| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 12.01.2012 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu narenciye sektöründeki sorunların tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, huzurun, hukukun, demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin sancılı olduğu bir ülkede toplumun değişik sosyal kesimlerinin sorunlarını çözmek o kadar kolay değil. Eğer o ülkede sistem oturmamışsa işte işbaşındaki Hükûmet, yürütme enerjisini büyük çoğunlukla bu meselelere harcar, muhalefet aynı şekilde bu meseleleri tartışır durur.
Bakın, Türkiye dinamik bir ülke, yapısı itibarıyla, coğrafyası itibarıyla, sosyoekonomik yapısı itibarıyla dinamik bir ülke ve çok hızlı gündem değiştiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde 34 vatandaşımız Uludere'de bombalandı, savaş uçakları tarafından bombalandı. Bu ne şekilde oldu, nasıl oldu, istihbarat paylaşımında bir sıkıntı mı yaşadı, devletin kurumları arasında bir sıkıntı mı var, Hükûmetle irtibat bozukluğu mu var, birileri birilerine yanlış bir şeyler mi söylüyor, yanlış bir şeyler mi yaptırıyor? Ama netice itibariyle 34 masum vatandaşımız Uludere'de öldü ve biz bunları tartışıyoruz, her gün televizyon ekranlarında bunlar tartışıldı ama bir hafta tartışıldı, on gün tartışıldı, bugün bunlar unutuldu. Ardından, Genelkurmay Başkanı hakkında tutuklama kararı, ardından Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun adil yargılamaya müdahale ettiği savıyla düzenlenen fezleke ki adil yargılama olan bir ülkede adil yargılamaya müdahale edilebilir. Zaten bizim savımız: Türkiye'de adil yargılama yok. Onun için bağırıyoruz, onun için sesimizi çıkartıyoruz. "Daha fazla demokrasi" diyoruz, "daha fazla insan hakları" diyoruz, "hukukun üstünlüğü" diyoruz, "adalet" diyoruz; onun için bağırıyoruz. Ama Sayın Başbakan, düzenlenen bu fezlekeyle ilgili konuya gayet soğukkanlı yaklaşıyor ve beklenen bir hadise olarak bunu telakki ediyor, değerlendiriyor. Ama her aşamada Sayın Başbakanın beyanatlarına dikkat edin, Türkiye'de sivil iradenin, sivil düşüncenin her zaman galebe çalmasından yana olduğunu söyler, ama mesele ana muhalefet partisi lideriyse onun görüşleri maalesef bu noktada değişiyor ve farklı mecralara, farklı alanlara kayabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii bugün burada Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge, toplumun önemli bir kesiminin geçim kaynağını sağladığı sektörle ilgili bir konu. Elbette ki bu konunun lehine burada sizlere hitap etme imkânı duydum. Elbette ki bu konular burada tartışılmalı; bu sektörün paydaşlarıyla ilgili yaşanan güncel sorunlar, geçmişten gelen sorunlar, geleceğe dair birtakım planlama konuları burada tartışılmalı. Konuştuğumuz konu, ekonomiye önemli katkılar yapan bir sektör. İhracatına baktığınız zaman, önemli rakamlar... Yaklaşık olarak Türkiye'nin 1 milyon ton narenciye ihracatı var. Yıllara göre değişmek üzere, 800 milyon dolar ile 1 milyar dolar gibi bir ihracatımız söz konusu. Gayrisafi millî hasılaya yaptığı katkı önemli. Toplam 57-58 milyar liralık yaş sebze, meyve ticareti içerisinde ya da hasılatı içerisinde üretilen 3,5 milyon ton narenciyenin parasal karşılığı yaklaşık olarak 3 milyar TL. Tabii bunlar Türkiye ekonomisi için önemli rakamlar.
Bu sektör içerisinde birçok paydaş bu sektörden payını alıyor. Üreticiden başlıyor, hasat eden tarım işçisine, bunu taşıyan nakliyecisine, pazarlayan halci esnafına, bunu yurt dışına sevk eden, pazarlayan ihracatçısına kadar birçok sektörün paydaşlarını ilgilendiren bir konu.
Türkiye'de narenciye sektöründe sorun vardır, şu anda da bu sorunlar devam etmektedir. Benim gibi narenciyenin üretim yapıldığı bölge milletvekilleri bunları gayet iyi bilir. Şu dönemde de üreticilerin kendilerine yoğun şikâyetler ettiklerini biliyorum. Ben de Mersin Milletvekili olarak bu şikâyetlerle karşı karşıya kalıyorum: "Ürün dalında kaldı." şikâyetleri, feryatları, "İflas ettik.", "Borçlarımızı ödeyemiyoruz.", "Kredilerimizi ödeyemiyoruz." şikâyetleri. İşte gidin, Silifke, Erdemli limon üretiminde önemli bir potansiyele sahip bir bölge. Silifke'de Limoncular Kahvesi vardır, şu anda gidin orada üretim yapan üretici arkadaşlarımız ya da bu işin ticaretini yapan tüccar arkadaşlarımız orada oturuyorlardır, onlarla bir hasbihâl edin, şikâyetlerini çok yakinen tespit etme şansına sahip olabilirsiniz. Dolayısıyla bütün bunların konuşulması lazım. Tabii ki bunların burada konuşulmasıyla kalmaması lazım, lafta kalmaması lazım.
