| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 24.01.2012 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Sabahattin Ali'den Hrant Dink'e kadar uzanan süreçte siyasi nedenlerle öldürülen, katledilen insanların neden, nasıl öldürüldüklerinin, arkasındaki karanlık ilişkilerinin aydınlatılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergemizi grup önerisi olarak tekrar gündeminize getirdik.
Değerli milletvekilleri, hem AKP'nin az önceki çıkan sözcüsü arkadaşımız Uludere olayları üzerine konuşurken faili meçhullerle mücadele ettiklerini, onların aydınlatılması için uğraştıklarını söylediler. 6 Nisan 2010 günü biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Meclis araştırması önergesini grup önerisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmişiz 23'üncü Dönemde. O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan arkadaşımız bu önergeyi önemsediğini, ancak durumun müsait olmadığını ve bizim de Meclis gündemini tıkamak için bu önergeyi getirdiğimizi söylemiş, arkasından, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri "Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler araştırılmasın." diye oy kullanmışlardır.
Yine, 20 Nisan 2010 günü, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de meydana gelen olayların da kimler tarafından yapıldığının ve arkasındaki karanlık ilişkilerin aydınlatılması için Meclis araştırması önergesi getirmişiz, yine burada konuşmuşuz. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımız "1 Mayıs 1977 olayları araştırılmasın." diye oy kullanmışlar.
Yine arkasından biz devam etmişiz. Haziran ayının 22'sinde biz yine, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılması için tekrar bu önergemizi gündeme getirmişiz. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımız "Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler aydınlatılmasın." diye oy kullanmışlar, reddedilmiş. Orada o zaman, Haziran ayının 22'sinde, Ayhan Sefer Üstün arkadaşımız -şimdi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı- bu önergeyi çok önemsediklerini ancak Meclisin tatile girdiğini, Meclisin tatil dönüşünden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak böyle bir önerge getireceklerini ve şimdiden de bizden peşinen destek istediklerini söylemişler. Ancak tatil bitmiş ama Adalet ve Kalkınma Partisi bu kürsüden söz verdiği taahhüdünü yerine getirmemiş ve Meclis araştırması önerisini gündeme getirmemiştir. Bunun üzerine biz tekrar, Ekim ayının 20'sinde bu konuda Meclis araştırması önergesi getirmişiz. Yine Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiş.
O dönem AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş, 1 Kasım 2010 günü verdiği bir demeçte, bunun çok aceleye getirildiğini, aslında bir hafta daha bekleseydik bunu Adalet ve Kalkınma Partisinin de getireceğini söylemiş. Bunun üzerine biz de inandık Elitaş'a, 3 Kasım günü tekrar getirdik. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmaması yönünde oy kullandılar. En sonunda 3 Kasım 2011 günü -yani 24'üncü Dönem- tekrar biz bu önergeyi getirdik, yine "hayır" oyu verdiniz. Allah aşkına söyler misiniz arkadaşlar, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerle nasıl bir hesaplaşmadır bu? Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerden nasıl hesap sormaktır bu? Dersim olayıyla hesaplaşmaktan bahsediyorsunuz ama Dersim olayı burada araştırılsın diye Meclis araştırma önergesi getirildi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu "Araştırılsın." dedi, siz "Araştırılmasın." dediniz. Siz neyin, neden araştırılmasından korkuyorsunuz?
Bakın, sevgili milletvekilleri, Sayın Başbakan 26 Ocak 2010 AKP grup toplantısında yaptığı bir konuşmada aynen şunları söylüyor: "Bugün bizim yaptığımız, Hrant Dink'in, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu'nun, diğer tüm kirli saldırıların üzerindeki sis perdesini kaldırmak, tüm bu olayları aydınlığa kavuşturmak ve gelecekte benzer melanetlerin yaşanmasını önlemeye yöneliktir. Faili meçhullerin faili malum hâle gelmesinden kim niye korkuyor?"
Ben de şimdi Sayın Başbakana ve size soruyorum: Siz bu faili meçhullerin faillerinin malum hâle gelmesinden neden korkuyorsunuz? Siz bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmasını neden istemiyorsunuz? Siz bir yandan diyorsunuz ki: "Bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler bizim dönemde olmadı." Tamam. Peki, bunun araştırılmasını niye istemiyorsunuz? Niye bundan kaçıyorsunuz? Niye çıkıyorsunuz ondan sonra televizyonlarda bu konuların araştırılması gerektiğini söylüyorsunuz?
Şimdi, 3 Kasım 2011 günü Sayın Mehmet Doğan Kubat Arkadaşımız AKP Grubu adına burada yaptığı konuşmada aynen diyor ki: "Şu anda, 1948 yılında Sabahattin Ali'nin bir kayıkçı tarafından öldürülmesi olayının araştırılması yani altmış üç yıl önce gerçekleşmiş bir olayın bugün Meclis araştırmasına konu edilmek istenmesi aslında bu konunun gerçekten faillerinin mi bulunmak istendiğinin, yoksa siyasal polemik yapılmasının mı amaçlandığının bir göstergesidir."
