| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 03.04.2012 |
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 15'inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sendikal örgütlenmenin öncelikli hedefi, toplu iş sözleşmesidir; yani toplu pazarlık hürriyetini gereğince kullanmaktır. Bu tasarıyla, toplu sözleşmesine katılmayan konfederasyonların itiraz hakkı bulunmaması Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmelerine uygunluk teşkil etmemektedir. ILO'nun 87 sayılı Sözleşmesi'nde sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlara tanınmıştır. Böylelikle örgütlenme özgürlüğünü işçi, memur, hizmetli veya sözleşmeli personel gibi ayrımlarla sınıflandırma ve sınırlandırmaya engel olunmuştur. Kişilerin özel ya da kamusal alanda çalışıyor olması veya bir etnik ve siyasi görüşü temsil etmesi ayrıştırmayı gerektirmiyor. Bu tasarı ile farklılıklar ortadan kaldırılmamıştır, kamuda çalışan ile özelde çalışan ayrıma tabi tutulmuştur. Ayrıca, kamuda çalışanlar arasında da kadrolu ve sözleşmeli ayrımı yapılmaktadır. Bu tasarı, aynı iş kolunda, aynı iş yerinde, aynı işi yapanlar arasında sözleşmeli olanları ötekileştirmektedir. Çalışanların "4/B" ve "4/C"li diye tanımlanması ILO ve insan hakları sözleşmelerine aykırıdır. İktidarınız döneminde "özelleştirme" ve "taşeronlaşma" adı altında neredeyse kamuda çalışan personel bırakmadınız.
Hekim olmam sebebiyle sağlık alanında yaptıklarınıza değinmek istiyorum. "Sağlıkta reform" adıyla özelleştirme ve piyasalaştırmanın yanında, önce hastanelerde temizlik ve yemek hizmetlerini taşeronlaştırarak bunların örgütlü çalışmasının önüne engel koydunuz, sonra hastanedeki görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini taşeronlaştırdınız, yetmedi şimdi de doktor ve hemşireleri sözleşmeli yaparak taşeronlaştırıyorsunuz. Hatta daha ileri giderek, yabancı doktor ve hemşire getirerek, mevcut hekim ve hemşirelere aba altından sopa göstererek çalışma huzurunu ve güvencesini tehdit eder durumda oldunuz. Peki, size soruyorum: Sağlık sektöründe ana işi yapan kimler kaldı sizin bu anlayışınızla? Toplu iş görüşmelerinde kamu ve özel ayrımı ortadan kaldırılmıyorsa ve bu çalışana toplu sözleşmeli grev hakkını vermiyorsa bu sadece sembolik olarak kalmaktadır. Emeğin "özel" ve "kamu" diye ayrımı olmaz, emek en yüce değerdir ve korunmalıdır. Kaldı ki her şeyin yasada belirtilmiş olması da yetmiyor, anayasal hak olarak kişiler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri basın yoluyla haklarını açıklamalarına rağmen, sizin Hükûmetiniz döneminde böyle açıklama yapanlara neler yaptığınızı anımsatmak istiyorum. Hakkını arayan, olumsuzlukları ifade eden, kendisini ve toplumu ilgilendiren konularda görüşlerini ifade eden kamu emekçilerine, sivil toplum örgütlerine şiddet uyguluyor, biber gazı kullanıyor ve onları tutukluyorsunuz. Madem bu anayasal bir haksa bu kin, bu nefret niye? Kendinize sormanız lazım.
Bakın, bu uygulamalarınızın sonunda toplu iş sözleşmesine tabi olan işçilerin Hükûmetiniz dönemindeki sayısını size hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında iktidara geldiğinizde, Türkiye'de 1 milyon işçi toplu iş sözleşmesinden yararlanma olanağına sahipti. Yıl 2011, bu sayı 500 bin kişi. Size şimdi soruyorum: Nerede bu işçiler, 500 bin işçinin olanakları iyileşti işçilikten çıktılar mı? Biraz elinizi vicdanınıza koymanızı istiyorum, biraz düşünmenizi istiyorum.
Emeğin örgütlenmesinin önündeki engellerden biri de özel sektörde sendikaya üye olduktan sonra yetkilendirme sürecinde itiraz edildiğinde olayın aylar ve yıllarca sürmesidir.
Süremin bitmesi nedeniyle hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.