Buradan her fırsat bulduğumuzda şikâyet ediyoruz, birtakım düzenlemeler yapıyoruz, yasal düzenlemeler yapıyoruz, kâğıt üzerinde bunlar gayet iyi, bütün siyasi parti grupları bu konuda görüşler belirtiyor; konu hangi konu olursa olsun, tarım konusu, sanayi konusu ya da sosyal güvenlik konusu, hangi konu aklınıza gelirse gelsin, burada bazı tasarılar uzlaşmayla çıkıyor, bazı tasarılar hükûmetin dayatmasıyla çıkıyor, kâğıt üzerinde bakıyorsunuz gayet güzel ama uygulamada bunların karşılığı yok.
Hemen geçtiğimiz günlerin önemli konularından bir tanesi de yeni yıl itibarıyla yani, 1 Ocak 2012 itibarıyla yürürlüğe giren, kamuoyunda "Hal Kanunu" olarak bilinen yasal düzenleme. Yasal düzenleme yürürlüğe girdi, 23'üncü Dönemde görev yapan milletvekili arkadaşlarım bunu hatırlayacaklar, aslında bu yasal düzenleme 2010 yılına ait bir düzenleme, Mart 2010 yılında yüce Meclis bunu kabul etti, 26 Mart itibarıyla da belirli maddeleri yürürlüğe girdi, belirli maddeleri de 2011'in Mart ayı itibarıyla yürürlüğe girecekti ama tabii, sistem yeni bir sistem. Nihayetinde "Hal Kanunu" olarak tabir ettiğimiz konuyla ilgili, iştigal alanıyla ilgili düzenlemeler, 1995 yılından beri süregelen kanun hükmünde kararnameyle sevk ve idare edilebiliyordu. Bütün grupların ortak katkısıyla bu yasa çıktı ve dediler ki: "Biz, bunu Mart 2011 tarihinde yürürlüğe koyarsak burada sıkıntılar yaşanır. Nihayetinde, hallerde bunun teknolojik altyapısı yok, gerekli altyapılar yapılmamış, onun için bunun yürürlük tarihini uzatalım." Getirdiler, 1 Ocak 2012'ye kadar bunu uzattılar.
Şimdi, 1 Ocak 2012'de bu yeni Hal Kanunu yürürlüğe girdi ve sıkıntılar yine had safhada. Bu konuda da hem üreticilerden hem bu konuda ticaretiyle uğraşan tüccar arkadaşlarımızdan hem de hal esnafından şikâyetler alıyoruz.
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Yasa yapıyoruz, düzenlemeler yapıyoruz, ikincil mevzuatı da çıkartıyoruz ama altyapı hazır değil. Ben isterdim ki tabii, konuyla ilgili bakan burada olsaydı, bu konuyla ilgili, en azından, şu gün hangi çalışmaların hangi noktada olduğuna ilişkin bizlere bilgi verseydi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, özellikle tarım sektörü gibi istihdam odaklı ya da istihdamın absorbe edildiği bir sektörde önemli sorunlarla her zaman karşı karşıya kalınabilir. Şimdi konusunu ettiğimiz narenciye konusunda da toplumda azımsanamayacak rakamlara ulaşan bir çalışan kesim var ve bu insanlar da zor koşullarda çalışıyorlar. Genelde, Akdeniz Bölgesi'ne gittiğiniz zaman, bu sektörlerde çalışan insanlarımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden göç eden insanlarımız. Tabii, bu insanlarımız kendi arzularıyla, kendi istekleriyle o bölgelere göç etmediler. Oradaki yaşadığı sıkıntılar neticesinde, orada yaşayanların çatışma ortamının kendilerine yarattığı huzursuzluk neticesinde, ekonomik sıkıntılar neticesinde o bölgelere göç etmiş insanlar. Elbette bu sektör içerisindeki ticaret yapanların, ihracatçıların, üreticilerin sorunlarını konuşalım, tartışalım ama o sabahın erken saatlerinden akşamın karanlığına kadar 3 kuruşa, 5 kuruşa, düşük ücretlere orada emek veren insanların da sorunlarını konuşalım. Onların sosyal güvenceleri var mı onlara bakalım. Onlar harcadıkları emeğin karşılığını alıyor mu onlara bakalım ve bu sorunların çözüm noktasında da Meclis devreye girsin ve gerekli düzenlemeleri yapsın diyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma önergesi lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.