Şimdi, Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda "Biz faili meçhullerin üzerindeki sis perdesini kaldıracağız." derken siyasi polemik mi yapıyor? O zaman siz televizyonlarda çıkıp "Dersim olayı araştırılsın." derken siyasi polemik mi yapmıyorsunuz? Bu ne biçim bir anlayıştır arkadaşlar? Yani otuz, kırk yıl önce olan bir olayı Meclis kürsüsüne getirmenin neresi siyasi polemiktir? O zaman siz, bu Türkiye'nin gündemine, tarihin eşeleme sürecini niye sokuyorsunuz? Niye cumhuriyetin kuruluş döneminde olmuş Dersim olayıyla Türkiye'nin gündemini aşağıdan yukarıya doğru doldurdunuz? Siz siyasi polemik mi yapıyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, bakın, daha yaşadığımız bir olay, Hrant Dink olayı. Hrant Dink olayıyla ilgili çok enteresan şeyler oluyor, Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay diyor ki: "Vallahi billahi ben böyle dava görmedim!" Vallahi ben de görmedim Sayın Beşir Atalay yani ben de hukukçuyum! Bir davada karar veriliyor; karar veren hâkim bir televizyonda, savcı bir televizyonda karar verdikleri davayla ilgili kendilerini savunmaya geçiyorlar. Oysa hâkimler verdikleri kararlarla konuşurlar. Yani ben bir yargı kararının, kararı veren hâkimler tarafından ya da Başbakan tarafından, Adalet Bakanı tarafından, Başbakan Yardımcısı tarafından tartışıldığını görmedim. Karar doğrudur ya da yanlıştır ama karar kendi hukuki mecrası içerisinde ilerleyecektir.
Şimdi, siz "Bu ülkede adil yargılanma hakkı yok." diyen insanlar hakkında fezleke hazırlıyorsunuz ama bu kararla ilgili "Bu daha bitmedi canım, bunun Yargıtayı var, Yargıtayda bu yanlışlık düzeltilecek, bozulacak." diye demeçler veriyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Nereden biliyorsunuz o kararın bozulacağını? O kararın yanlış olduğunu nereden biliyorsunuz? Ya da o kararı Yargıtayın bozacağını nereden biliyorsunuz? Bunlar kabul edilemez şeylerdir.
Burada, bakın, o tarihte Trabzon'da valilik yapan arkadaşımız çok açık bir şekilde diyor ki: "Dink davası, TAYAD olayları ve Rahip Santoro olayının mahkeme süreçlerine baktığımız zaman tetikçi durumunda olan kişiler mahkemelerde cezalandırılmış, perde arkasında kimlerin olduğu hususu hiçbir zaman ortaya çıkarılamamıştır. Bana göre bunun asıl sebebi, suç delillerinin toplanması aşamasında cumhuriyet savcılarının, kendilerince yapılması gereken soruşturmaları ve delil toplamaları polis ve jandarmaya havale etmiş olmalarıdır." ve bu cinayetin de kontrgerilla tarafından işlendiğini söylüyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten demokratik hukuk devleti olmak istiyorsak, gerçekten demokratik hukuk devletini kendi çocuklarımıza miras bırakmak istiyorsak, gerçekten çocuklarımızın geleceğimizin tertemiz mirasçısı olmasını istiyorsak bu "faili meçhul" denilen olaylardan Türkiye'nin kurtarılması gerekiyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergeyi bugün 8 kez vermiş oluyoruz, huzurlarınıza getiriyoruz; yine Barış ve Demokrasi Partisi 4-5 kez getirdi herhâlde, 12 kez! Vallahi, ben size söyleyeyim: 7 kez değil, 70 kez de olsa biz bu işin peşini hiç bırakmayacağız. Ya samimi olarak faili meçhullerle hesaplaşacaksınız yahut da faili meçhullerle hesaplaşma edebiyatını bir kenara bırakacaksınız. Yani "Biz, Dersim'le hesaplaşıyoruz." diyeceksiniz, buraya geleceksiniz "hayır" oyu kullanacaksınız; "Biz faili meçhullerle hesaplaşacağız" diyeceksiniz, "Haydi, faili meçhulleri araştıralım.", "Hayır, araştırmayacağız." diye parmak kaldıracaksınız! Eğer, gerçekten araştırılmasını istemiyorsanız, o zaman çıkıp televizyonlarda halkı kandırmamanız lazım arkadaşlar. O nedenle faili meçhul cinayetlerin araştırılmasını, bu insanların neden, kimler tarafından, ne amaçla öldürüldüğünü bilmek, en başta o insanların yakınlarının temel hakkıdır diye düşünüyorum. Bu hakkı yerine getirmekle de Türkiye Büyük Millet Meclisi görevlidir.
Bunu yaparken de, bir konuyu daha söylemek istiyorum: Dediniz ki geçmişte "Meclis İçtüzüğü buna müsait değil." Geçmiş tutanaklara bakıyoruz, Meclis İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin buna müsait olmadığını söylediniz ama şimdi Meclis İçtüzüğü'ne ilişkin bir kanun teklifi getiriyorsunuz, Meclis İçtüzüğü'nün 105'inci maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik yok! Bunda ne kadar samimi olduğunuzun takdirlerini ben size bırakıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.