GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:48
Tarih:05.01.2012

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 112 sıra sayılı Ağrı Milletvekili Sayın Çelebi ve Bursa Milletvekili Sayın Şahin'in verdikleri teklifle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, biliyorsunuz, konu 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 1989'da çıktı, yirmi iki yıldan beri kamu personel rejimiyle ilgili olarak bir görevi ifa ediyordu, az çok oturmuştu, yirmi iki yıldan beri kabul edilmişliği vardı. Şimdi, bununla ilgili 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bir değişiklik yaptık. Bu 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 657 sayılı Devlet Memurlarıyla ilgiliydi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'yla ilgiliydi, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'yla ilgiliydi, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'yla ilgiliydi ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'yla ilgiliydi. Birkaç da buna benzer kanunu ihtiva ediyordu, böyle bir kanun hükmünde kararnameydi, devlet memurları ve kamu çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme yapıyordu. Dediğim gibi yirmi iki yıldan sonra bunu değiştiriyoruz.

Bununla -sistem çok karışıktır- taban aylığı, ek gösterge, kıdem tazminatı gibi maaş ve maaşın unsurları düzenleniyordu. Çok karmaşık bir sistemdir, herkesin anlayabildiği bir sistem değil, çok uzman olmak gerekiyor bu sistemi bilebilmek için.

Şimdi, bu tür düzenlemeler sık sık yapılmaz. Kamu personel rejimi çok zor bir konudur, sık sık değiştirilmez, bir kere yapılır, yıllarca uygulanır. Özel sektörde dahi personel düzenlemesi, ücretle ilgili düzenlemeler öyle sık yapılmaması gereken düzenlemelerdir, zordur çünkü insanların emeğini tespit edebilmek, aralarındaki farklılıkları görebilmek, ücrete yansıtabilmek çok zor bir meseledir. Tabii, bu konularla ilgili olarak bir düzenleme yaparken, bunun büyük sorunları, sıkıntıları oluyor, çok netameli konular.

Şimdi, bununla ilgili düzenlemeyi biz yine bir kanun hükmünde kararnameyle, 666'yla yaptık, uygulamaya dahi geçmeden düzeltmeye başladık, şurası yanlış, burası yanlış. Dün de gördünüz, dün de kanun hükmünde kararnameyi tartışırken, TOKİ girmemesi gerekirken girmiş ve bir mağduriyet söz konusu olmuş personeliyle ilgili, girmesi gereken İçişleri Bakanlığına bağlı emniyet sınıfına bağlı uçucu ve dalıcı hizmetlerde bulunanlar unutulmuş.

Biz yine Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuştuk, Sayın Aslanoğlu'nun dediği gibi "Unutulmuş bir yerler var mı?" diye, "Yok." denildi, "Bir daha böyle bir sıkıntı olmayacak." Bugün gördük ki yine unutulmuşlar var, önümüzdeki günlerde tekrar gelecek ve tekrar biz bu tartışmaları yapacağız. Yani bunu, bu tür bir düzenlemeyi -bu çok köklü, esaslı bir düzenleme- ya kanunla yaparsınız, ya böyle yapmazsınız. Yani kanun hükmünde kararnameyle yapılan, iki tane bürokratın yaptığı hatayı burada oturup, koca Büyük Millet Meclisi olarak saatlerce, günlerce bunları mı düzelteceğiz? Otururuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir düzenleme yaparız, adam gibi, doğru dürüst olur, bütün sorumluluğunu da iktidarıyla muhalefetiyle alırız, "Bu, bizim kabul ettiğimiz, arkasında olduğumuz bir düzenlemedir." deriz, hiçbir bürokrat da buna itiraz edemez. İtiraz gelse de haklı olmaz. "Şeriatın kestiği parmak acımaz, tamam." der, kabul eder ama bu yapılmıyor. Birileri tarafından ki, bu 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kim tarafından hazırlandığı belli değil, hiçbir bakan, hiçbir sayın bakan üstlenmedi; "Bu bizimdir." demiyor hiç kimse, inanın öyle, hiç kimse bunu üstlenmedi; oradan, buradan, bir araya gelinmiş, toparlanmış, saçma sapan bir düzenleme yapılmış, kapsam doğru çizilmemiş, birçok eksiklik oluşturulmuş. Tabii, ondan sonra da bizler burada bununla ilgili olarak uğraşıyoruz. Hâlbuki, Türkiye gündeminde çok daha önemli konular var. Görüşmemiz, konuşmamız, tartışmamız gereken çok daha önemli konular varken buna takılıp kalıyoruz.

Yapılan hatalar da aslında insani değil yani normalde bu tür hatalar yapılabilir. Kanun hükmünde bir kararname hazırlamışsınız "Olabilir, insandır, bazı şeyleri unutur." dersiniz ama bu insani bir hata değil çünkü bu sistemle ilgili bir sorun, sistemle ilgili yanlışlıklar var. Sistem yanlış olunca, sürekli olarak bu tür hatalar yapılacak. Bundan sonra da bu tür konular gündeme gelecek. Mağdur olan birçok kamu personeli, uygulamaya geçildiğinde, 15'inden sonra göreceğiz, yine kapımızı aşındıracak haklı olarak. Bu sıkıntıları birlikte yaşayacağız.

Bizim itirazımız da bu noktada. Biraz önce söylediğim gibi, oturalım, bununla ilgili temelli bir düzenleme yapalım diyoruz. Katiyen kamu personelinin sıkıntıya girmesini istemiyoruz biz de ama doğru dürüst bir düzenleme yapalım hep beraber, madem fırsat doğdu, yapalım diyoruz, bu, ikide bir yapılacak bir düzenleme değil çünkü.

Mesela, Sayın Bakan burada, Emniyet teşkilatında yüksekokul mezunu olan polis veya emniyet amiri, başkomiser olanların ek göstergeleri 2.200. Hepsi şikâyet ediyorlar. Dört, üç, ikinci sınıf emniyet müdürlerinin 3.000 ek göstergeleri var. Kıyaslıyorlar benzeri durumda olanlarla kamuda "Bizim durumumuz çok kötü." diyorlar, "Haksızlığa uğruyoruz." diyorlar.

Birinci sınıf emniyet müdürlerinin ki, Ankara, İstanbul, İzmir emniyet müdürleri dışında da 3.600 ek göstergeleri var. Onlar da aynı şekilde haksızlığa uğradıklarını iddia ediyorlar ve sıkıntılılar hakikaten.

Bu ve buna benzer konular ki, yine dün bir arkadaşımız o konuyla ilgili bir konuşma yaptı. Millî Savunma Bakanlığına bağlı sivil memurların da benzeri durumu var; onlar da aynı şekilde şikâyetçi.

Bu personel rejimleri teknolojik gelişme ve değişim karşısında hakikaten zaman zaman düzenlenmesi gereken rejimlerdir; farklılaşan ihtiyaçlar vardır. Bu düzenleme "375'deki düzenleme, 666'daki düzenleme bunları ihtiva etmiyor. Her zaman sıkıntılar, şikâyetler olacaktır." diyor.

Türkiye'de esas alınan, temel alınan konu sadece eğitim. Bürokratın, kamu çalışanının verimliliğine bakılmıyor. Belli dönemlerdeki verimliliği dikkate alınmıyor, konjonktürel verimliliği. Teknolojideki gelişmeler -bazılarını arıyorsunuz bulamıyorsunuz- bunlar dikkate alınamıyor maalesef ve büyük sıkıntı doğuruyor.

Şu Sağlık Bakanlığı bünyesinde tartıştığımız "Tam Gün" de esasında işin esası bu ücret rejimi değil midir? Kamu personel rejimi değil midir? Esas "Tam Gün"ün oturmamasının, yıllardan beri bu durumda olmasının sebebi de o değil midir?

Sağlık Bakanlığındaki "Tam Gün" sorunu bütün kamu kuruluşlarında, bütün bakanlıklarda aynen vardır. Yeni bir sistem getirmek gerekir, yeni bir anlayış oluşturmak lazımdır.

Değerli arkadaşlarım, ben bu arada gündem dışı bugün söz almıştım; orada yarım kalan bir konuya, çok önemli gördüğüm bir konuya değinmek istiyorum:

Sayın Bakanların atamaları Anayasa'mızın 109'uncu maddesine göre, atama şeklinde olmalıdır ama devlet bakanlıkları kaldırıldı biliyorsunuz bu dönem. Devlet bakanlıkları kaldırılınca Başbakan yardımcılıkları boş kaldı. Başbakan yardımcıları, şu anda, 4 Başbakan Yardımcısı bakan değil, görevlendirme yapılmış. Hâlbuki görevlendirme yapılabilmesi için Başbakan yardımcılıklarına, muhakkak bakan olmaları gerekiyor. Bakan olmayan kimseler Başbakan yardımcısı olarak görevlendirilmiş. Açın, bakın, Sayın Cumhurbaşkanından gelen kararnamede de "Görevlendirilmişlerdir." diyor, Bakanlar için atama var, Başbakan yardımcılıkları için "Görevlendirme yapılmıştır." diyor. Görevlendirme yapılabilmesi için onların da bakan olması lazım ama devlet bakanlıkları kaldırılmış. Böyle bir hukuki eksiklik var, yanlışlık var. Yapılan işlemlerin hepsi sıkıntılı olur. Bunun da düzeltilmesi lazımdır. Dün de bildirdik, bugün de tekrar, sayın bakanlar buradayken bildiriyoruz. Önemli bir konudur, sonradan hukuki sıkıntı çıkabilir. Bir hukuk devletinde yaşıyorsak bunun bilinmesi, dikkate alınması gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.