GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:18.12.2011

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önceki oturumda yaşanan tartışma nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmamdan ötürü, o tartışmayla ilgili düşüncelerimi, bir milletvekili olarak, tarihe geçmesi açısından not ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi  temsiliyet ve siyasi mücadele bakımından belli bir etnik gruba, belli bir ırka, belli bir dinî inanca ya da belli bir mezhebe dayandırılması yanlıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki mücadelenin siyasi nitelikli olması asıldır.

Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kürsü de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsü. Bu Meclis Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Arnavut'u, Yörük'ü, Alevi'si ve Sünni'siyle herkesin ve her kesimin temsil edildiği bir yerdir. Bu Meclisteki milletvekilleri de sadece ait oldukları etnik kökenin, ait oldukları mezhebin, ait oldukları dinin milletvekilleri değildir; bu milletvekilleri, herkesin milletvekilidir. Ben de bir milletvekili olarak hangi siyasi inançtan olursa olsun AKP'linin de, MHP'linin de, CHP'linin de, BDP'linin de, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkez'in, Gürcü'nün, Yörük'ün, Alevi'sinin, Sünni'sinin, herkesin milletvekiliyim arkadaşlar ve halk bizi böyle seçti, böyle görevlendirdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Elbette ki etnik kökene mensup vatandaşlarımızın çeşitli sorunları olabilir, herkesin sorunu vardır, siyasetin görevi zaten bu sorunları çözmektir. Siyasetçiler sorunları çözerken kişileri etnik kökenlerine, mezheplerine ve dinî inançlarına göre ayırmazlar.

Eğer biz bugün bu kürsüde konuşabiliyorsak onu kimi arkadaşlarımızın söylediği gibi belirli kişiler yüzünden değil ya da iktidar partisi milletvekilli arkadaşımızın söylediği gibi iktidarın bize sağladığı olanaklardan değildir. Biz bugün bu kürsüde konuşabiliyorsak "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır." diyen Büyük Önder Mustafa Kemal'in önderliğinde Kürt'ü, Türk'ü, Gürcü'sü, Laz'ı, Arnavut'u, Çerkez'i, Yörük'üyle, etnik kökeni ne olursa olsun, atalarımızın bir ve bütün olarak emperyalizme ve iş birlikçilerine karşı verdikleri ulusal kurtuluş mücadelesi ve özgürlük savaşının sonunda biz bu Mecliste konuşabiliyoruz ve bu Mecliste konuşmamızı da o atalarımıza, etnik kökeni ne olursa olsun o atalarımıza borçluyuz.

SIRRI SAKIK (Muş) - Peki, atalarınız diğerlerine zulmetmişse, yok saymışsa?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu bütçede 22'nci maddede kamu personeline ilişkin kadroların kullanılmasının esasları belirlenmiş. Aslında bu kadroların kullanılma esasları, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında, felsefesi şu yazıda var: "21'inci Yüzyıla Girerken Dünya ve Türkiye Gündeminde İslam." Profesör Doktor Ömer Dinçer, bunu bir konusunda, ilkelerini belirlemiş. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinde yaşadığımız kadrolaşma aslında bu ilkelerin, bu felsefenin hayata geçirilmesidir.

Bu bütçede emek yok, bu bütçede işçi yok, bu bütçede köylü yok, bu bütçede, gerçekten, tarlasını ekemeyen, ektiği için biçemeyen, biçtiğini satamayan köylüler yok, bu ülkede çilek üreticisi yok, limon üreticisi yok, bu ülkede dağ başında davarın arkasından koşturan, keçi otlatan, davar otlatan vatandaşın sorunu yok, bu ülkede karşılıksız çek keşide etmek suçundan, evinden barkından, çoluğundan çocuğundan kış kıyamet gününde ayrı yaşamak zorunda kalan, gerçekten, karşılıksız çek borcunu ödeyemediklerinden dolayı hapis korkusuyla yaşayan insanlarımızın sorunları yok.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi özensiz yasa yapma anlayışından vazgeçmediği müddetçe biz, her seferinde tekrar başa döneceğiz. 5941 sayılı Çek Kanunu yapılırken bu Yasa'nın gerçekten o gün beliren sorunları çözmeyeceğini bu kürsüde defalarca söyledik. İktidar partisi ve kimi bakanlar buna inanmış olmalarına rağmen belirli çevrelerin baskısı sonucu bu yasa buraya gelmedi. Şimdi, bu insanlar hâlâ sorunlarının çözülmesini istiyorlar.

Elbette ki siyasi iktidar bu ülkeyi yönetecektir yani devleti yönetme yetkisini almıştır vatandaştan, buna hiçbir itirazım yok. Yürütme organı içerisinde kimi kadroları tabii ki belirli ilkelere uymak kaydıyla kendisi getirebilir, buna hiçbir itirazım yok. Benim itirazım, yürütme, yasama ve yargı organında, belirli kuvvetler ayrılığına dayanan bir devlet sisteminde gerçekten yasama organı ve yargı organındaki kadrolaşmalardır değerli arkadaşlarım.

Yargının esas görevi, gerçekten, insanlara tanınan, Anayasa'da ve yasalarda tanınan hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır. Anayasa'da ve yasalarda insanlara tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması ancak ve ancak bağımsız bir yargıyla, yargıç güvencesine sahip yargıçlarla mümkündür. Şimdi, bu elimdeki, buradaki notlarda şu siyasi iktidarın şekillendirdiği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bundan bir yıl önce, göreve gelmesinden sonra yapılan atamalar ve tayinlerdir, görevlerinden uzaklaştırılan hâkimlerin listeleridir, Türkiye cumhuriyet tarihinde bu kadarı yapılmamıştır. Gerekirse isim isim veririz, burada hepsi var ama ben bazı isimleri hemen örneklem olarak vereceğim.

Örneğin YARSAV'ın bir numaralı kurucusu olan Ömer Faruk Eminağaoğlu, sendika kurucusu olmasına rağmen gerekçesiz bir şekilde İstanbul hâkimliğine atandı.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Terfi etmiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Yani bu İktidar, bu HSYK demek ki örgütlü yargıç ve savcı istemiyor.

Ankara Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesinde genellikle tutuklama ve telefon dinleme kararlarına karşı muhalefet şerhi koyan 2 üye görevlerinden alınmış, yerlerine dışarıdan 2 üye atanmıştır.

Ankara Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri toptan değiştirilmiştir. Başkan kararname dahi beklenmeden yetkiyle, özel yetkisi kaldırıp 9. Ağır Cezaya, yerine de Diyarbakır'dan getirilen üye atanmıştır. Yine, özel yetkili başsavcılıkta toplam 5 savcı varken 1'isi Sivas'a gönderilmiş, 4 tane daha özel yetkili savcı verilmiş, toplam 9 tane savcı.

Değerli arkadaşlarım, Ankara'da memur suçlarına bakan uzman bütün savcılar toptancı bir anlayışla görevden alınmıştır ve yerlerine Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunda daha önce teftiş müfettişi olarak çalışanlar önce savcı yapılmış, arkasından o memur suçlarına atanmışlardır. Şimdi, bu memur suçlarına bakan buradaki savcılar müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, üst düzey bürokratlara bakan mahkemelerdir, Anadolu'daki memur suçları genellikle daha alt kademedekilerdir. Dolayısıyla, memur suçlarına bakan savcılık Ankara mahkemeleri bakımından çok önemlidir.

Yine, Özelleştirme İdaresi eski Başkanı Sayın Kilci aleyhine Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılıyor. Bu davada savcı, Metin Kilci'nin cezalandırılması yönünde mütalaa veriyor. Karar duruşmasında, hemen öncesinde karar duruşmasının, mahkemenin başkanı dışındaki tüm üyeleri ve savcı değiştiriliyor. Yerine atanan yeni savcı, Metin Kilci'nin beraatı yönünde mütalaa veriyor ve her nasılsa mahkeme üyelerinin hepsi o duruşmada beraat yönünde karar veriyorlar, oy birliğiyle beraat ediyor.

Yine, hukuksuz ve yasa dışı dinleme ve arama yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapan savcı ve hâkimler hakkında soruşturma açılıyor. Savcı hakkında disiplin cezası veriliyor. Örneğin Osman Paksüt'ün dinlenmesiyle ilgili soruşturmayı yapan savcı yer değiştirme cezasıyla cezalandırılıyor. Hatta çok daha vahimi, Ankara savcısının İstanbul'a yazdığı talimatı yerine getiren talimat savcısı dahi cezalandırılıyor. Yani İstanbul savcısı Ankara savcısının talimatına uymayıp da ne yapacak? Onu yerine getiren, yani emniyette usulsüz dinleme yapılıp yapılmadığının araştırılması ve usulsüz dinleme yapan araçların tespitini isteyen talimatı yerine getirdi diye savcı alınıyor.

Sayın Bakan demin söyledi, İngiltere'de 18 tane gazeteci tutuklanmış. Değerli arkadaşlarım, işte, o 18 tane tutuklanan gazetecilerin tutuklanmasının nedeni, polise rüşvet vererek, para vererek, gayri yasal, gayriahlaki, gayri hukuki dinlettirme yaptırmalarından dolayı tutuklanıyor. Bizim ülkemizde ise yasa dışı dinleme yapanlar tutuklattırılmıyor, yasa dışı dinlemeye bakan hâkim ve savcılar görevden alınıyor Sayın Bakan. Arada böyle bir fark var, bunu niye açıklamıyorsunuz burada. (CHP sıralarından alkışlar)

Orada gazeteciler polise para veriyorlar, rüşvet veriyorlar ve diyorlar ki: "Falan falan falan adam hakkında gayri yasal dinleme yapın ve bu bilgileri bize getirin." Bu nedenle tutuklanıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kadroyla ilgili söylenecek çok laflar var. Elimde burada isteyenlere verebilirim. -Zamanımız on dakika- Adalet ve Kalkınma Partisinin kadrolaşma anlayışı ortada.

Hepinize teşekkürler ediyorum, iyi günler diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.