| Konu: | KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 02.04.2012 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Tasarı'nın birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül anayasa değişikliğiyle getirilen ve kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkını düzenleyen bu kanun tasarısı, on sekiz aylık bir ayak sürümeden sonra nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlandı ve 23 Ocaktan bu yana da yaklaşık yetmiş gün geçti ve Hükûmet görüşmeleri yavaşlattı.
Referandum öncesi ve sonrası AKP İktidarı ve yandaşları parlak laflarla öyle bir tablo çizdi ki anayasa değişikliğiyle birlikte her şey güzel olacaktı, ileri demokrasi gelecekti, ekonomik, sosyal sorunlar çözülecekti, Türkiye'nin önü açılacaktı, sendikal haklar geliştirilecekti, kamu çalışanlarına toplu görüşme yerine toplu sözleşme hakkı verilecekti ve bu haklar uluslararası standartlara yükseltilecekti; hatta yürütülen kampanya sırasında bir sendika başkanı "Kendi nikâhımda bile böylesine rahat `evet' diyememiştim." diyerek yandaşlığı zirveye çıkarmıştı ve bazı kamu çalışanı temsilcileri de ve bir kısım odaklar "Yetmez ama evet"çi kervanına katılmıştı.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu parlak vaatlere karşın bu yüce Mecliste millete ne demiştik? AKP'nin bu anayasa değişikliğiyle ilgili doğru söylemediğini, asıl amacının yandaş yargı oluşturmak olduğunu, amacının demokrasiyi ileriye götürmek olmadığını, halk oylamasında evet sonucunu almak için acı hapın üstüne böyle tatlandırıcı ve cilalı bir kaplama yaptığını ve halkı kandırdığını ifade etmiştik. Kim haklı çıktı? Biz haklı çıktık, Milliyetçi Hareket Partisi haklı çıkmıştır. Kamu çalışanlarına verilen sözlere ne oldu? Verilen sözler unutuldu. Kamu çalışanları bu parlak vaatlerin üzerine artık bir bardak su içecek. Kamu çalışanlarına yine hüsran düştü, bir kısım "Yetmez ama evet"çilerin payına da gaz düştü, daha da yetmez ise cop düştü.
Değerli milletvekilleri, şimdi görüştüğümüz bu kanun tasarısını Hükûmetin nasıl ele aldığını, konuya bakış açısını, gerçek niyetini ve zihniyetini gösteren açıklamayı benden önceki konuşmacı arkadaşlarım, Bülent Arınç'ın, Hükûmet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın Bursa'da 4 Aralık tarihinde yaptığı konuşmadan alıntılar yaparak verdiler. Ben bu konuşmaları tekrar etmek istemiyorum, farklı bir yönüne getireceğim. Ve bugüne kadar görüşmenin seyri de şunu göstermiştir ki Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı maalesef bu görüşleri teyit eder bir tutum izlemeye başlamıştır. Özellikle biraz önceki "Ak Türkiye" lafı dahi bu anlayışı, zihniyeti teyit eder mahiyettedir.
Sayın Bülent Arınç, "Memur-Sen'in görüşleri doğrultusunda bu yasa değişikliği yapılacak." diye bu konuşmasında birkaç defa tekrarlıyor ve Anayasa oylamasında Memur-Sen'in "evet" yönünde gönülden katkıda bulunduğunu söylüyor ve diğerlerinin "hayır" demek için çalıştığından bahsederek "Bunların, `hayır', `hayır' diye yırtınanların şimdi de `Nerede toplu sözleşme?' deyip ortalıkta dolaştığını görünce, kardeşim, sen şurada bir otur bakalım, senin bunları konuşmaya hakkın yok. Memur-Sen ne yapacağını bilir, Hükûmetle bu konuyu müzakere etti. Kim yol gösterdi bize? Memur-Sen gösterdi." diyor. Bu sözler hiçbir yoruma ve tevile ihtiyaç göstermeyen, siyasi ve diplomatik bir üsluba da ihtiyaç görmeyen son derece açık, net ifadelerdir değerli arkadaşlar.
Ve, yine, memur ve emekli maaşlarını ödeyen bir Hükûmet olduğunu ifade ederek? Yani zaman zaman Hükûmet üyeleri bunu tekrarlıyorlar, "Memur maaşlarını ödeyen bir Hükûmet var." diyorlar, sanki kendilerinden önceki Hükûmette maaşlar ödenmemiş veya gecikme olmuş gibi. Komisyonda da veya değişik ortamlarda da sordum. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinden önce Türkiye Cumhuriyeti hangi dönem, hangi tarihte memuruna, personeline maaş ödeyememiş? Bu izaha ve açıklamaya muhtaç bir durumdur. Yine, Sayın Arınç devam etmiş, "Yunanistan oradaysa Türkiye burada, Yunanistan memur maaşlarını dondurdu, işçiler eksi 20'ye imza atıyor, İspanya, Portekiz, İtalya, İrlanda, İzlanda böyle, çok şükür biz veriyoruz." diyor. Yani lütfediyor Hükûmet "Gününden önce veriyoruz." diyor. Yani gününden önce Hükûmet ne vermiş, ne zaman vermiş, doğrusu onu da merak ediyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) - İthal angus almak için bayram öncesi vermişti!
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Daha dün bazı emeklilerimiz Manisa'da emekli aylıklarını gününde alamadı arkadaşlar. Bir kısmı, hepsi değil. Bir kısmı bir gün gecikmeyle aldılar, bunu da, Sayın Bakana gerekli bilgiyi de verebilirim.
Ve Sayın Çelik'in açıklamaları da maalesef benzer yöndedir. Yani "Biz işte şu çalışmaları yaptık." diyerek, geçmişteki, yine bir AKP'li Tarım Bakanının çiftçilerimize "Gözünüzü toprak doyursun." misali?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - ?Hükûmet de bu defa kamu çalışanlarına "Gözünüzü Allah doyursun." veya "Toprak doyursun." demek istiyor âdeta bu ifadelerle.
Değerli arkadaşlar, bu sözler kabul edilebilir sözler değildir ve getirilen bu kanun tasarısıyla da toplu sözleşme görüşmeleri bir sohbet toplantısı olmaktan başka bir anlam taşımayacaktır, bu toplu görüşme sisteminden bir adım dahi ileri bir düzenleme yoktur.
Toplu sözleşme görüşmelerini, hatta bir tiyatro dekoru hâlinde şu şekilde mizansen de edebiliriz, yani müsaadenizle, doğacak manzara şudur:
Üç sendika Hükûmetle bir araya gelir. Üç sendika der ki Hükûmete: "Selamünaleyküm." Hükûmet de "Ve aleykümselam." Sendikalar "Sözleşme yapmaya geldik." der. Hükûmet "Hoş geldiniz. Buyurun birer çay için. Nasılsınız?" Sendikalar "İyi değiliz, haklarımızı almaya geldik, hâlimiz perişan." Hükûmet "İyisiniz, iyisiniz." der ve anlatır: "Vallahi, böyleyken böyle, para yok, olsa dükkân sizin." Kamu-Sen ve KESK "Biz bu şartları kabul etmiyoruz.", Memur-Sen "Vallahi, ben sözleşmeyi imzalarım." der, Hükûmet Memur-Sen'le sözleşmeleri imzalar, diğer sendikalara da "Güle güle, anca gidersiniz." der ve perde kapanır. Baş başa kalan Çalışma Bakanı Sayın Çelik, Hükûmet Sözcüsü Sayın Arınç ve Memur-Sen Başkanı birlikte böyle "çak" yaparlar, sözleşmeyi de kutlarlar. Neticede, çıkacak olan tablo da budur.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı tek taraflı olarak hazırlanmıştır. Görüşmelerde Hükûmetle mutabık kalınan sendikaların üyeleri adına konfederasyonların kamu çalışanlarının tamamını ilgilendiren genel düzenleyici işlemlere karşı yargı yoluna başvurulması hususu tasarıya dâhil edilmemiştir. Toplu sözleşme görüşmelerinde en çok üyeye sahip üç konfederasyonun imza yetkisinin bulunması, toplu sözleşme metninin sendika temsilcilerinin salt çoğunluğunun onayıyla geçerlilik kazanması, hizmet kollarına ait sendikaların da toplu sözleşme yapabilmesi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Başkanının tespit edilmesi gibi hayati birçok husus da maalesef Hükûmet ile sendikalar arasındaki görüşmeler safhasında mutabakata varılmasına rağmen tasarıya dâhil edilmemiştir.
Yine Sayın Bakan kamu çalışanları temsilcileriyle görüşmeler yaptı, tartışmalar yaptı. İfade ettiğimiz gibi mutabakata varılan maddelerde hiçbir değişiklik yapılmadı. O zaman, bu görüşmeleri neden yaptınız? Göstermelik olarak, yapmış olmuş görünmek için yapıldı. Bu mutabakata varılan konulardan en önemlilerinden birisi de Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili ve genel toplu sözleşme yanında, hizmet kolu toplu sözleşmesinin yapılmasıydı. Ancak, bu tasarıda hizmet kolu toplu sözleşmesinin olmadığını, sadece o hizmet kolunda yetkili olan sendika temsilcisinin dinlenmesinden ibaret bir usul geliştirildiğini görüyoruz. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Başkanlığını, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay başkan ve başkan vekili veya daire başkanları tarafından Bakanlar Kurulu tarafından seçilecek bir üyenin yapması öngörülüyor. Hâlbuki sendikaların teklifi, Yargıtay 9. Dairesi Başkanının bu görevi yapmasıydı. Ancak, Hükûmet, kendisinin talimatıyla hareket edecek bir başkan olması için bir özel gayret sergilemektedir. Hükûmet, yaklaşık 70-80 kişinin arasından kendine en uygun gördüğü kişiyi Kurul Başkanı olarak seçecek. Kurul Başkanı da fevkalade önemlidir ve Kurul Başkanı da Hükûmetin talimatıyla hareket edecek bir kişi olur ise, bu toplu sözleşmeden sadece Hükûmetin isteği dışında bir şey çıkmasının imkân ve ihtimali yoktur değerli arkadaşlar.
Sadece Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Başkanı, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı yani Memur-Sen'in Başkanı ve Kamu İşveren Heyeti adına da Sayın Bakanın toplu sözleşmeyi imzalamaya yetkili olması diğer sendikaların varlığını neredeyse anlamsız bir hâle getirmiştir.
Bir sendika açıkça kamu çalışanlarını yarı yolda bırakırsa, diğer sendikaların hukuken bir itiraz hakkı yok ve bu pazarlığı seyretmek durumunda kalırsa, bunu nasıl bir toplu sözleşme hatta nasıl bir toplu görüşme sayacağız?
Memur-Sen Başkanı imzaladığı an toplu sözleşmeye diğer federasyonların itiraz hakkı olmayacak. Çok açık bir şekilde görülmektedir ki Memur-Sen Konfederasyonu Hükûmet tarafından açıkça desteklenmekte, aynı zamanda, toplu sözleşme masasında Hükûmetin dediğim dedik anlayışını devam ettirdiğini görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, tam anlamıyla, Hükûmet bakımından sözünde durmamak, memurları kandırmak, kamu çalışanlarının emeğine saygı göstermemek durumu söz konusudur. O nedenle, bu kanun teklifine hayır oyu vereceğimizi ifade ediyor, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.