GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:18.01.2012

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının maddeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının kerameti kendinden menkul icraatlarının orijinal örneklerinden birisidir. Çünkü görüşülmekte olan kanun tasarısı heyetimizi beyhude işlerle uğraştırmaktan başka bir sonuç doğurmayacak, âdeta yok hükmünde bir icraattır. Şöyle ki: Cumhurbaşkanının görev süresini düzenleyen Anayasa'mızın 101'inci maddesi, 21 Ekim 2007 tarihli halk oylamasıyla onaylanan 31 Mayıs 2007 tarih ve 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu'yla değiştirilmiş ve söz konusu süre yedi yıldan beş yıla indirilmiştir.

Bu değişiklikle Anayasa'nın 101'inci maddesinin ikinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir: "Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir."

5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu'nun son maddesinde de aynen şöyle denilmektedir: "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır."

Zira, 5678 sayılı Kanun 21 Ekim 2007 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve halk oylaması kesin sonuçları ise Yüksek Seçim Kurulu tarafından 31 Ekim 2007 tarih ve 26686 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Dolayısıyla, 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu 31 Ekim 2007 günü yürürlüğe girmiştir. 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu'nda, 28 Ağustos 2007 tarihinden yani 5678 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden yaklaşık iki ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş ve görevde bulunan Cumhurbaşkanıyla ilgili ne bir geçici hükme ne de özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Sayın Bakan Fransa'ya atıfta bulundu ya şimdi, biraz sonra göreceğiz. Oturduğunuz makam çok önemli bir makam Sayın Bakan, burada insanları doğru bilgilendirmek mecburiyetindesiniz.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Bakan doğru söylüyor.

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) - Göreceğiz şimdi doğruyu.

Değişiklik yayımı tarihinde yürürlüğe girdiğine göre, açıkça, Cumhurbaşkanının görev süresi 31 Ekim 2007 günü yedi yıldan beş yıla inmiştir. Bilindiği gibi, kanun koyucu yapacağı kanunun yayımlandığı gün değil, daha sonra yürürlüğe girmesini arzu ediyor veya istisnai bir düzenleme getiriyorsa bunu söz konusu kanunda ayrıca ve açıkça belirtmek zorundadır. Zira, yorum yoluyla istisna üretilemez yani istisna, yorumcu veya uygulayıcı tarafından değil, bizzat kanun koyucu tarafından getirilmelidir. Keza ortada kanun koyucu tarafından getirilmiş bir istisna olmakla birlikte, bu istisnanın kapsamı konusunda tereddüt hasıl olmuş ise bu tereddüt dar yoruma tabi tutularak giderilmelidir çünkü hukukta istisnalar kural olarak dar yorumlanırlar. Dolayısıyla, 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili bir istisna getirmediğine göre, beş yıllık süre kuralı bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte görevde olan veya göreve gelecek olan bütün cumhurbaşkanlarına uygulanmak durumundadır. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün 28 Ağustos 2007 tarihinde yani 5678 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce seçilmiş olmasının değiştireceği bir şey yoktur. O da mutlak ve genel bir kural olan beş yıllık süre kuralına tabi olmak mecburiyetindedir.

Bu konuda sıkça dile getirilen Fransa örneği var. Biraz önce Sayın Bakan da oraya atıfta bulundu. Bunun bizdeki durumla hiçbir ilgisi yoktur. Zira, Fransa'da Cumhurbaşkanının görev süresinin kısaltılmasıyla ilgili anayasal değişiklik yapılırken taraflar, yapılacak değişikliğin görevdeki Cumhurbaşkanına uygulanmayacağı konusunda mutabık kalmışlardır ve anlaşmışlardır. Bu nedenle Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldan beş yıla indirilmesine rağmen, anılan mutabakat nedeniyle Cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren Chirac yedi yıllık görev süresini tamamlamıştır, hatta yeni düzenlemeye göre tekrar aday olarak beş yıl daha Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenebilmiştir. Hani siyasi iktidar bu örneğe dayanıyor ya!

