GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:07.03.2012

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 25 Kasımda büyük bir mutabakatla Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ni Meclisimizden geçirdik. Aradan yaklaşık yüz gün geçti, o günden bu yana onlarca kadın daha öldürüldü. Her geçen gün kadınlarımızı böylesi kör bir şiddete kurban vermeye devam ettik. Umudumuz yeni hazırlanan tasarıdaydı. Bakanlığın bu konuda caydırıcı olabilecek bir tasarı ortaya koyacağını, Meclisimizin tüm partileriyle uzlaşma içinde, 25 Kasımda yaptığı gibi büyük bir mutabakat göstereceğini ve hep beraber bu sorunun çözümü konusunda olumlu bir adım atmış olacağımızı umuyorduk ama gördük ki, ortaya vadedilen tasarının silik bir gölgesi çıkmış.

Bu, yalnızca bizce böyle algılanmadı. Bu tasarıya katkı veren 200'ü aşkın sivil toplum örgütü de aynı hayal kırıklığını yaşadı. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bu tasarıyı görüşürken, toplantıya katılan kadın örgütleri temsilcileri, yetersiz bir kanunun çıkmasındansa sorunun acil çözüm bekliyor olmasına rağmen beklenebileceğini, "8 Marta yetiştireceğiz." diye eksik ve yetersiz bir kanun çıkarmanın yanlış olacağını ifade etmişlerdir. Bu doğru bir yaklaşımdır. Elbette böyle bir kanunun 8 Marta yetiştirilmesinin büyük bir sembolik değeri vardır ama sembolik olmasından daha değerli olan, bu kanunun çözüm üretmesidir. Kanunlar çözüm ürettiği sürece anlamlıdır.

Sayın Bakanın bunu gerçekleştirebilmek için gösterdiği çabanın hepimiz farkındayız. Kimsenin iyi niyetinden kuşkumuz da yoktur. Ancak, iyi niyet, tarihin hiçbir döneminde sorunların çözümü için yeterli olmamıştır. Tarih, niyetleri değil, yapılanları yazar, hangi hakları verdiğinizi, eşitliği nasıl sağladığınızı yazar.

Değerli milletvekilleri, yapılan kanunları hayata geçirebilmek kanunları yapmak kadar önemlidir, hatta, belki de daha önemlidir. Bunun için size bir örnek vermek istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine verdiği bir kararda bakınız ne diyor: "Türkiye'de gerçekleştirilen tüm yasal reformlar kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesinde yetersiz kalmıştır. Türkiye'de siyasi irade, fiilen kadın-erkek eşitliğini sağlamakta isteksiz, kararsız ve duyarsız bir görünüm sergilemektedir. Bu da yasalardaki olumlu düzenlemelerin uygulamaya geçmesini, çoğu kez kamu görevlilerinin keyfî uygulamalarına bırakılmasına neden olmaktadır." Bu tasarıda söz konusu eleştirileri ve saptamaları ortadan kaldıracak bir düzenleme var mıdır? Kamu görevlilerinin keyfî uygulamalarını engelleyecek tek bir satır var mıdır? "Seviyordum öldürdüm.", "Namusumu kirletti, öldürdüm." diye savunma verene haksız tahrik indirimi yapan hâkime karşı bir yaptırım var mıdır? "O zaten konsomatristi, öyleyse karakolda yediği dayağı hak etmiştir." diyen kamu görevlisine karşı herhangi bir düzenleme var mıdır? Oysa kamu görevlilerinin alışkanlıklarını değiştirmeleri için zorlayıcı tedbirler konulması gereği açık bir şekilde önümüzde durmaktadır.

Kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Bu, altında imzamız olan bütün sözleşmelerde yazıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin, bunu sağlayacak mekanizmalara ilişkin yirmi beş maddelik kanunda tek bir kelime var mıdır?

Değerli milletvekilleri, "toplumsal cinsiyet eşitliği" yalnızca bu kanun tasarısıyla sınırlı kalmaksızın yaşamın her alanında vurgu yapılması gereken bir kavramdır. Kadına yönelik şiddetin azaltılmasının ancak ve ancak toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanarak aşılabileceği görülmektedir. Buna değinmeyen bir kanun, kadın ve erkeğin her koşulda eşitliğini amaçlayan mekanizmaları kurmayan bir kanun eksik kalmaya mahkûm bir kanundur. Bu nedenle, bu düzenlemenin de yetersiz kalacağı kaygısını taşımaktayım. Bu kaygının yalnızca benim kaygım olmadığını, sivil toplum örgütlerinin de aynı kaygıyı paylaştığını belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.