GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:15.03.2012

DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Barış ve Demokrasi Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 6'ncı maddesine ilişkin düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Hepinizin bildiği üzere, ülkemiz topraklarının yüzde 92'si afet riskiyle karşı karşıya olan, dolayısıyla yüzde 8'lik nokta da -deprem başta olmak üzere- bir kısım yer altı hareketlerinin dışında olan topraklar. 75 milyonu yüzde 8'lik bir alana yerleştirebilmenin ne mantıki ne ahlaki ne de sosyolojik bir gerçekliği söz konusu değilken, sorun, yüzde 92'ye tekabül eden riskli alanlarda sağlıklı, güvenilir yapıları inşa etmekten başka çıkar yolumuzun olmadığı gerçeği, 1999 Ağustos depreminden bu yana bilim insanlarının her gün ama her gün kulağımıza fısıldadığı bir gerçekti. Üzerinden on üç yıl geçmiş olmasına rağmen hiçbir şeyin yapılmamış olması, tam da yeni bir anayasa yapacağımız iddiasında bulunduğumuz bir noktada yapmayı düşündüğümüz özgürlükçü demokratik anayasa özlemiyle çelişen, onunla örtüşmeyen nitelikte ve özellikte bir yasayla biz geleceğimize prangalar, ayak bağı oluşturmanın arayışı içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişen dünya koşulları, katı merkeziyetçi devletler yerine ademimerkeziyetçi yerindenlik ilkesine doğru hızla evrilirken, Avrupa Birliği Yerel ve Bölgesel Özerklik Şartı çerçevesinde yerele yetki devri zorunluluk noktasına gelmişken tarihsel, siyasal, kültürel noktada, biz yetkiyi, yerelden, yani üç bin belediyeden, seksen bir il genel meclisinden alıp öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, sonrasında da Bakanlar Kuruluna, yani Ankara'ya, yani merkezî yapıya hapsediyoruz. Bu demokratik değil. Bu, halkın iradesini, yerelde ve yerinde yaşayan halkın temel taleplerini merkezî bürokratik ilişkiye tabi tutmaktır. Bu anlamıyla görünen o ki, durumu kurtarmak, mevcut var olan durumun bir kısım çıkarlarını, toplumun değerlerine rağmen birilerine sunmaktan ibaret bir değişiklikten öteye gitmeyecektir.

Bakınız, ülkemiz tarım ve hayvancılık ülkesi. Meraları, stepleri, yaylaklarıyla tüketilen ve giderek de hayvancılığın bitirilmesi noktasına getirdiğimiz ülkede, bu yasa zeytinciliğin, meranın, hayvancılığın, kültür ve tarihî değerlerinin ve varlıklarının, SİT ve kıyı alanlarının hiçe sayılarak bir kısım çıkar odaklarının menfaatine dönük bir yasa düzenlemesinden öteye gitmeyecektir. Vicdani değil, ahlaki değil, insani değil, günümüzün sorunuyla örtüşen, bütünleşen bir özelliği ve niteliği yoktur. Burada insan yok, toplum yok, varsa yoksa bir kısım hiyerarşik ilişki ve o hiyerarşik ilişki içerisinde yer alan yapıların, odakların ve kişilerin bir kısım çıkara dayalı ilişkilerini garanti altına almaktır, sağlamaktır. Bu anlamıyla da katılımcı değil.

Bakın, bu yasanın oluşturulması sürecine ilgili meslek odaları, üniversiteler ya da yerel yöneticiler katılmış, dâhil edilmiş, onlarla tartışılmış bir süreç tüketilmemiştir. Onlara rağmen yapılmak istenen, 75 milyon insanımızın iradesinin hiçleştirilmesidir, ipotek koymadır. Olması gereken sadece 6'ncı madde ve ilgili fıkralarının değişikliği değil, bir bütün olarak bu kanunun daha demokratik, daha katılımcı bir kısım süreçler tüketildikten sonra buraya getirilmesiydi ama her şeyde olduğuna benzer, MİT Yasası'nda, Şike Yasası'nda olduğuna benzer, kişilere, kesimlere özgü kanun eşitlikçi değil, özgürlükçü değil.

Bu anlamıyla da Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz, 6'ncı madde noktasındaki çekincelerimizle birlikte bütün bu kanunu doğru ve demokratik bulmadığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.