GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:18.01.2012

DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu'na ilişkin söz almış bulunmaktayım. Barış ve Demokrasi Partisi adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum canlıdır, dinamiktir. Canlı ve dinamik olan toplumun siyasal, ekonomik, tarihsel taleplerini karşılamak herkesten ve her kurumdan önce yüce Meclisin görevi olsa gerek.

Bu yönüyle Meclis soruna yaklaştığında, palyatif, geçici, günü kurtarmaya hizmet edecek bir kısım kanun değişiklikleri yerine, yüzyılımızı, yüzlerce sorunu ve problemi kapsayan, halkları otoriter zihniyetten kurtaran, özgürlükçü, hak dağıtıcı, adilane bir gelir dağılımını sağlayan, toplumun refahı ve mutluluğunu esas alan bir zihniyete evrili olması hepimizin görevi olsa gerek.

Biz, 23 Nisan 2012'de 92'nci yılını kutlayacağımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin doksan iki yılında, 1921, 1924, 1960 ve en nihayetinde 1980'de olmak üzere 4 kez Anayasa değişikliğine, yüzlerce defa kanun ve yasa değişikliğine gitme ihtiyacını duyan bir gelenekten geliyoruz.

Ne olursunuz, artık kanunlarla, yasalarla oynamak yerine "Toplum kimdir, kimlerden oluşmaktadır, toplumun inançsal, dinsel, etnik ve kimliksel sorun ve problemleri nedir?" üzerine yoğunlaşıp çözüme kavuşturmamız gereken gün gelip geçmiştir. Bizi sorun ve sıkıntılarla karşılaştıran bu tarihsel süreçte buna dair bir yoğunlaşma, buna dair bir ilgi ve duyarlılık sağlamadığımızda her gün bunları tartışırız.

2007 Ekim ayının üzerinden henüz dört yıl geçmişken 12 Eylül 2010 referandumunun üzerinden henüz bir buçuk yılı geçmişken yeniden benzeri sorun ve problemleri tartışıyor olmamızın izahatı olamaz, halka izah edemeyiz. Biz, 12 Eylül 2010 referandumunda "Halk iradesinden daha büyük iradi güç yoktur, hiçbir vesayete razı gelemeyiz." diyen Sayın Başbakana, onun Hükûmetine ve sayın iktidar partisine hatırlatmak isteriz ki yapılmak istenen tam da 2007 Ekiminde halk iradesine götürdüğümüzde halk iradesini hiçleştirmektir, hiçe saymaktır. Yine, kanun devletine, kişinin ikbaline, kişinin geleceğine, kendisine görev edinen bir kuruma dönüştürmüş olacağız. Hâlbuki, bura, kurum değil, devlet organı değil, devletler erkinin olmazsa olmazı pozisyonunda bulunan yasama organıdır. Bu yasama organı, üzerine hassasiyetle titremesi gereken bir işlevi, rolü herkesten öncelikle görmek, karşılamak durumundadır. Hele hele, günümüz dünyasının giderek merkezî devletlerden ya da devlet anlayışından uzaklaştığı, sürdürülebilir, hesap verebilir, verimliliğin esas olduğu bir noktada iken, yani ademimerkeziyetçi yapıların esas alındığı bir sürece evrilmişken, yetkileri sonsuz, inisiyatifi geniş bir Cumhurbaşkanlığını halk iradesinden alıp yeniden yedi yıllık bir süreye tabi tutarak kanunla onu taçlandırıp güçlü kılacak bir zihniyet tarihin ve sürecin ruhuna denk düşmüyor. Toplumumuzun yaşadığı sorun ve sıkıntılara cevap olunabilecek bir zihniyetten yoksundur.

Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, ötekilerin -yani kendisini Anayasada bulamayanların- bizatihi sorun ve problemlerini çözüp barış içerisinde halkların, kültürlerin, kimliklerin bir arada yaşayabildiği bir iradeyi var edebilirsek, o iradenin üzerinde bir Cumhurbaşkanlığı, halkın hesap verebilirliği ilkesine dönüştürebilirsek, gerçek demokrasiyi, halklar bahçesinin özgürlüğünü sağlamış oluruz.

Bu duyarlılıkla, bir kez daha hepinizi saygı ve sevgiyle selamlayarak iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demir.