| Konu: | CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 19.01.2012 |
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 21'inci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, son maddeye geleceğiz neredeyse, yani yirmi madde geçti. Aslında konuştuğumuz tek şey var gördüğüm kadarıyla, o geçici maddedeki süreyi konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Yani diğer hükümlere kimsenin baktığı yok. Buraya çıkan -ben de takip etmeye çalışıyorum buradan- arkadaşlarımızın, sözcülerin "Kanun tasarısı ne getiriyor, diğer maddelerde neler var?" hiç ilgilendikleri yok. Bakılan tek şey şu yedi yıllık, beş yıllık mesele. Çünkü, onu bir çözmemiz lazım. O konuyu anayasa değişikliği zaten çözmüş, çok net bir şekilde çözülmüş. Ama geldiniz bu tasarıyla elinize gözünüze bulaştırdınız.
Komisyonda da kısmen izleme imkânım oldu. Ben Adalet Komisyonu Üyesiyim, Anayasa Komisyonu üyesi değilim. Oraya da gitmiştim, baktım. Sağ olsun Sayın Başkan burada da zaman zaman aynı üslubu kullanıyor ki, kendisi ben üniversitedeyken Hocamdı. Saygıyla kendisini her zaman karşılıyoruz, seviyorum, sayıyorum. Ama değerli arkadaşlar, bakın, şimdi anayasa değişikliği geçerken bir geçiş hükmü koymadık. Orada çok net bir şekilde "beş yıl" dedik. Bu oylandı, burada da oylandı, halkoyuna da gitti. Herhangi bir geçiş hükmü konmadı.
Şimdi Fransa örneği var. Fransa'da adamlar oturmuşlar, onlar da geçiş hükmü koymamışlar -Komisyonda da konuşuldu- onlar farklı bir yöntemle çözmüşler. Hatta bazı arkadaşlarımız o yöntemi zaman zaman argüman olarak kullanıyorlar: "Bak, onlar da `yedi yıl' demişler?" Çünkü Jacques Chirac 1995'te Cumhurbaşkanı olduğunda onların da anayasasında yedi yıllık süre var. 2000'de onlar da beş yıla indirmek üzere bir değişiklik yapmışlar. Ama ne yapmışlar biliyor musunuz adamlar o zaman? Oturmuşlar Cumhurbaşkanının da bizzat içinde olduğu bir görüşme ortamı hazırlamışlar. İşte kimler orada? Siyasi partiler, siyasi aktörler, onların genel başkanları. Hani zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı Köşk'e çağırıyor ya işte liderleri, onun gibi. Denmiş ki orada: "Bak, yedi yıl beş yıla düşecek ama sizin bu görev sürenizi tamamladıktan sonra beş yıllık süre hayata geçecek." Bu uzlaşı, bu konsensüs Fransa'da hallolmuş ve bu toplum tarafından, kamuoyu tarafından, yani basın tarafından, herkes tarafından da biliniyor. Onlar öyle çözmüşler. Şimdi zaman zaman söylüyorsunuz "Bakın, onlar orada yedi yıl yaptı." diye. Bunu da yapmamışız. Siz hatırlıyor musunuz değerli arkadaşlar? Ben zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanını dinledim bu süreçte. İşte Elitaş sanıyorum geçen yıl ağustosta bir açıklama yaptı, "Cumhurbaşkanlığının süresi 11'inci Cumhurbaşkanı için yedi yıldır." dedi. İşte Sayın Cumhurbaşkanına da soruldu, "Onu ben bilmiyorum, Meclis bilir. Bu konuda benim söyleyecek bir şeyim yok." dedi. Yani öyle bir görüşme, öyle bir toplantı, bu konuda öyle bir anlayış da hiçbir şekilde ortaya konmadı, bugünlere geldik.
Şimdi, Sayın Başkanım, anayasa hukukunda bizlere ders verdiniz. Şimdi, hepimiz hukukçuyuz -çok sayıdaki hukukçu arkadaşım için konuşuyorum, diğer arkadaşlarım için bir şey söylemiyorum- "Yürürlüğe giren bir kural -Sayın Başkanım- derhâl uygulanır." diye bir ilke var mıdır yok mudur? Yani yürürlüğe giren bir kural beklemez, kenarda durmaz, uygulanır.
Şimdi, kamu hukukunda siz bir statüde bir değişiklik yapmışsanız, yeni bir değişiklik ihdas etmişseniz o statüyü kullananlar, o statüdeki kişiler bundan etkilenmezler mi değerli arkadaşlar? Etkilenirler. Yani orada beş yıllık süreyi kapsamış, artık Sayın Cumhurbaşkanının görev süresinin bir geçiş maddesi yok, oturmuş, kimse konuşmamış, bırakmışız, sabit. Yani burada durum böyleyken? Ha, bunun niye olduğuna, bunlara girmiyorum yani sizler kendi içinizde neyi düşünüyorsunuz bir grup, Sayın Başbakan ne düşünüyor, niye böyle bir yol izlendi onu bilmiyorum ama söyleyeceğim şu: Değerli arkadaşlar, biz bunu bu hâle getirmemeliydik. Yani son sözü söyleyecek olan bu saatten sonra, hukuken, işte, Anayasa Mahkemesi diyelim veya YSK. Yani bu Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin her aşamasında YSK olacak, onlar götürecekler, onlar yürütecekler ya da onlar diyecekler. Yani -YSK'yı da merak ediyorum- acaba tasarı hazırlanırken YSK'yla hiç konuştular mı, ettiler mi, "Siz ne diyorsunuz?" diye onların görüşünü aldılar mı onu da merak ediyorum değerli arkadaşlar.
Bakıyorum, bu 21'inci maddeye göre de Cumhurbaşkanına tutanağı, mazbatayı Meclis Başkanı veriyor. Niye YSK vermiyor? Seçimin her aşamasını onlar götürüyorsa niçin YSK yok?
Sürem bitiyor ama bakın şunu söyleyeyim: Buna benzer bir olay 1921 Anayasası'nda var, 5'inci maddede. 1921 Anayasası'nda iki yıl seçim dönemi, iki yıl arkadaşlar. 1924'te 13'üncü maddede dört yıl. 2'nci Dönem, 1923'te gelen Meclis iki yıl mı yapacak, dört yıl mı yapacak tartışılmış o zaman, demişler ki: "Biz geldiğimizde iki yıl için seçildik." 1923'te gelen Meclis, 2'nci Dönem için konuşuyorum, oturmuşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - ?konuşmuşlar ve "Bu değişiklik bizi kapsar." demişler ve dört yıl görev yapmışlar. Yani böyle bir uygulamamız da var.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)