nasıl ki bonodaki borcunu ödeyememesi, mahkeme ilamına dayanan alacaklardaki borçları ödeyemememiz bir suç değilse çeke bağlı olarak da o borcun ödenmemesi suç değildir. Burada özel hukuk devrededir. Benim de seçim bölgemden aradılar, soruyorlar: "Efendim, bu çekteki ceza kalkarsa biz alacağımızı nasıl tahsil edeceğiz?" E, mahkemeye verdiğiniz zaman mahkeme ilamıyla hüküm altına aldığınız alacağı nasıl tahsil ediyorsanız çekteki alacağı da öyle tahsil edeceksiniz; bu, bu kadar açık. Yani yine bonodaki, senetteki alacağı nasıl tahsil ediyorsanız? Bu, bu kadar açık. Çünkü aslında çeke bağlı bir alacak söz konusu olmaz. Yani demin de söyledim, çek bankada hazır bir paranın ödenmesidir.

Arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu senedi tanımlarken kayıtsız, şartsız belli bir tarihte ödemenin taahhüdünü içermektedir. Yani belli bir tarihte belli bir miktarı ödeme taahhüdünü içeriyor. Oysa çekin tanımına baktığımız zaman, taahhüt içermiyor, belli bir tarihte ödeme taahhüdünü içermiyor. Çek belli bir miktarı kayıtsız, şartsız ödeme emrini içeriyor. Şimdi, Ticaret Kanunu'nda bu düzenlemeler var. Biz bunların hiçbirisini görmemezlikten geleceğiz, "Canım, ekonomi şöyle, ekonomi böyle." ya da "Şunlar şunu istedi, bunlar bunu istedi." diye hukuktan saparak, hukukun evrensel ilkelerinden saparak yeni düzenlemelerin peşinden gideceğiz.

Arkadaşlar, gerçekten de bu noktaya gelinmiş olmasını ben önemsiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, bu konuda 23'üncü Dönemde verdiğimiz uğraşın sonuçlarını almış olmanın mutluluğunu görüyoruz. Elbette ki bu Parlamentoda çalışan, görev yapan bir milletvekili olarak, muhalefete mensup bir milletvekili olarak bir yasama dönemi boyunca ısrarla savunduğum düşüncelerin siyasi iktidar tarafından, yürütme organı tarafından geç de olsa benimsenmiş olmasını önemsiyorum, bunu küçümsemiyorum ama bundan sonraki çalışmaların da ben böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Artık yasa yapma konusunda özenli davranmak zorundayız, birbirimize kulak vermek zorundayız, birbirimizin ne dediğini anlamak zorundayız. Bu yasama organı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla muhalefetiyle halkın ihtiyacı olan kanunları ısrarla çıkarmak durumundadır. Bu da birbirimizle konuşmaktan, birbirimizle tartışmaktan geçer; birbirimizle kavga ederek birbirimizin ne dediğini anlayamayız arkadaşlar. Anlamamız için önce konuşmamız lazım, tartışmamız lazım diyorum.

Bu yasaya, eksikliklerine rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına destek verdiğimizi söylüyorum. Yasanın ticari hayata hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öztürk.