5678 sayılı Kanun'dan önce Cumhurbaşkanlığı yapmış olanların taslakla ikinci defa seçilmesine engel olunmasına anlam vermek mümkün değil. Diğer deyişle, siyasi iktidarın nalıncı keseri misali her şeyi kendine yontma alışkanlığını bu örnekte de net olarak görmekteyiz. Açıkçası, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu orijinal hak ve adalet anlayışını takdir etmemek de elde değil!

Eğer tali kurucu iktidar cumhurbaşkanlığı görev süresinin beş yıla indirilmesi yolundaki hükmün görevdeki Cumhurbaşkanına uygulanmamasını istiyor olsaydı 5678 sayılı Kanun'a bir geçici madde ekleyerek, beş yıllık süre kuralının görevdeki Cumhurbaşkanına uygulanmayacağını açıkça belirleyebilirdi. Nitekim hukukumuzda bunun örnekleri de var. 12 Eylül 2010 tarihli halk oylamasıyla onaylanan 7 Mayıs 2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 17'nci maddesiyle Anayasa'nın 147'nci maddesi değiştirilerek Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi on iki yıla indirilmiştir ama Anayasa Mahkemesinin görevde olan ve değişiklik olmasaydı altmış beş yaşını dolduruncaya kadar görevde kalması gereken üyelerinin bu değişiklikten etkilenmemesi için adı geçen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 25'inci maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte üye olanlar yaş haddine kadar görevlerine devam ederler." şeklinde bir hüküm getirildi. Şayet 2007 Anayasa değişikliğinde de "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren kişinin görev süresi 101'inci maddenin değişiklikten önceki metnine tabidir." şeklinde benzer bir kural yer almış olsaydı Sayın Gül'ün görev süresi yedi yıl olurdu.

Görüşülmekte olan taslakta Anayasa hükmü ile öngörülen sürenin kanun hükmüyle kısaltılması gibi hiçbir hukuk mantığına sığmayacak bir uygulamayla karşı karşıyayız. Yukarıda açıkladığımız gibi, Anayasa'mızın 101'inci maddesinin ikinci fıkrasına göre Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Yine yukarıda açıkladığımız gibi, bu hüküm 31 Ekim 2007 günü yürürlüğe girmiştir. Bu hükme istisna getirilmek isteniyor ise, yapılması gereken şey, anayasa değişikliği yapmaktan ibarettir. Anayasa'nın bir hükmüne anayasa değişikliği yoluyla istisna getirilebilir ancak, kanunla bir anayasa kuralına istisna getirilemez. Böyle bir kanun, açıkça Anayasa'ya aykırı olur. Eğer bir anayasa hükmü kanunla değiştirilebilirse anayasanın üstünlüğünün ne anlamı var o zaman? Eğer bir anayasa hükmü anayasa değişikliği yoluyla değil, kanun değişikliği yoluyla aşılabiliyorsa anayasanın bağlayıcılığının ve nihai tahlilde hukuk devleti ilkesinin ne anlamı kalır? Açıkça, siyasi iktidar  dünya hukuk literatürüne yepyeni bir normlar hiyerarşisi teorisi kazandırmaktadır. Anayasa hukuku okumuş her insan bilir ki, ülkenin hukuk kuralları belirli bir hiyerarşi içinde yürürlük kazanır ve en üstte de anayasa yer alır. Buna anayasanın üstünlüğü de denilmektedir. Bu kurala göre de kanunlar anayasaya uygun olmak zorundadır, anayasalar kanuna değil. Sanırım, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı da bu konuları öğrencilerine böyle anlatmıştır. Zira, yapılması istenilen değişiklik, bir kanunla değil de bir anayasa değişikliği yoluyla yapılsaydı, söyleyecek sözümüz de olmayacaktı.

Görüşülmekte olan taslak Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Tasarısı'dır Bir başka garabet de Anayasa'nın 67'nci maddesinin son fıkrası hükmü dolayısıyla karşımıza çıkmaktadır. Acaba böyle bir kanun yürürlüğe girse dahi bu yılın Ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde uygulanabilir mi?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)