| Konu: | ADLİ SİCİL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 05.04.2012 |
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında Hakkâri'de şehit olan Ahmet Ozan Şarlak üsteğmene Cenabıallah'tan rahmet diliyorum. Bu vesileyle, Akşehir'in köklü bir ailesi olan Şarlak ailesinden olup Manavgat'a ekmek parası için gidip orada ticaret yapan babası Uğur Şarlak'ı şehit haberini vermek üzere jandarmaya celbeden Manavgat Kaymakamını burada kınıyorum. Şehit babasını bile ayağına davet eden devlet anlayışını burada kınıyorum. Devlet, millete ve vatandaşa hizmet anlayışı ile vardır ve öyle olduğu içindir ki hizmeti vatandaşın ayağına götürmek durumundadır. Ancak, şehit haberini bile "gel buraya" aylayışıyla jandarma karakoluna davet edilen babaya veren devlet anlayışını buradan kınıyorum ve bu anlayışın, devlet yönetimi içerisinde kanserleşmiş bu anlayışın bir an önce bitmesini temenni ediyorum.
Diğer taraftan, bugün, Avukatlar Günü vesilesiyle yargı camiasının üç unsurundan biri olan, savunma alanında görev yapan değerli meslektaşlarımın Avukatlar Günü'nü kutluyor, hepsine saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Anayasa Mahkemesinin almış olduğu bir karar nedeniyle Adli Sicil Kanunu'nda yapılması düşünülen değişiklikle ilgili olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak amacıyla huzurunuzdayım. Milliyetçi Hareket Partisi muhalefet anlayışını yapıcı, yol gösterici bir zemine oturtmuştur. Dolayısıyla, konuşmalarımın bu perspektif içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Anayasa Mahkemesi 14 Nisan tarihi itibarıyla bu kanunu iptal etmiş ve netice itibarıyla da bir yıl kanun yapılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine süre verilmiştir. Bugün nisanın 5'inci günü. Dolayısıyla daha önce bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisine gelebilmiş olsaydı, daha olgun bir katılım yapmak suretiyle bu yasayı amacına uygun bir şekilde Meclisten geçirmek mümkündü. Ancak, arada kalmış on gün, bu süre içerisinde ancak tasarı üzerindeki değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız.
Tasarının 1'inci maddesinde, asliye mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde kaymakamlara adli sicil verme yetkisi tanınmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bu, yargının yapması gereken bir işi idareye tevdi etmek anlamını taşır. Diğer taraftan, adli sicil gizli bilgilerin, kişiye has bilgilerin adalet organının emanetinde saklandığı bir yerdir. Dolayısıyla, bunun yürütmenin bir unsuru olan kaymakamlıklara tevdi edilmesini biz yanlış görmekteyiz. Doğrusu şu olurdu: Bugün, Türkiye'de, 160 tane küçük ilçe olduğu için, adliyeleri kapatılmış ilçelerimiz bulunmaktadır. Bunlar ilçe statüsünde ise, devlet de eğer hizmeti vatandaşın ayağına götürmek amacıyla kurulmuş bir milletin organı ise, o takdirde yargı hizmetini de oraya götürmek zorundadır. Yargı hizmetinin oraya götürülmesinde masraftan, yargı hizmetinin sunulmasında yapılacak birtakım harcamalardan çekinmek gibi bir anlayışı biz kabul edemiyoruz. Bu yanlış bir uygulamaydı. Bu yanlış bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı tarafından düzeltilmemiştir.
Doğrusu şudur: Evet, küçük bir ilçede 2 tane savcı, 2 tane hâkim istihdam etmek doğru bir şey değildir ama geçmişimizde de bizim yaşamış olduğumuz vatandaşa yargıyla karşılaştığı sorunları anında hizmete dönüştürebilecek bir anlayışla küçük ilçelerde, adliyesi kapatılan yerlerde sulh hâkimlikleri ihdas edilebilir, bir hâkim ile cumhuriyet savcısı da olmadan o ilçenin adalet hizmetleri görülebilirdi. Bunu Milliyetçi Hareket Partisi defalarca tekrar etmesine ve ortaya koymasına ve bu yönde, adalet hizmetinin vatandaşın ayağına götürülmesi noktasında yol gösterici bir muhalefet izlemiş olmasına rağmen, bugüne kadar maalesef bir olumlu adım atılmamış olduğunu gördük. Aslında ben de bunu bugün dile getirmek için huzurunuza gelmiş oldum.
Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan, tasarının 4'üncü maddesiyle ilgili, elektronik biletlerle ilgili bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemenin bu kanunla hiçbir alakası bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kanun yapma tekniğine aykırıdır. Böyle, komisyon aşaması sırasında yapılmış olan eklemeler daha sonra büyük sorunları ortaya çıkarmaktadır ve ortaya çıkan sorunlar da maalesef yargıyı ve yargı camiasını ciddi bir şekilde meşgul etmekte, yeni sorunlara gebe olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı ile Anayasa Mahkemesinin ortaya koymuş olduğu ilkeler çerçevesi içerisinde sürelerde birtakım düzenlemeler yapılmaktadır. Adalet Komisyonunda bulunan değerli arkadaşlarımızın, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin ifade ettiklerini ben de bir cümleyle tekrar etmek istiyorum. Umarız aceleye getirilmiş olan bu kanun, sürelerin düşürülmüş olması nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanmasına mâni bir hâl teşkil etmez.
Değerli arkadaşlarım, bu kanuna, Milliyetçi Hareket Partisi zaman darlığı nedeniyle olgunlaştırma katkısının Mecliste verilememiş olmasını da dikkate almasına rağmen olumlu olarak oy kullanacak ve bir an önce yasalaşması yönünde de gayrette bulunacaktır.
Diğer taraftan, Türkiye'de tartışılan? Ondan önce bir cümle daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri "veri sayar" diye bir kelime duydunuz mu? Veri sayar. Veri sayarı mutlaka duymamışsınızdır. "Veri sayar" Milliyetçi Hareket Partisinin Türk diline kazandırmış olduğu bir yeni kelimedir. Dört yıl olmuştur Türkçemize girdiği tarih itibarıyla. Anlamı "data mining" olarak bilinen fakat "veri mandenciliği" şeklinde yanlış kullanılan, bu sebeple de dilimizde kullanılmayan bu kelimeyi "veri madenciliği" olarak değil, bilgisayardan esinlenerek "veri sayar" hâline getirdik. Niçin? Adalet hizmetine bilişim teknolojisini sokmak için. Şimdi, bunu, biz 1999 yılından beri seçim beyannamelerine koyuyoruz. -burada Sayın Bakana sitemim var, onu ifade etmek için- veri sayarla birlikte yapay zekâyı yargının hizmetine sunmak için, dolayısıyla iki kolda yargıda gerçek reformu teknolojik destek ile sağlamak amacıyla bunları söylüyoruz, parti programına koyuyoruz. Bundan bir yıl kadar önce Adalet Bakanlığında da "data mining", "veri sayar" ifadesi kullanılmıyor ama bizim ifade ettiğimiz, teknolojinin yargıya monte edilmesine ilişkin bir çalışma başlatılıyor. Bunun fikrî mülkiyeti Milliyetçi Hareket Partisine aittir, siyasi hakkı da Milliyetçi Hareket Partisine aittir. Dolayısıyla, böyle bir çalışma yapılması ve uygulamaya geçilmesinden Milliyetçi Hareket Partisi onur duyar, şeref duyar fakat şunu da bekler: Nezaketen, biz bunu uygulamaya koyuyoruz kardeşim deseniz biz de size yardımcı oluruz. Amacımız adalete hizmet. Dahası var. Dahası biz yapay zekâyla ilgili olarak da size yardımcı oluruz. Sıfır hata ile yargılamada duruşmayı bitirecek, hâkimin yapabileceği hataları bilgisayar teknolojisiyle ortaya koyabilecek yapay zekânın da hayata geçirilmesine ilişkin katkıda bulunmak isteriz. Bunu biz yaptık, sıfır hata ile duruşma bitiren bir bilgisayar teknolojisinin, yapay zekâdan yararlanarak prototipini de yaptık. Bundan adalet sisteminin yararlanmasını isteriz, amacımız adalete hizmet, amacımız adaletin kestiği parmağı acıtmamak. Sayın Bakan, ben zatıalinizin şahsına söylemiyorum bunu ama elbette öyle bir nazik davranışı bekliyoruz.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, iki tane konu Türkiye'de ciddi bir şekilde tartışma mevzusudur. Bu da yeni ortaya çıkmıştır. 4 Nisan tarihi itibarıyla, rahmetli Başbuğ'umuzu da burada rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum, onun ölüm tarihinde 12 Eylül ile ilgili davanın yargılanmasına başlanmıştır. Bu yargılama ile birlikte Milliyetçi Hareket Partisine karşı, birtakım yayın organlarında, birtakım basın organlarında ve bazı siyasilerin dilinde bir saldırı da başlamıştır "Hem davaya müdahil oluyorsunuz hem de Anayasa değişikliğinde buna muhalefet etmiştiniz." ya da "Referandumda `hayır' demiştiniz." diye. Evet, referandumda "hayır" dedik. Niçin "hayır" dedik? Çünkü geçici 15'inci maddenin Anayasa'dan çıkarılması ile sağlıklı bir 12 Eylül yargılaması yapılamayacaktır. Bugün bu durum ortaya çıkmıştır. Nasıl çıkmıştır? Zaman aşımı tartışmalarıyla ortaya çıkmıştır ve "Lehe olan hüküm uygulanır." tartışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu Anayasa değişikliği yapıldığı zaman, eğer parmakların ucuna akıl ilave edebilseydik Sayın İyimaya'nın ifadesiyle, o takdirde Milliyetçi Hareket Partisinin bu sorunların ortaya çıkmasını engelleyecek önergesine oy verirdiniz ve bu sorunlar bugün tartışılmazdı. Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi Meclis kayıtlarında vardır, zaman aşımı meselesini ve "Lehe olan hüküm uygulanır." şeklindeki tartışmaları anayasal bir çözüme kavuşturmak suretiyle bu tartışmaları ortadan kaldırabilirdi.
Değerli arkadaşlarım, referandumda 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referanduma karşı çıktık. Niçin karşı çıktık? Çünkü yargının siyasallaştırılmasına ilişkin, hakkın, hukukun, adaletin tecellisine ilişkin var olan sorunları daha fazla sorun hâline getirebilecek hükümler olduğu için karşı çıktık. Bugün, bu sorunların ne olduğunu hepiniz bilmektedir. Siz, AKP Grubu olarak, daha önceki, elbette ki yanlışı olan, elbette ki eksiği olan, elbette ki tartışılır kararları bulunan, elbette ki "İdeolojik karar verdi." diye bizim de eleştirdiğimiz, yargıdaki kanayan yarayı deşerek, orayı kaşıyarak yepyeni yaraların açılmasına neden oldunuz yani "O sorunu hallediyorum." derken kanı kanla yıkadınız. Sorun aynı yerde duruyor, koltuk aynı yerde duruyor, yüksek yargının koltuğunda oturan kişileri siz değiştirdiniz yani "CHP'nin arka bahçesi" diye suçladığınız yargının "AKP'nin ön bahçesi" hâline geldiğini gördünüz. Bunu biz söyledik, inanmadınız. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı söylüyor, Haşim Kılıç Bey söylüyor. Demek ki Anayasa Mahkemesinin rahatsız olabileceği oranda bir siyasallaşma ya da siyasi bir baskı var, Anayasa Mahkemesi Başkanı durup dururken böyle bir söz etmiyor. Üstelik, böyle bir eleştiriyi, iktidara böyle bir eleştiriyi yapacak en son kişilerden bir tanesi de Sayın Kılıç'tır. Demek ki bıçak kemiğe dayanmış.
