GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:07.03.2012

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 181 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütün çağdaş ülkeler toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek için kadın odaklı bir yaklaşım benimsemektedir. Biz ise hâlâ aile odaklı bir yaklaşım benimseyerek kadına yönelik şiddetin önlenmesinde eksik bir çerçeveden bakmaktayız. Elbette aile çok önemlidir ama unutulmamalıdır, Türkiye'de kadınlar aile bireyi olsun ya da olmasınlar kadın oldukları için şiddet görmektedir. Kadının varlık nedenini yalnızca eş ve anne rolüne indirgemek, yalnızca bu iki role sıkıştırmak rahatsız edici olduğu kadar olumsuz sonuçlara da yol açmaktadır.

Bu anlayış, kadını yaşamın dışına itmektedir, eğitimin dışına itmektedir, çalışma hayatının dışına itmektedir. Bu anlayış, kadınlarımızı kurban vermektedir. Geçtiğimiz yıl 232 kadının canına kıyılmıştır. 600 kadın tacize, 180 kadın tecavüze uğramıştır. Bunlar yalnızca basına yansıyanlar, buz dağının görünen yüzü. Ne üzücü ki bu konuda herhangi bir veri tabanımız bile yoktur. Hepimiz, ancak bunları basına yansıdığı kadar ve basının yansıttığı kadar öğrenebiliyoruz. Bu ülkenin insanları böyle bir ülkeyi değil, kadınların payına, şiddetin ve ölümün düştüğü bir Türkiye'yi değil, eşit hakların, eşit koşulların, eşit paylaşımın olduğu bir Türkiye'yi hak ediyorlar.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet ilan edileli seksen dokuz yıl, Medeni Kanun kabul edileli seksen altı yıl, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesinin üzerinden yetmiş sekiz yıl geçmiştir. Bugün, kadın-erkek eşitliğinin neresinde olduğumuza bakılınca görünen durum hiç de iç açıcı değildir. Nerede durduğumuzu anlamak için, bir hayli olumsuz olan uluslararası performansımızdan bahsetmeyeceğim bile. Çalışma yaşamındaki kadınların oranına, şiddet karşısında polisinden bakanına kadar gösterilen tavra, kadının görünürlüğü meselesine, hatta gazetelerin 3'üncü sayfasına bakmak bile ne hâlde olduğumuz hakkında net bir fikir vermektedir. Ne yazık ki kadınla erkeğin eşit olmadığı ve olamayacağı gibi bir anlayış, kadınların yaşadıkları sorunların çözümü konusunda ilerleme sağlayamamaktadır.

Kadınlar ve eşitlik konusunda toplumun büyük çoğunluğuna hâkim olan ön yargılar, düşünce biçimleri ne yazık ki yönetime de hâkimdir. Kadın-erkek eşitliği konusunda kaydedilen bütün mesafe, bir karakolda kadının gördüğü şiddet ve idarecilerin buna karşı aldığı tavırla altüst olabiliyor. Birtakım gelişmeler var mıdır? Elbette vardır. Avrupa Konseyi sözleşmesine imza attık, Meclisimizde onayladık. Daha önce Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi'ni imzaladık. Bugün tüm eksiklerine rağmen bu tasarı kanunlaşacak. Bunlar gelişmedir. Ancak uygulamaya gelince işin rengi değişmektedir. Ben, tüm idare kötü niyetlidir demiyorum ama uygulama konusunda yıllardır aksaklıkların sürdüğü ve bunun önlenemediği de aşikârdır. Anlaşılan kadınların sorunlarını çözmeden hiçbir sorunun çözülemeyeceğine önce idarenin ikna olması gerekmektedir. Bu ön yargılar ve duyarsızlıklar bizlerin kadınsız bir demokrasi ve uygarlık kurulamayacağını anlatmak konusunda hayli mesafe kaydetmemiz gerektiğini de ortaya koymaktadır.

Kadınsız bir demokrasi ve uygarlık olamayacağının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Kadınsız bir barış da mümkün değildir. Bakın, Bosna eski Başbakanı Haris Silajdzic ne diyor: "Masanın etrafında kadınlar oturuyor olsaydı savaş olmazdı. Kadınlar evlatlarını diğerlerinin evlatlarını öldürmesi için göndermeden önce uzunca düşünür." Kadının ikinci sınıf görüldüğü bir yerde ne barıştan ne demokrasiden ne de özgürlükten söz edilebilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 8 Mart. Bütün kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Her şeye rağmen, daha eşit bir dünya için hiçbir kadının umudunu yitirmemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü haklıyız ve biz kazanacağız; biz kazandığımızda Türkiye kazanacak.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.