| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 17.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 13'üncü maddesiyle ilgili grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bu bütçeyi iki haftadır Genel Kurulda ve iki aydır da ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda özellikle sağlık ve sosyal güvenlik bütçeleri görüşülürken ilgili bakanlara da anlattım.
Bir hikâye var. Biri Hoca'nın önüne geçmiş demiş ki: "Hocam, senin anlattığın bir hikâye vardı. Orada Hazreti İsa'nın sopasıyla ortadan ikiye ayırdığı derenin adı neydi?" demiş. Hoca demiş ki: "Ee, be evladım, neresini düzelteyim? Bir kere İsa değil Musa, sopa değil asa, dere değil Kızıldeniz." (CHP sıralarından alkışlar)
İşte, bu bütçeyle ilgili yapılacak eleştirilerde de böyle bir açmazımız var ama yine de biz eleştirilerimizi dile getireceğiz. Gerçi sizin düzeltmeye, doğruları dinlemeye, muhalefetin eleştirilerinden faydalanmaya niyetiniz olsaydı, bunu 5510 sayılı Yasa görüşülürken yapardınız çünkü o zaman CHP Grubu söyledi, sendikalar söyledi, meslek odaları, meslek birlikleri söyledi, dinlemediniz.
Ne dediler? "Bu sistemi prime dayalı bir sistem olarak kurarsanız, bu sistem yürümez, bir yerde tıkanır, çöker." dediler, "Doğrusu, vergilerden finanse edilmesidir." dediler. Yani siz primlerle finanse edelim derken, bu düşük asgari ücretle veya dükkânının siftahsız kapatan BAĞ-KUR'lunun veya emeklilerin, açlık sınırı altında evlerini geçindirmeye çalışan emeklilerin zaten maaşından kesilen vergilere ilave olarak prim ödesinler, dediniz.
Oysa, size önerilen sistem, üretim yapan, para kazanan, kâr eden herkesin, siz icraat yapasınız diye, siz sağlık götüresiniz diye, siz sosyal güvenliği finanse edesiniz diye verdiği vergilerden olmasını söyledi. Siz bunu istemediniz, patronun eli cebine gitmesin, asgari ücretli işçi finanse etsin dediniz. "Haydi, bu sistem Türkiye'ye -siz bunun çok uzağında bir düzleme düştünüz- uygun olarak karma bir model olsun, yarısı vergilerden yarısı primden." dedik. Bunu da kabul etmediniz. Ama geldiğimiz noktada, bugün, çıkıyorsunuz, "Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi yarı yarıya açık veriyor." diyorsunuz. Ne yapmış oluyorsunuz? Başta size doğruyu söyleyen herkesin lafına gelmiş oluyorsunuz. Ama dönüyorsunuz, onun adına "kara delik" diyorsunuz.
Hem Sağlık Bakanı çıkacak, Sayın Başbakan çıkacak "2 kere doktora giderken 8 kere gidiyorsunuz." diyecek, "İsteyen istediği hastaneye gidiyor." diyecek, "yeşil kart" diyecek, "İstediğiniz eczaneden ilaç alın." diyecek, sonra ortaya çıkan açığa "kara delik" diyeceksiniz. Hem çıkıp "Biz oyların en az yüzde 15'ini sağlıktan, sosyal güvenlikten aldık." diyeceksiniz hem de kara delik edebiyatı yapacaksınız. Neden yapıyorsunuz bunu? Şu sebeple yapıyorsunuz: Bu açık kötü bir şey, kurtulmamız gereken bir şey, böyle bir algı yaratmamız lazım. Oysaki, övündüğünüz, oy aldığınız şeylerin karşılığı bu. Ama bu algının sonunda, bir gün çıkacak Sayın Bakan ve diyecek ki: "Arkadaşlar, sigortacılık devletin yapacağı bir iş değildir, bunu özelleştirmemiz lazım." Bu kürsülerden, sosyal güvenlik sisteminin uluslararası reasürans