| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 05.04.2012 |
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de BDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki kürsüye avukat kimliğimiz ve sıfatımızla çıktığımız için, bugün 5 Nisan Avukatlar Günü, Dünya Avukatlar Günü münasebetiyle, ülkemizde görev yapmakta olan savunmanın yılmaz bekçisi değerli meslektaşlarımızın da bu gününü ayrıca kutladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gerçekten, BDP grup önerisinin özellikle gerekçe kısmının son bölümüne baktığımız zaman, son derece insani amaçla ve cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak kalanların yakınlarının çekmiş olduğu sıkıntılara istinaden bir grup önerisi verildiği izlenimi var. Oysaki gerekçenin başında ve ortasında beyan edilen hususlar son derece farklılık arz etmekte. Dolayısıyla bu gerekçenin insani olan boyutuna katılmamamız kesinlikle mümkün değildir. Oysaki Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır." hükmü vardır. Ve yine aynı maddenin bir bölümünde de "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ibaresi yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, elbette ki her insanımız bizim için baş tacı olduğu gibi, cezaevinde devletin koruması altında bulunan hükümlü ve tutuklularımız da bizim baş tacımızdır. Onların en güzel şartlarda yaşaması, insan hak ve onuruyla bağdaşan özellikle fiziki şartların düzeltilmesi noktasında idare olarak her türlü adımın atılması gerekmektedir.
Ve yine, kendisinin işlediği bir suçtan dolayı hükümlü veya tutuklu olanın, içerideki pozisyonu devletin güvencesi altında olmasına rağmen, dışarıda yaşayan aile efradına zorluk çıkartmak "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." zihniyetinde var olduğunu iddia eden bizim gibi bir siyasi partiye asla ve asla yakışmaz ve biz, bunların bilinci içerisinde, özellikle 2006'dan sonraki süreç içerisinde yüz on sekiz tane ilçe infaz kurumlarını kapatmak ve 2006'dan bugüne kadar da özellikle metropol şehirlerde başta olmak üzere, insan hak ve onuruna yakışacak fiziki donanımlı cezaevleri ihdas etmekteyiz. Ancak hiçbir zaman için bir siyasi iktidarın cezaevindeki dolulukla veyahut da cezaevlerinin fiziki şartlarıyla övünmesini insan olarak beklememiz mümkün değil. Bizler, asıl olanın tutuksuz yargılama olduğunu her defasında burada ifade ediyoruz. Hükümlülerimizin de ailelerinin ve yakınlarının yakın bulunduğu bölgelerde mutlak suretle cezasının infaz edilebilmesi için de var gücümüzle çalışıyoruz.
Ancak, takdir edersiniz ki Ceza ve İnfaz Kanunu'nun 53'üncü ve müteakip maddelerinde? Adalet Bakanlığı 2007 yılında, hükümlü ve tutukluların, kendi istekleri, disiplin, zorunlu nedenler, hastalık, suç ve yargılama yeri, eğitim ve öğrenim nedenleriyle farklı kurumlara nakledilebileceğine dair bir genelge yayınlamıştır. Asıl olan, cezaevinde bir tek ayrışmanın olabileceğidir; o da suç tipine göre, içerideki tutuklu ve hükümlülerin kalmış olduğu koğuşlar ve cezaevlerinin farklılaştırılmasıdır. Bunun dışında herhangi bir şekilde cezaevlerinde kişinin statüsüne, siyasi görüşüne, inancına bakarak bir düzenlemenin yapılmış olması hem Anayasa'mıza göre suç teşkil etmekte hem de böyle bir uygulamadan kimsenin bahsetmesi de mümkün olamamaktadır.
Ancak şunu özellikle ifade etmek isterim ki 125.300 kapasiteli cezaevlerimizde son günlerde ciddi bir yoğunlaşmanın olduğu ve 132 bin civarında tutuklu ve hükümlünün olduğu resmî kayıtlarla sabittir. Özellikle Türkiye'nin geneli yüzde 106'lık doluluk oranına sahip olmasına rağmen, bu oran Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yüzde 160 civarındadır. Bu, tabii ki buralardaki ceza ve infaz kurumlarından daha az yoğunluklu cezaevlerine nakilleri gerektirmektedir ve bunlar da insani ölçüler içerisinde gerçekleşmektedir. Özellikle buradan bir hususu ifade etmek istiyorum: Tutukluluk süresini geçiren ve yargılaması devam eden davalarda asıl olan, tutuklunun, görülmekte olan mahkemenin yetki alanının bulunduğu yere en yakın cezaevinde konuşlanmasıdır. Zira, yargılamanın çabuklaştırılması açısından bu da elzem bir davranıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ama biz hükümlüler için söylüyoruz.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Hemen hemen tamamında, özellikle de ifade ettiğim gibi suç tipleri dışında, bu tür uygulama Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce de uygulanmaktadır. Bunun dışındaki uygulamalarda, özellikle siyasi suçluların veyahut da terör örgütüyle alakalı davaların görüldüğü dosyalarda, tutukluların çok daha farklı koğuşlarda yer aldığı herkesin malumu. Ancak, bunların hiçbirinde insan hakkı ve ihlaliyle karşılaştığını iddia edebilen kimsenin olamayacağını düşünüyorum. Özellikle burada değerli bir meslektaşımızın, mevkidaşımızın da ifade ettiğinin tersine, Pozantı'dan Sincan'a gelen çocukların geçen gün bir gazetede haberleri vardı, son derece mutlu olduklarını ve Sincan'ın cezaevi şartlarının çok daha elverişli ve uygun olduğunu ifade etmişlerdi.
Değerli milletvekilleri, burada sözü çok fazla uzatmak istemiyorum ancak özellikle şunun bilinmesinde de fayda var: Gerekçede beyan edildiği gibi, kimse farklı siyasi görüş ve inanca mensup olduğundan dolayı ceza infaz kurumlarında farklı bir muameleyle karşılaşmamaktadır.
SIRRI SAKIK (Muş) - El vicdan!
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Rapor göndereceğim size. Odanıza rapor göndereceğim, merak etmeyin.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Bunlar bütün milletimizin gözü önünde cereyan eden ve yargılanmaları canlı yayınlarla gerçekleşen davaların tutuklularıdır. Her seferinde, kendilerine yapılabilecek bir istismarı rahatlıkla dile getirebilecek konuma ve imkâna sahip olan bu tutuklu ve hükümlülerin, elbette ki arzumuz, öncelikle tutuksuz yargılanmalarıdır, hükümlülerin de bugünkünden daha iyi fiziki şartlara erişmesidir. Bu, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." zihniyetinden gelen AK PARTİ Grubunun da herkesten daha fazla arzusu ve isteğidir.
Ben bu düşüncelerle, gerekçe kısmında, özellikle BDP'nin gerekçe kısmında ifade edilen bölümlerine katılmadığımızdan dolayı AK PARTİ Grubu adına bu Meclis araştırma önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.