GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:15.03.2012

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, vefat eden 11 işçimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Önce Sayın Çetin'in sözlerinin sonuna doğru bir soru olarak yönelttiği ve kamuoyunda da yanlış bilgilendirmeye paralel olarak Hükûmeti suçlayıcı yaklaşımıyla ilgili bir cevap vermek istiyorum.

Kendisinin de çok iyi bildiği gibi, şu anda Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan kayıtlarıyla ilgili sistem e-bildirge üzerinden çalışıyor ve bütün işletmelere yetkilisinin almış olduğu şifreyle işe başlamadan bir gün önce çalışanları e-bildirge üzerinden bildirme zorunluluğu mevcut. Ancak inşaat başta olmak üzere inşaat, balıkçılık ve tarım gibi hizmet sektöründe işe başladığı gün, saat 23.59 itibarıyla giriş yapma mecburiyeti var. Burada vefat eden 11 işçimizden 2 işçinin, 1'inin Sosyal Güvenlik Kurumu girişini 22.43'te 1'inin de 22.51'de işveren tarafından girildiğini görüyoruz. Önce şunu ifade edeyim: Buradaki işveren girişiyle ilgili sanki gece Sosyal Güvenlik Kurumu binası açılarak kayıtları yapılmış gibi bir yönlendirmeyle Hükûmete vuruş yapmak ahlaki bir durum değil. Bu mesele insani bir mesele, bu kayıplar hepimizin ortak kayıpları, ortak acımız ve bence iş sağlığı ve güvenliği gibi Türkiye'de yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızı ilgilendiren bir konuyu siyaset üstü olarak algılamanın çalışanlarımıza çok da önemli hizmet edeceğini vurgulamak istiyorum. Burada işverenlerin suistimal etme durumları varsa -ki bu konu son derece önemli- bu konuyla ilgili de Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, ilgili kurumların müfettişlerinin görevlendirildiğini ve bu konuda yanlışı olanın hesabının da mutlaka sorulacağını da burada ifade etmek istiyorum. Çünkü Hükûmetimiz gerek bu konularla ilgili gerekse de tüm problemli ve karanlık noktalarla ilgili işin üzerine gitmeyi ve bu konudaki duruşu geçmiş dönemlerdeki yaklaşımlarımızdan net olarak görme imkânına sahibiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yaklaşık 1 milyon 325 bin işletmemiz, iş yerimiz var ve burada yaklaşık 10,5 milyon çalışanımız var. Türkiye'de yılda yaklaşık olarak 62 bin -2010 rakamları- iş kazası söz konusu ve bu iş kazası sonucunda bir yılda 1.454 çalışanımız maalesef vefat etmiş.

Burada, Türkiye'deki son beş yılı gerek istihdam açısından ve gerekse iş kazaları açısından masaya yatırdığımızda Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel olarak Türkiye'de işletme sayısının, iş yeri sayısının yaklaşık yüzde 27,9; çalışan sayısının da yüzde 28 arttığını görüyoruz. Ancak, iş yeri artışına rağmen, çalışan sayısındaki yüzde 30 civarında artışa rağmen Türkiye'de son beş yılda iş kazalarında yaklaşık yüzde 38, ölümlü iş kazalarında ise yüzde 28 düzeyinde bir azalmanın olduğu elimizdeki sosyal güvenlik kayıtlarından net olarak görme imkânına sahibiz. Yani az önce Sayın Çetin'in ifade ettiği gibi, son on yılda Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir geriye gidişin söz konusu olmadığını, Türkiye'de son on yılda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili -iş kazalarındaki azalmaya paralel olarak- önemli tedbirler alındığını da bu rakamlar bize net olarak ortaya koyuyor.

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili istenilen noktada mıyız? Elbette ki hayır. İyiye doğru bir gidiş var ama dünyadaki genel anlamda baktığımızda, yapmamız gereken çok daha önemli gerek toplumsal bilinci artırmaya yönelik çalışmaların gerekse de yasal düzenlemelerin olduğu da bir gerçek.

