| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 02.04.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kamu görevlileri sendikaları ve toplu sözleşme kanununun birinci bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Memur sendikacılığının başladığı ilk günden şube başkanlığından genel başkanlığa kadar bütün kademelerde görev alan bir arkadaşınız olarak bizden önceki konuşmacıları büyük bir şaşkınlıkla izlediğimi ve dinlediğimi ifade etmek istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Ne oldu, niye şaşırdın?
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Bu yasa, 2,5 milyon kamu çalışanını, 1 milyon 850 bin emeklisini, aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızı ilgilendiren önemli bir yasa. Bugün kamu çalışanları adına tarihî bir gün yaşıyoruz. Yıllardan beri toplu sözleşme taleplerinin hükûmetler tarafından bir yandan iş güvencesi bir yandan "Toplu sözleşme talep edilemez." diye reddedildiği bir ortamdan, bugün, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkını ve bu toplu sözleşmenin de genel toplu sözleşme, hizmet kolu toplu sözleşmesi ve yerel hizmetlerdeki sosyal denge sözleşmelerinin de yer aldığı bir toplu sözleşme yasasını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, Hükûmete geldiğimiz günden itibaren çalışma hayatının demokratikleşmesi adına çok önemli adımlar atıldı ama gerek milletimizin geleceği noktasında ve gerekse de çalışma hayatının demokratikleşmesi adına şüphesiz ki en önemli adım 12 Eylül referandumu oldu. Referandumdan sonra gerek darbe ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı yasalardaki değişiklik çalışmaları ve gerekse de memurlara toplu sözleşme hakkını içeren yasal düzenlemelerde bugün nihai noktaya gelmiş olmamız bu anlamda aldığımız mesafe açısından son derece önemli.
Türkiye'nin 2011 yılı Avrupa İlerleme Raporu'na bakıldığı zaman -bir önceki Avrupa İlerleme Raporu'ndaki çalışma hayatının bölümleriyle 2011 yılı arasındaki ilerlemelere bakıldığında- bu anlamda aldığımız mesafeleri net olarak görme imkânına sahibiz.
Değerli arkadaşlar, memur sendikacılığının geçmişine baktığımız zaman, 1961 yılı Anayasa'sıyla birlikte kamu çalışanlarına sendika kurma ve örgütlenme hakkının verildiğini, ancak 1965 yılında çıkan yasayla -624 sayılı Yasa'yla da- birçok yasakların yer aldığını görme imkânına sahibiz. Daha sonra 1971 muhtırasıyla 1961 darbesinde verilen kırıntıların da tekrardan geri alındığını görüyoruz. 1992 yılında Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler, ardından 1995 yılında Anayasa'da yapılan değişiklikle Türkiye'de memur sendikacılığı alanında yeni bir dönem başlamıştır. Ancak, 1995 yılında Anayasa'da değişiklik yapılmış olmasına rağmen, ikincil mevzuatın 2001 yılında yapıldığını yani yaklaşık altı yıl geçtikten sonra yapıldığını da özellikle hatırlatmak istiyorum.
Bu yasanın gecikmesiyle ilgili yapılan eleştirilerde? Daha önceki dönemlerde Anayasa değişikliğiyle ikincil mevzuat değişikliği arasındaki süreye bakıldığı zaman bir gecikmenin söz konusu olmadığını, 12 Eylül referandumundan sonra Türkiye'nin bir genel seçim süreci geçirdiğini, daha sonraki süreçte de, altı ayı aşkın, sosyal taraflarla bir diyalog mekanizmasının işletildiğini de buradan özellikle vurgulamakta fayda görüyorum.
Şu andaki yasal düzenlemeden dolayı çalışanlarımızın veya emeklilerimizin hiçbir surette mağdur olmayacağının da altını özellikle kalın çizgilerle belirtmekte fayda var. Şu andaki yasal düzenlemelerden sonra yapılacak olan ilk toplu sözleşmede elde edilen bütün kazanımların 1 Ocaktan itibaren, geriye dönük olarak işleyeceğini ve hiçbir çalışanımızın mağdur edilmeyeceğini de özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, toplu görüşme yasasının çalışanlara neler getirdiğini ve nasıl bir düzenek olduğunu bu süreçte bulunan bir arkadaşınız olarak bir iki örnekle paylaşmak istiyorum.
Hükûmetle yapmış olduğunuz toplu görüşmelerde mutabakata varmanız hâlinde mutabakatın bir geçerliliğinin olmadığı, mutabakata varmamanız hâlinde sendikalar olarak Uzlaştırma Kuruluna gitme yetkinizin olduğu, ancak Uzlaştırma Kurulunun aldığı kararların da bağlayıcı olmadığı bir düzenek toplu görüşme düzeneği. Ancak, şu andaki toplu sözleşme düzeneğinde, genel konularla ilgili en fazla üyeye sahip konfederasyonun taraf olduğu, on bir hizmet kolunun on birinde hizmet kolu toplu sözleşmesinin getirildiği, buna ek olarak da -az önceki hatip arkadaşımız yerel yönetimlerdeki toplu sözleşmenin devre dışı bırakıldığını ve Tüm Bel-Sen'in açmış olduğu davanın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının dikkate alınmadığını ifade etti- yerel yönetimlerle ilgili yerel toplu sözleşme hakkı tanıyan bir yasal düzenlemeden bahsediyoruz ve Tüm Bel-Sen'in açmış olduğu davada, hepimiz çok iyi biliyoruz ki o davada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerelde yapılacak olan sözleşmenin geçerli olduğuyla ve memurların toplu sözleşme yapabilecekleriyle ilgili verilen bir karar? Yani şu anda bizim "sosyal denge sözleşmesi" olarak yasal zemine kavuşturduğumuz konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine uygun bir karar ve ben gerçekten hatip arkadaşımızdan bunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının, Türkiye'nin imzalamış olduğu 87, 98 ve 151 no.lu sözleşmelerin gereği yapıldığından dolayı bir teşekkür beklerdim.
Değerli arkadaşlar, burada Hakem Kurulunun yapısıyla ilgili bir iki cümle kuruldu. Hakem Kurulunun yapısında 4'ü sendikalardan, 4'ü hükûmetten, 1'i sendikaların belirlemiş olduğu doçent veya profesör unvanlı bir öğretim üyesi, 1'i hükûmetin belirlemiş olduğu bir öğretim üyesi yani eşit şartlarda bir Hakem Kurulu, Hakem Kurulunun Başkanlığına da bir yargı mensubu?
Şimdi, Avrupa Birliği uygulamalarına bakıldığı zaman, bunu bir örnek olsun diye söylemiyorum, Avrupa'nın şu anda çalışma hayatıyla ilgili belirlemiş olduğu kuralların ve ILO'nun da sözleşmelerinin çok daha ilerisini gören bir ufka sahip bir vizyonla hazırlanıyor bu yasa tasarıları. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda uzlaştırma kurulu kararı bağlayıcı değil.
Bakın, bütün görüşmelerde İsveç modeli sürekli ifade edildi, Komisyon toplantılarından arkadaşlar hatırlarlar. İsveç modeline bir baktım, İsveç'teki toplu sözleşmelerde en son yapılan mutabakatın geçerli olabilmesi için Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunun onayına ihtiyaç var ama burada çalışanların iradesiyle ortaya konulan toplu sözleşmede bağıtlandığı zaman bunun direkt olarak bağlayıcılığı söz konusu; genel kurullarla ilgili, en fazla üyeye sahip konfederasyonun yetkisi söz konusu, hizmet kollarının tümünde en fazla üyeye sahip olan hizmet kolu sendikasının yetkili olması söz konusu.
Biz yasayla herhangi bir konfederasyonu tarif etmiyoruz, herhangi bir sendikayı da tarif etmiyoruz ama kimse kusura bakmasın kimse, çalışanların vermediği bir yetkiyi de, biz, buradan Meclis iradesiyle verme yetkisine sahip değiliz. Burada, hizmet kolunda en fazla üyeye sahip olan sendika gelir ve toplu sözleşmesini yapar, Hakem Kuruluna müracaat eder, Hakem Kurulunun kararları da bağlayıcı olur ve buna göre de çalışanların hakları düzenlenir. Tabii ki?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Etmezse, o bir kişi etmezse!
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir toplu sözleşmede, siz, imza yetkisini verdiğiniz bir mekanizmaya aynı zamanda Hakem Kuruluna müracaat yetkisini vermek durumundasınız. Dünyanın hiçbir yerinde üç, dört, beş, tarafın olduğu, herkesin de kendi kafasına göre Hakem Kuruluna müracaat ederek toplu sözleşmeyi bağıtlayamadığı bir dünya düzeni yok, önce onu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu yasada sendika temsilcilerine getirilen yeni güvenceler var. Özellikle aday memurların, 100 ve 100'den fazla çalışanın olduğu yerdeki amir ve yardımcılarına üye olmasını sağlayan, yaklaşık 100 binin üzerinde yeni çalışanın sendikalı olmasını sağlayan düzenlemeler var.
Sendika iş yeri sendika temsilcilerine haftalık dört saat izin veren düzenlemeler var.
Ben inanıyorum ki gerek toplu sözleşme yasası gerek 2821 ve 2822 önümüzdeki günlerde Meclise gelecek gerekse diğer, çalışma hayatıyla ilgili, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan yasal düzenlemelerle birlikte çalışma hayatında gerçekten çok daha önemli bir noktaya varacağımızı düşünüyorum.
Tekrar ediyorum: Bu yasa son derece önemli bir yasa, tarihî bir yasa, çalışanların yıllardan beri beklediği ve beklentilerine cevap veren bir yasa.
Ben, bu yasada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu yasanın özelde kamu çalışanlarına genelde de milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaçar.