GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:47
Tarih:04.01.2012

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizin yeni yılını kutluyorum, tüm milletimizin yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın, kapanan yılda olduğu gibi acıları getirmemesini diliyorum. Mutlu, huzurlu bir yıl diliyorum.

Bu arada, tartışmalara konu olan, günlerden bu yana da Türkiye gündemini işgal eden, Uludere'de 35 vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olay nedeniyle de üzüntülerimi paylaşmak istiyorum. Ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum ve devlet sorumluluğuyla bir an önce bu yaraların sarılması için gerekli ciddi adımların atılması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından getirilen grup önerisiyle ilgili konuşuyoruz. Burada, iktidar partisi, Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar partisi, iki ayrı temel noktada bir önerge getirmiş. Birincisinde 112 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin öne alınması talep ediliyor, diğerinde de çalışma sürelerine ilişkin bir talep var, önümüzdeki dönemde çalışma sürelerinin nasıl düzenleneceği konusunda.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, bakın, 112 sıra sayılı Kanun Teklifi, daha önce çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamede yapılan hatayı düzeltmek üzere getiriliyor. Dikkat edin, bu kanun teklifi, bir kanun hükmünde kararnameyle yapılan hatayı düzeltmek için, bir an önce, öncelikle görüşelim diye getirilen bir teklif.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin kürsüsünde bugüne kadar defalarca söyledik. Yasama yetkisi ve görevi Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevi ve yetkisidir. Kanun hükmünde kararname çıkarma istisnai bir görevdir ve yasama meclisi tarafından devredilir. Bakın, bu istisnai kuralı, istisnai uygulamayı kural hâline getirirseniz, yanlış yapmaya her zaman hazırsınız demektir.

Değerli arkadaşlar, geçen yasama dönemi sonunda otuz beş ayrı kanun hükmünde kararnameyle bu Meclisten doğrudan doğruya devlet düzenini, idari yapıyı değiştiren düzenlemeler kaçırıldı, doğrudan Hükûmet tarafından yukarıdan aşağıya bir devlet düzeni sanki yeniden düzenlendi, değiştirildi. Bakanlıklar kuruldu, bakanlıklar bozuldu, şube müdürleri atandı, görevden alındı, yargının arkasından dolanmak için uygulamalar yapıldı, ücrete ilişkin düzenlemeler yapıldı. Kanun hükmünde kararnameyle otuz beş ayrı alanda ciddi düzenlemeler yapıldı, Meclisten kaçırılarak yapıldı.

Değerli arkadaşlar, onları burada tartışsaydık bugün belki de bu değişiklik önergesini verme ihtiyacı ortaya çıkmayacaktı. Şimdi bir şeyi merak ediyorum: 112 sıra sayılı Kanun Teklifi'ni öne almaya çalışıyoruz. Peki, doğrudan doğruya bakanlıkların yapısını değiştiren, kadrolar ihdas eden, kadroları kaldıran, yetkileri paylaştıran otuz beş ayrı kanun hükmünde kararname Meclise niye gelmiyor, neden gelmiyor, burada niye tartışmıyoruz onları? Onları da alelacele bir uygulamada hatayı gördüğümüz zaman yine böyle bir önergeyle öne çekip mi görüşeceğiz?

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, sayın iktidar çoğunluğu, sayın Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri; Meclis çalışmasında Meclisin en önemli görevi olan yasama yetkisini bu şekliyle ihlal edecek, ortadan kaldıracak uygulamalara artık mahal vermeyin.

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, otuz beş ayrı düzenlemeyi içeren kanun hükmünde kararnameler dâhil olmak üzere bir an önce Meclis gündemine getirilip görüşülmesini talep ediyoruz. Ayrıca, bundan sonra da kanun hükmünde kararnamelerle bu ülkeyi yönetme alışkanlığını lütfen terk ediniz.

Değerli arkadaşlar, yine ikinci konu: Burada çalışma saatlerine ilişkin bir düzenleme yapılıyor. İç Tüzük'ün 54'üncü maddesi açıklamış, "Aksi kararlaştırılmağı sürece salı, çarşamba, perşembe günleri Meclis Genel Kurulu saat 15.00'ten 19.00'a kadara çalışır." diyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, daha önce burada bu tip önerilerle "Sürenin bitimine kadar çalıştıralım." dendi, bu tip önerilerle "Aman şunun yetişmesi gerekir." deyip arka planda verilen talimatlar gereği, bütün bu verdiğiniz önergelerin aksine, İç Tüzük hükümlerinin aksine, burada yapılan düzenlemelerin, daha önce Danışma Kurulu tarafından alınan kararların da aksine Meclisi sabahlara kadar çalıştıracak -bütçe görüşmelerini hariç tutuyorum, onun dışında- düzenlemeler yapıldı.

Değerli arkadaşlar, şunu soruyorum: Yarın Sayın Başbakan bir talimat verip "Sabaha kadar çalışacaksınız." dediğinde bu getirdiğiniz öneri ne olacak, bugün burada yapılan oylama sonucu getirdiğiniz çalışma düzeni ne olacak? Anlaşılan o ki siz bugün buraya neyi getirirseniz getirin, bir akşamüzeri talimatıyla ya da bir sabaha karşı talimatıyla Meclisin çalışma düzenini yeniden değiştireceksiniz. Böyle bir ciddiyetsiz çalışma düzeni Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor değerli milletvekilleri, yakışmıyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, duyuyoruz, basına da yansıdı, yeni İç Tüzük düzenlemeleri yapılmak isteniyormuş. Yeni İç Tüzük çalışması sırasında AKP iktidar çoğunluğu, muhalefetin zaten mevcut İç Tüzük'e göre muhalefet yapma hakkının sınırlı olduğu böyle bir süreçte, uygulamada, Parlamentoda muhalefet yapma hakkının yeterince hayata geçirilemediği bir Parlamento pratiğinde, şimdi önergeleri sınırlamaya çalışıyor. Yeni İç Tüzük çalışmasıyla konuşma sürelerini kısaltmaya çalışıyorsunuz, konuşma sayısını azaltmaya çalışıyorsunuz. "Muhalefetin sesini -mevcut hâlinde dahi tahammül etmeyerek, edemeyerek- daha fazla nasıl kısarız?"ın hesabı içindesiniz.

Değerli arkadaşlar, tabii şunu anlıyorum: AKP'nin mantığının, mantalitesinin nasıl çalıştığını biliyorum. Her şeye şöyle bakıyorsunuz: "Biz seçimlerde yüzde 49,9 oy aldık, her istediğimizi yaparız. Parlamentoda parmak çoğunluğumuz müsaade ediyor, her istediğimizi yaparız." diyorsunuz. Bunu siz diyorsunuz ama yapamazsınız, yapamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü demokrasi size bunu yapma izni vermez.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, ana muhalefet partisi olarak size oy vermeyen yüzde 50,01'i değil sadece, sadece size oy vermeyen yüzde 50,01'i değil, size oy veren yüzde 49,9'u da iktidarın şerrinden korumak göreviyle, sorumluluğuyla donatılmıştır. Bizim görevimiz size oy veren vatandaşı da sizden korumaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Demokrasilerde muhalefetin görevi budur. Başka uygulamalarla, yeni uygulamalarla muhalefetin sesini kısmaya dönük çalışmanız, aslında sizlere oy veren vatandaşların da hakkını, hukukunu gasbetmeye dönük adımdan başka bir şey değildir.

RIFAT SAİT (İzmir) - Siz kendi seçmeninizi koruyun.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Biz hepsini koruruz. Biz hepsini koruruz.

En büyük tehlike, iktidara güven duyanların iktidarın şerrine maruz kalmasıdır. Bir ülkede en büyük tehlike, iktidarın kendi gücünü kontrolsüz sanmasıyla başlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, başka bir şey daha yaptınız: Saat yediden sonra bu konuşmalar televizyondan yayınlanmıyor. Vatandaş muhalefetin ne dediğini duymuyor. Vatandaş, hangi kapıların ardında gizli kapaklı nelerin döndüğünün merakı içerisinde.

Değerli arkadaşlar, TRT'nin gelirleri, hem de vatandaşın ödediği vergilerden aldığı gelirler 2010 yılında 551 milyon lira, BBC'den yüksek. BBC'nin, dünyanın en büyük yayın kuruluşu BBC'nin dahi böyle bir bütçesi yok. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin Meclisi, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu milletin televizyonu, gelirleri milletin vergileriyle elde ettiği gelirler ve dünyanın en fazla geliri olan yayın kuruluşu, milletin Meclisinin sesini milletin televizyonu vermiyor.

Son olarak şunu söylüyorum: Ne yaparsanız yapın, Parlamentodaki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - ?sesimizi vatandaşa ulaştırmayacaksanız, vatandaşın ayağına gideceğiz ve orada vatandaşa sesimizi duyuracağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tezcan.