GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:19.12.2011

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28'inci madde, "Gelir ve giderlere ilişkin diğer hükümler" üzerine söz almış bulunmaktayım.

Bugün AKP Hükûmetinin dolaylı vergileri azaltmak, vergi kayıp kaçağıyla mücadele etmek veya vergi adaletini sağlamak gibi bir derdi bulunmuyor. Hükûmetin tek derdi vergi tahsilatını nasıl olursa olsun arttırmaktır. Bu da yetmiyormuş gibi döner sermaye işletmesine sahip kuruluşların paralarını da kendileri için hedef seçmişlerdir. Bunun en belirgin örneği de bu madde kabul edildiği takdirde, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesine ait döner sermayece elde edilen gelirin yarısına el koymayı planlamasıdır. Bir taraftan tüm AKP milletvekilleri ekonomiden övgüyle bahsedecek, diğer taraftan üniversitelere kaynak aktarılması gerekirken vatandaş ile birlikte kimin elinde ne varsa alacaksınız.

Bu konudan yola çıkarak AKP Hükûmetinin bir rekorundan bahsetmek istiyorum: Bu rekor? Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı mazotunu, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı doğal gazını kullandığımız konusunda bir rekordan bahsetmiyorum. Bakın, 1925-38 yılları arasında ortalama dolaylı vergi yüzde 65, 39-49 yılları arasında yüzde 55, 77-84 yılları arasında yüzde 58 olup 2002-2010 yılları arasında ortalama dolaylı vergi yüzde 67,4 ile hem dünya hem de cumhuriyet tarihi rekoru olup bu tarihî başarınız için sizi ayrıca alkışlıyorum.

Bugün Türkiye'de asgari ücret on altı yaşından büyük vatandaşlar için 657 TL, SSK emekli aylığı 814 TL, BAĞ-KUR emekli aylığı 667 TL, muhtaç aylığı 110 TL, özürlüler için 219 TL, şeref aylığı 407 TL olan bir ülkede sosyal adaletten bahsedeceksiniz, 20 TL'lik elektrik makbuzunun üzerine bindirdiğiniz vergiler ile 40 TL ödeteceksiniz, 16 TL'lik sudan 31 TL alacaksınız sonra da gelişmişlikten bahsedeceksiniz. Bir de bunu milletin gözünün içine bakarak yapacaksınız.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Zaman geçiyor zaman Haydar Bey.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Merak etme ben zamanı kullanırım.

Çeşitli atasözlerimiz vardır, bunlardan biri de? "Borç yiğidin kamçısıdır." atasözünden yola çıkarak siz hem devleti hem de vatandaşı borçlandırıyorsunuz. Bugün vatandaşlarımızın birçoğu kredi kartı, ev veya araba kredisi borçlusu olup geleceklerinin on yılını, on beş yılını ipotek altına almış bulunuyor ve siz de bununla övünüyorsunuz.

Türkiye'de enerji kullanımının bu kadar pahalı olması ve sizin iktidarınız zamanında tavan yapmasının bir nedeni de enerjinin ülkemizin yüzde 71 oranında dışa bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin enerji politikası, AKP'nin uygulamakta olduğu dış politikayla ilişkili olup birlikte değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.

AKP Hükûmeti döneminde yani 2002'den bu yana Orta Doğu coğrafyasında, adına ister "demokrasi" adına ister "Arap baharı" -İşte, şu haritaya da bakabilirsiniz burada. Bu, TPAO'nun KİT'e sunmuş olduğu haritadır. Arap baharını görüyorsunuz, nerelerde Arap baharının estiğini- denilse bile amacının enerji kaynaklarından pay alabilmek olduğunu hepimizin bildiği bir savaşı yaşamaktayız. Bunu örnekleyecek olursak Irak ile başlamak gerekiyor. Amerika'nın "Irak'a demokrasi getireceğim." başlığı altında yapmış olduğu operasyonda Türkiye de yer aldı ve almaya devam etmektedir. Bu operasyon esnasında binlerce Müslüman öldürülmüş, yüzlerce Müslüman kadına tecavüz edilmiş olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı "Amerikan askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ediyoruz." diyerek Amerika'nın Irak'taki çıkarlarına hizmet etmeye devam etmektedir.

Bugün gelinen noktayı özetlemek için 2009 Sayıştay raporundan sizlere bir paragraf okumak istiyorum: "Yurt dışı faaliyeti olarak TPAO'nun Irak'ta yapılan birinci ihaleyle pay alamamış, birinci ihaleye Türkiye Cumhuriyeti sokulmamış." Bunu özellikle sordum. Türkiye Cumhuriyeti Irak'ta yapılan 1 milyon varillik, 500 bin varillik petrol kuyuları ihalesine sokulmamıştır. Ondan sonra küçük ihalelere sokulmuş ve şöyle bir öneride bulunuyor Sayıştay denetçileri: "Önümüzdeki zaman sürecinde Irak Hükûmetinin üretim sahalarından sonra arama sahalarını da ihale edeceği, dolayısıyla TPAO'nun tek başına hareket etmek yerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve BOTAŞ'ın desteğini alarak hareket etmesi?" diye öneride bulunuyor.

Yani enerji sorunumuz var. Enerjide dışa bağımlıyız. Enerji ihaleleri yapılıyor. Irak'ı, Amerika'yı her türlü destekliyoruz ama enerji ihalelerine Türkiye alınmıyor. Bu olay sadece Irak'ta gerçekleşmemiş. Daha yeni sıfır sorun, sıfır ilişki politikası sonucunda Güney Kıbrıs Rum kesimiyle yaşıyoruz. Özel bir sismik araştırma şirketinin tüm Akdeniz'i tarayarak doğal gaz ve petrol yataklarının haritalarını çıkartmış, bölge ülkelerine satmıştır. Bu haritaları Türkiye dışındaki ülkeler satın alıyor ve kendilerine komşu olan ülkeler anlaşmalar yaparak ekonomik zone'larını belirliyorlar. Bunlar, arkadaşlar, gizli bilgiler. Size de göstermemem gerekiyor ama?

Bakın, Türkiye'nin ekonomik zone'una. Size de göstermek istiyorum. Yunanistan'ın ekonomik zone'u, Kırbrıs'ın ekonomik zone'u. Yani siz ne yaptınız? Buralarda petrol arama imkânı olmadığı hâlde Piri Reis'i yolladınız. Bugün Piri Reis'in nerede olduğunu bile bilmiyoruz.

Kısaca özetlersek, Türkiye'nin dış politikasıyla birlikte enerji politikası da Hükûmetiniz döneminde iflas etmiş olup, Türkiye'yi dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı petrol ürünlerini ve doğal gazını kullanan ülke hâline getirerek rekorlarınızı egale etmeye, pardon güncellemeye devam ediyorsunuz.

Yine, aynı maddenin BİT'ler, yani belediyelerin iştiraklerinden bahsedecek olursak, bu şirketler sık sık mal ve hizmet alımlarında ihalelere fesat karıştırmak ile gündeme gelmektedirler. Her fırsatta CHP'li belediyeleri suçlayan, onlara gece baskınları düzenleyen zihniyet kendi ilimden, Kocaeli'den örnek vermek istiyorum.

Kocaeli Kartepe Belediyesi, AKP'li belediye. Kocaeli milletvekillerim burada. İçişleri Bakanlığı müfettişi gidiyor. İki tane şey var, biri BİT, Kartepe AŞ, diğeri Kartepe Eğitim ve Kültür Derneği. Bu iki kurumun başında da Turan soyadlı iki amca çocuğu var. Başkanın şoförü de yine Turan soyadlı diğer amca çocukları, kardeşleri. Orada bir usulsüzlük tespit ediyor devletin müfettişi ve teknik takip istiyor. Teknik takip sonucunda Belediye Başkanının bu Eğitim ve Kültür Derneğinin paralarını kullandığı tespit ediliyor.

Bakın, nasıl tespit ediliyor? Bu paralar öyle güzel paylaştırılıyor ki. Örneğin bir tanesinden örnek vermek istiyorum ben size. Bunu İçişleri Bakanına sorarak verdim ama cevap vermedi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Verir, verir.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Yok, yok, vermiyor, vermiyor. Dosyayı da kendisine sundum.

Bakın, bu dosyayı her birinize verebilirim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Mahkemeye ver, mahkemeye.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Eğer vicdanınız rahat olursa bu dosya sonucunda, ben de bir daha bu konuyu gündeme getirmem.

Belediye Başkanı bu parayı alıyor. Mahkemeye de verildi. Örneğin Belediye Başkanı -teknik takip sonucu, yasal, savcılık kayıtlarında var- "18 bin TL'sini ben kullandım." diyor. Kendi aralarında konuşuyorlar. Bunun 8 bin TL'sini AKP Kartepe İlçe Başkanına veriyor, adı Hasan Kandaz, Belediye Başkanı da Şükrü Karabalık. Hasan Kandaz'a veriyor 8 bin TL'sini, 5 bin TL'sini kayınpederine veriyor -ismi burada geçiyor ama hatırlamıyorum- bin eurosunu da -bir tane örnekten bahsediyorum- yurt dışına çıkan eşine veriyor. Bunlar teknik takip sonucu tespit edilmiş. Daha sonra ne oluyor? Kartepe AŞ, yani belediyenin BİT'i olan Kartepe AŞ Genel Müdürü, müfettişe 50 bin TL rüşvet teklif ediyor. Genel Müdür bunu tekrar emniyete bildiriyor, savcılıkla beraber rüşveti alırken, yani rüşveti ona verirken yakalanıyorlar, yani 50 bin TL yerine 30 bin TL veriyor, bu rüşveti de alırken kendi talebi üzerine, müfettişin talebi üzerine yerinde tespit ediliyor ve Kartepe AŞ Genel Müdürü tutuklanıyor. Kartepe AŞ Genel Müdürü tutuklanıyor ama savcı sadece Kartepe AŞ Genel Müdürünün tutukluluğunu istemiyor, onunla birlikte Belediye Başkanının ve suça ortak olanların da tutuklanmasını istiyor. Bu da yetmiyor. Bu arkadaşlar, sadece Kartepe AŞ Genel Müdürü tutuklanıyor, bir ay sonra serbest bırakılıyor. Belediye Başkanı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor, savcı bir üst mahkemeye başvuruyor, orada da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor.

Şimdi, bu Belediye Başkanı hâlen Kartepe Belediyesini yönetiyor, bu Genel Müdür hâlen Kartepe AŞ'nin genel müdürü, bu Özel Kalem Müdürü, Turan soyadlı -bunların hepsi Turan soyadlı, adlarını bilmiyorum, biliyorum da neyse- bu vatandaş da Kartepe Belediye Başkanının özel kalem müdürlüğünü yapıyor aynı zamanda da Kartepe Eğitim ve Kültür Derneğinin Başkanlığını yapıyor. Bu verdiğim örnek bir tane örnek. Bu dosyada sayısız örnek var ve kendi itirafları var. İsteyen bütün arkadaşlarıma, doğruluktan, dürüstlükten bahseden, bu ülkeyi yönetiyoruz diyen bütün arkadaşlarıma bu dosyayı takdim edebilirim ve siz bunları gezdirirken, onların delilleri karartma şüphesi yok diye düşünürken ama İzmir'de, İzmir'de taşeron işçiliğini kaldıran sendikacılarla beraber, belediyecilerle beraber onları içeri tıkacaksınız, ondan sonra da burada adaletten bahsedeceksiniz.

Sonuç olarak Türkiye'yi getirdiğiniz noktayı özetlersek: "Askeri şehit, futbolu şikeli, sınavı şaibeli, öğrencisi içeride, hırsızı serbest, İnternet'i yasaklı, gazetecisi tutuklu, mizahı sansürlü, benzini kazık, vergisi tavan, vekili içeride, teröristi dışarıda." diyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akar.