Değerli arkadaşlarım, aklımızı başımıza toplayalım. Bundan daha vahimi gerçekleşti: Siyasallaştırılan yargının, kendi içerisindeki denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması, yargıya kendi içinde kontrol edilemez bir güç verilmesinin ne anlama geldiğini MİT soruşturmasında beraber görmedik mi? Niçin, MİT Kanunu'nun 26'ncı maddesinde değişiklik yaptınız alelacele? Yargının siyasallaşmış, bir başka açıdan siyasallaşmış olan gücünden, MİT mensubu birtakım kişileri kurtarabilmek için. Değerli arkadaşlar, bu, sizin yaranız. Bu yaranın doğacağını biz işte 2010 tarihinde yapılan referandumda anlatmaya çalıştık. Sözümüzü dinleyen olmadı ki! Bu iki somut gerçek Türkiye'nin her tarafında yayılmıştır değerli arkadaşlarım. Bugün kamuoyu yoklamalarında "Türkiye'nin en ciddi sorunu nedir?" diye sorduğunuzda terör çıkmıyor, bölücülük çıkmıyor, işsizlik çıkmıyor; yargının siyasallaşması çıkıyor, adaletsizlikten şikâyet çıkıyor. Bu çok ciddi bir durumdur, çok ciddi bir sorundur. Bu sorunun bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Şimdi, siz, MİT'le ilgili soruşturma noktasında, iktidar mührü elinizde olduğu için, palyatif bir tedbirle MİT'le ilgili maddeyi değiştirdiniz, yargının sorunu çözüldü mü? Hayır. Elinde mühür olmayanlar ne yapsın? Muhalefet partilerine yapılan yargının silah olarak kullanıldığı saldırılarda muhalefet ne yapsın? MHP'li belediye başkanları ne yapsın? Belediye meclis üyeleri ne yapsın?
Değerli arkadaşlarım, şu vicdanınızı sızlatmıyor mu? Milliyetçi Hareket Partisinin, siyasallaşmış yargının yaptığı bir operasyon neticesinde, Ereğli ilçesinde, Ereğli Belediyesinde yapılan böyle bir adaletsizlik, vicdansızlık ölçüsündeki bir adaletsizlik neticesinde orada bir arkadaşımız bu haksızlığa, bu adaletsizliğe dayanamadı, intihar etti. Elbette ki bu intiharda sizin "evet" parmaklarınızın da bir sorumluluğunun olması gerekmektedir. Bir insan karşı karşıya kaldığı adaletsizlik çerçevesi içerisinde cezaevinde intihar edebiliyor ise, burada bir sorumluluk arayacak isek, o zaman bu sorumluluğun ilk adresi iktidar partisidir.
Adana'ya belediye başkanı seçtik, Büyükşehre. Niye seçtik şaşırıyorum. İki ay sonra Adana Büyükşehir Belediye Başkanı uyduruk bir nedenle görevden alınıyor. Arkasından İçişleri Bakanı, haksız, hukuksuz, Anayasa'ya aykırı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine aykırı bir şekilde, görevden alınmasını ikişer ay, ikişer ay, ikişer ay uzatıyor ve Adana'ya seçilen Belediye Başkanı Adana'da Belediye Başkanı Adana'da Belediye Başkanlığı yapamıyor. Müfettiş gitti Adana'ya, bu yetmiş üç dosyada iddia edilen ciddi herhangi bir yolsuzluk olayına rastlanılmadı. Seçim suçuyla ilgili dava açılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu adaletsizlik yargının siyasallaşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde "Keser döner, sap döner, bir gün hesap döner?" Bu hesap sizin iktidarda olduğunuz günlerde bile dönebiliyor ise -MİT soruşturması örneğinde ve Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının konuşması örneğinde- ilanihaye iktidarda kalmayacağınıza göre, Türkiye demokratik bir ülke olduğuna göre o zaman başınıza nice kış gelir, onu ben tahmin bile edemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben bu duygu ve düşüncelerle yargının bir unsuru olan avukatların bu meslek gününü tekrar tebrik ediyorum; adalete hep birlikte hizmet edebileceğimiz, adaletin kestiği parmağı acıtmayacağı günleri hep birlikte göreceğimiz düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bal.