Bu kazaları incelediğimiz zaman, iş kazalarına baktığımız zaman, bunların yaklaşık yüzde 79,2'sinin, yani yaklaşık yüzde 80'inin küçük ve orta ölçekli işletmelerde olduğunu görüyoruz ve bu işletmeler de 1'le 250 işçi çalıştırılan yerler. Bu sonuçlara baktığımızda üretimin ve iş yaşamının en önemli sorununun çalışanlarının sağlıklı çalışma ortamına sahip olmaları ve iş güvenliğini sağlayacak önlemlerin herhangi bir kayıp olmadan, yani önceden alınması olduğunu açıkça görebiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, gerek hükûmet programımızda ve gerekse de geçmiş on yıldaki uygulamalarımıza baktığımızda çalışma hayatıyla ilgili Hükûmetin temel politikasının işi koruma değil, insanı korumayı merkeze alan bir yaklaşım olduğunu görme imkânına sahibiz. 61'inci Hükûmet Programı'nda da bu net olarak, yazılı olarak yerini almış durumda.

Bununla ilgili yapmamız gereken iki önemli konu var, atmamız gereken adımlar var. Bunlardan birincisi, toplumda bir güvenlik bilincinin geliştirilmesiyle ilgili işe başlamadan işçimizin, okula başlamadan da öğrencimizin de içine dâhil edileceği bir bilinçlendirme sürecinin yaşanması. Çünkü iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili zamanında alınmayan tedbirlerin faturasının gerek ekonomik olarak gerek can kaybı olarak ve gerekse de toplumsal anlamda çok ciddi bir bedeli olduğunu bu geçmiş dönemlerdeki iş kazalarında ve sonuçlarında görme imkânına sahibiz. Onun için, şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürüttüğü bir çalışma var. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir farkındalık oluşturulması ve bununla ilgili çalışmaların çocuklarımızdan başlamak üzere, bir toplumsal bilinç geliştirilmesiyle ilgili önümüzdeki dönemlerde Millî Eğitim müfredatında da önemli düzenlemeler yapılacağını da buradan ifade etmek istiyorum.

Yasal düzenlemeyle ilgili şu anda Çalışma Bakanlığının sekiz aydır ilgili taraflarla çalıştığı ve son aşamaya getirdiği iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısı, Türkiye'de ilk kez iş sağlığı ve güvenliği konusunu bir tüzükten veya bir kanuna bağlı yönetmelikten çıkarıp kendine münhasır bir yasa hâline getirecek olan çok önemli bir adım. İş sağlığı ve güvenliğinde atılan en önemli adım, bu yasa tasarısının içeriğine baktığımızda, özellikle şu anda 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş yerleri mevcut olan düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değil. 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş yerlerindeyse toplam yaklaşık 6,5 milyon çalışanımız var. Bu yeni yasayla birlikte bütün çalışanların yani 1 kişinin çalıştığı iş yeri de dâhil olmak üzere bütün iş yerlerine ve işletmelere iş sağlığı ve güvenliği yasasındaki ilgili konulara riayet etme mecburiyeti getiriliyor.

Bir diğer önemli husus: Mevcut olan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemelerde yalnız özel sektör merkeze alınırken, burada özel ve kamu ayrımı yapmadan yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızın tümünü içine alacak olan bir iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı. Gerek bu yapılacak olan yasal düzenlemeyle gerekse de Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılacak olan bu çalışmalar neticesinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili Türkiye'de çok önemli mesafeler alacağımıza inanıyorum.

Muhalefetin bu konuyu gündeme getirmesinden memnuniyet duyuyoruz, bundan herhangi bir rahatsızlığımız yok ancak bu konuyla ilgili daha önce araştırma önergelerinin verilmiş olması, hatta geçen yıl Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulunun bu konuyla ilgili araştırma yapmış olması münasebetiyle bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaçar.