| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2011 |
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada bütün arkadaşlarımın yaptığı gibi ben de Fransa'nın tutumunu eleştirerek başlamak istiyorum. Fransa'nın ortaya koymuş olduğu tutum ne Fransa'ya ne de Ermenistan'a yarayan bir tutumdur. Fransa'nın bu tutumu bizim tarihî geçmişimize, tarihî ilişkilerimize, bundan sonrası için yaptığımız planlara da uyan bir tutum değildir dolayısıyla Fransa bütün toplumuyla, aydınlarıyla, milletvekilleriyle ve diğer bütün sosyal kesimleriyle bu gerçeği görmeli ve bu gerçeğin gereğini yapmalıdır. Doğrusunu isterseniz, Fransız entelektüellerinin böyle bir ifade özgürlüğünü kısıtlayan durum karşısında göstermiş oldukları suskunluk bizi de hayrete düşürüyor ve acaba Fransız entelektüellerinde, Fransız aydınlarında bir intikal zorluğu mu var olaylara diye aklımıza geliyor.
Değerli arkadaşlarım, özgürlüğün ve ifade hürriyetinin kalesi olarak bilinen, en azından bu kavramların neşet ettiği bir yer olarak bildiğimiz Fransa'nın tutumu gerçekten izah edilebilir gibi değil. O bakımdan, bizim bundan sonrasını da planlayarak bu tutumu çok daha iyi bir şekilde eleştirmemiz ve ortaya koymamız, bundan sonrası için beklentilerimizi de iyi ifade etmemiz gerekir. Bu tutum karşısında aslında ben Avrupa Birliğinden de bir eleştiri beklerdim. Avrupa Birliği maalesef bu ifade özgürlüğünü kısıtlayan, özgürlükleri kısıtlayan tutum karşısında herhangi bir ses çıkarmamış olmakla da doğrusunu isterseniz bizi üzmüştür.
Fransa'da ihtilal sonrasında bir tip vardır "Joseph Fouche" diye. Bu Joseph Fouche, Stefan Zweig'ın anlatmasıyla, menfaati için her türlü kılığa giren, her türlü dönekliği gösterebilen bir tiptir. Bugünkü Fransız siyasetçilerinde maalesef böyle bir algı ortaya çıkmaktadır, onun için de Napolyon, bu Fouche için "muhteşem dönek" tabirini kullanmıştır. Fransız siyasetçilerinin bu tutumları doğrusunu isterseniz Sayın Başbakana verdikleri sözlerle de bağdaşmadığı için böyle bir sıfatı hak ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bütçeler tabii ki bir ülkenin en önemli göstergelerinden birisidir. Dolayısıyla, bütçeye bakış fevkalade önemlidir. Bütçeler bir ülkenin tabii ki bağımsızlığının en önemli göstergesidir. Biz geleceğe bakış açısından, güven açısından bütçelerimizi fevkalade önemsiyoruz.
Burada şimdiye kadar konuşan arkadaşlarımız, bizim Grup Başkan Vekilimiz Sayın Canikli, AK PARTİ'den konuşan diğer bütün arkadaşlarımız bütçenin kemiyetle ilgili, yani niceliklerle ilgili değerleri üzerinde çok geniş bilgiler verdiler ve bunlar, gerçekten göğsümüzü çok kabartan değerler fakat bir de işi keyfiyet açısından, nitelik açısından ele almamız gerekiyor.
Şimdiye kadar AK PARTİ hükûmetlerinin yaptığı bu 10'uncu bütçe vasıtasıyla Türkiye tam bir güven ülkesi olmuştur, Türkiye tam bir istikrar ülkesi olmuştur ve Türkiye geleceğe güvenle bakan insanların ülkesi olmuştur. Dolayısıyla, işin bu kısmı belki her şeyin önünde gelir. O bakımdan, artık Türkiye'de insanlar AK PARTİ hükûmetlerine ve Sayın Başbakana "Hakkımızı, hukukumuzu bu Başbakan korur, bize sahip çıkan budur, bizim gibi düşünen bir insan var." diyerek kucak açıyor. Bu yönetime oluşmuş olan güven, belki her şeyin önündedir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bugün geldiği o güzel seviye, bütün bu rakamlarla ortaya konan seviye, işte bu yönetime, AK PARTİ'ye ve Sayın Başbakana olan güvenin eseridir. Öyle ki Başbakan bir şey söylediği zaman "Evet, söz veriyorsa yerine getirir." diyerek bakılıyor yani bir emin insan gözüyle görülüyor çünkü geçmişte verilmiş olan sözlerin tutulmadığını bilen halkımız, şimdi verdiği sözü tutan, verdiği her şeyin arkasında duran, onu sonuna kadar savunan bir yönetim ve bir Başbakan görüyor.
Değerli arkadaşlarım, benim söylediğim keyfiyetle ilgili kısımlarda o kadar çok ortaya konulacak şeyler var ki bunların başına, işte, Türkiye'nin büyümesini rakamlarla gösterdik, Türkiye'de fert başına düşen geliri, millî geliri, bütün bunları koyabiliriz. Sadece faizlerin düştüğü durum bile, geldiği seviye bile Türkiye'de keyfiyet olarak insanların nasıl bir güven duyduğunu gösterir. İç ve dış saygınlık, bütün bunlar Türkiye'nin geldiği seviyeyi göstermesi bakımından fevkalade önemlidir. Bu iç ve dış saygınlıkla biz bütün dünyada, bölgemizde sözü geçen bir ülke, sözü dinlenen bir ülke hâline geldik. Öyle ki Güvenlik Konseyine bu güvenle üye olduk, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine bir arkadaşımızı bu güvenle seçtirdik ve bütün bölgemizde bu saygınlığı sonuna kadar hissettik. Ben son zamanlarda Fas ve Tunus'ta seçimlere gözlemci olarak katıldım. Oradaki gözlemlerimiz fevkalade önemli ve fevkalade dikkat çekici. Ben sadece bir örnek vereceğim: Tunus'un çok uzun bir çarşısı var. O çarşının bir ucundan girdik, öbür ucuna kadar yürüdük. Orada insanlar üç kelimeyi çok iyi öğrenmişler, biraz onların şivesiyle "Türkiya, merhaba, Erdogan." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, biz şimdiye kadar yaptığımız bütün çalışmalarda 2002 yılıyla bugünü mukayese ettik. Ben bir örnek olması bakımından 2007 seçiminden sonra yaptığımız 2008 bütçesi ile gene 2011 seçimlerinden sonra yapmakta olduğumuz 2012 bütçesini mukayese eden bazı rakamlar hazırladım ve diyoruz ki artık: "Biz artık 2002 rakamlarını çok geride bıraktık. Biz artık kendimizle yarışıyoruz, kendi ortaya koyduğumuz rakamları aşmaya uğraşıyoruz." Bunlardan sadece birkaç örnek vereceğim. Mesela Millî Eğitim Bakanlığının 2008'deki bütçesi ile 2012'deki bütçesini karşılaştırdığımız zaman 16 milyar liralık bir artış ve yüzde 41'e tekabül eden bir artış gerçekletirmişiz. Sağlık Bakanlığında 2008'e göre yüzde 24 bir artış gerçekleştirmişiz, sağlık harcamalarında yüzde 36'lık bir artış gerçekleştirmişiz. Adalet Bakanlığının hizmetlerinde biz yüzde 46'lık bir artış gerçekleştirmişiz. Buraya gelmişken şunu da söylemek isterim: Son zamanlarda, İzmir'de bir karakoldaki olay vesilesiyle bazı eleştiriler gündeme geldi.
Değerli arkadaşlarım, vakit az olduğu için detayına girmiyorum ama unutmayalım ki o karakollara o kameraları bu hükûmetlerin içişleri bakanları koydu, bu hükûmetler koydu. Dolayısıyla, onu oraya koyan irade, orada işkence olsun diye değil, orada işkence önlensin diye koydu. Bu noktayı gözden kaçırmamamız gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gene, Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesinde, 2008'e göre yüzde 88'lik bir artış gerçekleştirmişiz. Bizim için fevkalade önemli olan katma değeri yüksek ürün üretmeye yönelik çalışmalarımız ARGE ve TÜBİTAK bünyesinde yürüyor biliyorsunuz, bu çerçevede TÜBİTAK'ın bütçesini 2008'e göre yüzde 37 artırmışız. Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun bütçesini yüzde 54 artırmışız. Tarımsal destekleri yüzde 26 artırmışız ama bu sadece bütçe itibarıyla, eğer bir de bütçe dışı tarım desteklerini ortaya koyacak olursak bu çok daha yüksek rakamlara çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, benim çok önemsediğim bir rakam, ARGE bütçesi. ARGE bütçesi, bu yıl aşağı yukarı 1,5 milyar Türk lirasına geliyor. Bu da bizim gayrisafi millî hasılamızın yüzde 1'inden biraz fazla yapıyor. Elbette ki hedefimiz bunu yüzde 3'e çıkarmak ama takdir edersiniz ki birdenbire olacak işler değil, yüzde 3'ü inşallah önümüzdeki dönemler içerisinde yakalayacağız.
Gene, üniversitelerimizde bütçeler önemli ölçüde artırıldı. Yeni kurulan üniversitelerimize ekstra bütçeler tahsis edildi ve üniversitelerimize toplam ödenek olarak 12,7 milyar verildi ki bu da bir önceki yıla göre yüzde 10,7 artışa tekabül ediyor.
Değerli arkadaşlarım, inovasyon, yenilik, katma değeri yüksek ürün, bu bizde sadece TÜBİTAK ve üniversitelerdeki ARGE harcamalarıyla değil artık, Sanayi Bakanlığımızın bünyesinde de önemli ölçüde desteklenmektedir. Bütün bu desteklerle ülkemizin çok daha iyi yerlere geleceğinden hiç şüphemiz yok. Bende, tabii, pek çok rakam var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tekelioğlu, süreniz doldu. Görüşlerinizi bitirmeniz bakımından bir dakika ek süre veriyorum size.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum, sağ olun efendim.
Sadece bir iki rakam daha verip konuşmama son vereceğim. Türkiye'de işsizlik önemli bir problem, bunu biliyoruz ama şunu da unutmayalım: 2007'den bu yana 4,2 milyon yeni istihdam yaratmışız. Bu sürede Avrupa Birliğinin yirmi yedi ülkesinde 1,6 milyon istihdam kaybı olmuş. Dolayısıyla, bu rakamlar ortada varken Türkiye'nin nereden nereye geldiğini artık çok açık bir şekilde görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, en son, Maliye Bakanlığımıza teşekkür etmek istiyorum ama teşekkürüm iki türlü. Hem güzel bir bütçe ortaya konulduğu için Hükûmetimize tabii, bir de ayrıca İzmir'in EXPO harcamaları için bütçede bir kalem ortaya konulduğu için de ayrıca İzmirliler ve kendi adıma teşekkür etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekelioğlu.