| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 03.04.2012 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 7'nci maddesinde söz konusu sendikaların üye sayısı bini aşması hâlinde genel kurullarının delegeler aracılığıyla yapılabileceğini ifade etmektedir. Bunun "bin" değil "500" olarak değiştirilmesini öngörüyoruz. Bu vesileyle 500 üyeye sahip olan her sendikanın delegeler aracılığıyla daha demokratik bir şekilde genel kurulun yapılmasının önünün açılmasını hedefliyoruz. Umarım bu değişikliği sizler de yerinde görürsünüz.
Değerli milletvekilleri, iki gündür görüşmeye çalıştığımız bu tasarı kapsamında da konuşan değerli milletvekillerinin dile getirdiği gibi, bugün Türkiye'de vatandaş ciddi anlamda sıkıntı içerisindedir. Her şeyden önce, beş ay yirmi dokuz gün çalıştırılıp, altı aydan az olduğu gerekçesiyle, sosyal ve mali haklardan yoksun bırakılan binlerce kişinin hakkı verilmemektedir.
4/C adı altında her fırsatta iktidar partisi sözcülerinin övünerek ifade ettikleri ve kendi dönemlerinde ürettikleri bir yol olan 4/C'lilerin içinde bulunduğu sıkıntıyı, Sayın Bakan dâhil, iktidar partisi milletvekillerimiz, maalesef, görmezden gelmektedirler.
Diğer bir konu, taşeronlar aracılığıyla çalıştırılan işçilerin bugün içinde bulundukları çok ciddi ölçülerde mağduriyete yol açan sıkıntılardır. Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin her yerinde, hemen hemen hepimizin seçim bölgesi olan her ilde taşeron aracılığıyla çalıştırılan işçiler en az bir iki aylık maaşlarını alamamakta, alanlar iki üç ay geriden almakta ve maalesef dönemin sonuna doğru taşeron şirketler iş yerindeki izlerini kaybettirerek işçinin alın terinin karşılığını devletten aldıktan sonra kaybolmaktadırlar. Bu drama "dur" demek zorundayız. Eğer bunları görmezden gelirsek, bu sıkıntıları çözemeyiz.
Diğer bir konu, 1 Nisan şakası gibi kamuoyuna duyurulan ama, maalesef, 2 Nisandan itibaren gerçek olduğu herkes tarafından anlaşılan doğal gaz ve elektrik zamlarıdır. Değerli milletvekilleri, bugün yüzde 19 oranında doğal gaza, yüzde 9 oranında da elektriğe getirilen zamlar iktidar partisinin beş altı aydır "zam yapmayacağız" sözü vererek insanları oyalamasından başka bir şey değildir. Ama gerçek gelmiş bugüne dayanmıştır ve bu zamlar yapılmıştır. Ama bu zamların gerekçesini bir türlü açıklamakta sıkıntı çekmektedirler. Sayın Bakan iki gündür kameralar karşısında ne söyleyeceğini şaşırmıştır. Bir ay önce "Zam yapmayacağız." diyen Bakan, bir ay sonra yüzde 19 zammın gerekçesini millete açıklamakta sıkıntı çekmektedir. Eğer Sayın Başbakanın Seul'deki görüşmelerinin ardından, İran'daki petrol ve doğal gaz alımıyla ilgili kısıtlamanın ardından bu zam yapılmak zorunda kalınmışsa ve Türkiye'deki doğal gaz ve petrol lobilerinin baskısıyla bu zam yapıldıysa, bunu Sayın Bakanın kamuoyuna açıkça söylemesini istiyoruz. Gerçek budur. Doğal gaz lobisi, kış aylarında çalıştıramadıkları, elektrik üretimi amacıyla kullanamadıkları doğal gazı şimdi kullanmak durumundadır ve bu zamla elektriği ve doğal gazı kendi lehlerine çevirme peşindedirler.
İktidar partisinin değerli yöneticileri, kış aylarında doğal gaz arzı kısılınca çareyi elektrik üretimindeki doğal gazı azaltmakla buldular. Evet, bir çözümdür ama şimdi bunun faturasını vatandaşa yüklemenin bir anlamı yoktur. Yani Türkiye'deki doğal gaz ve petrol lobisinin her dediğini yapacaksa bu ülkenin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, o zaman o koltukta oturmasının bir anlamı yok.
İki yıl önce, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili kanun değişikliği yapılırken bu Meclis, son yarım saatte doğal gaz ve petrol lobisinin emrine uymak zorunda kaldı. Yukarıda anlaşılan kanun tasarısı geldi, Genel Kurulda yarım saat içerisinde değiştirildi ve Sayın Ali Babacan'ın verdiği sözün gereği olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına verilecek destekleri kısıtlamak zorunda kaldı.
Türkiye'nin enerji politikası doğru değildir, iyiye gitmemektedir. Bu vatandaşın çekmek zorunda kaldığı son zamlar, derhâl Hükûmet tarafından geri alınmak zorundadır. Vatandaş, bugünden itibaren gelecek yıl doğal gazla ısınmamanın çarelerini aramaya başlamıştır. Nitekim dün canını kaybeden insanlar, yarın daha da fazla sayıda olacaktır. O nedenle, bu kanun kapsamında, özellikle son yapılan zamların, Hükûmetin değerli Kabine üyeleri ve Sayın Bakanın da üyesi olduğu değerli zatlar tarafından bir kez daha gözden geçirilmesi gerekiyor. Ayrıca bu kanunla ilgili birçok sıkıntı dile getirildi. Sayın Başbakan Yardımcısının iki ay önceden ilan ettiği, yetkili sendikayı kendi ağzıyla ifade ettiği konuyu Türkiye'deki hiçbir sendikanın kabul etmesi mümkün değildir. Demokratik ortamlarda, en fazla üyeye sahip olan sendika yöneticilerinin elbette ki bu kararlarda söz hakkı olması doğaldır ama iktidarın yönettiği bir sendikanın bu kanun kapsamında olması kabul edilebilecek bir şey değildir.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.