şirketlerine, uluslararası sigorta şirketlerine devredilmesini ve bu kara deliğin kapanmasını bu Meclise getireceksiniz. Onu da göreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Getirmeyeceğiz mi diyorsunuz? Siz "Aile hekiminden muayene ücreti almayacağız." da demiştiniz. Aile hekimliği sistemi geldiğinde "Doktorlara tanınan o yüksek maaşlar zaman içinde gidecek, bunlar gerçek paralar değil." dedik, siz "Onu da yapmayacağız." demiştiniz. "Hastanın cebinden çıkacak para, cepten ödemeler artacak." dedik, siz "Onu da yapmayacağız." demiştiniz. "Yeni katılım payları getirirsiniz." dedik, "Onu da yapmayacağız." demiştiniz. Ama siz geldiğinizde raporludan sıfır, emekliden yüzde 10, çalışandan yüzde 20 sadece ilaç katılım payı alınırdı. Şimdi, bugün, ilaç katılım payı, reçete katılım payı, muayene katılım payı ve ilaç fiyat farkı olmak üzere, eczanelerde 4, emekli maaşlarından 2, hastanelerden 1 katılım payı; toplam 7 kalem katılım payı alıyorsunuz insanların cebinden. Siz çıraklık döneminizdeyken yani çıraklığınız başladığında yüzde 12 idi ağırlıklı ortalaması bir hastanın ilacına ulaşmak için ödemesi gereken para. Sizin kalfalık döneminizde bu anlattığım uygulamalarla yüzde 40'a çıktı. Şimdi usta işi bir teklifle karşımızdasınız. Yirmi gün önce "Bütçe aşılıyor." deyip "Kara delik büyüdü." deyip, müzakere etmeden ilaç firmalarına emrivaki bir iskonto yaptınız. Hemen o gün çıktım dedim ki ilgili komisyonda Bakana: "Sayın Bakanım, bunu tutturamazsınız. Size vermezler, arada eczacı ezilir; sıkıntı olur." Dinlemedi. "On beş gün içinde kriz çıkar." dedik. On beşinci gün bütün gazetelerin manşetlerinde ilaç krizi vardı.
İşte, o ilaç krizini çözmek için "Kanser hastaları ölmesin." diye, bilek güreşine girip devlete kafa tutan o ilaç firmalarının bileğini on beş günde bükemediniz, onların iskontolarını geri verdiniz. Aynı gün Meclise bir tasarı sevk ettiniz. O tasarı, aile hekimlerinde 2 lira muayene ücreti almak ve hastaların alacakları her bir ilaç için 3 TL ilave katılım payı almaktı her bir kutu kalem ilaç için.
Bakın, bunun karşılığı nedir onu açıkça ifade edeyim: Manisa'nın Hacıaliler köyünden Sadriye teyze, ilaçlarını almaya gidince daha önce verdiği bütün paraları yine verecek ama aile hekimi ona 4 kutu ilaç yazınca 2 lira muayene ücreti, 3 kere 4; 12 lira da kutu başına para, 14 lira ilave para ödeyecek. 8 lira ödeyen Sadriye teyze, bu yasalaşırsa 22 lira ödeyecek.
Manisa'nın devlet hastanesine giden Abdullah amca 10 kutu sistit iğnesi aldığında, 1 liralık; 10 kutusu 10 lira olacak bu iğneyi doktor yazarsa; muayene ücretleriyle birlikte hesaplandığında 39 lira para ödeyecek.
Şimdi, dedim ya, siz çırakken 20 liralık bir reçeteden 4 lira alınıyordu, kalfalıkta 8'e çıktı, ustalık döneminizde bunu 15 liraya çıkarmak istiyorsunuz.
Şimdi, bakın sevgili ustalarım, bu beğenmediğiniz, dinlemediğiniz, milletvekillerini hapislerde tuttuğunuz muhalefet var ya, dün bu muhalefet gitti Plan Bütçe Komisyonuna, Sağlık Komisyonundan değişmeden sizin oylarınızla geçen o maddeyi, bağıra çağıra, yalvara yakara alt komisyona sevk ettirdiler. Bir şey söyleyeyim mi, o sevk olmasaydı ve eğer alt komisyonda da değişmezse, benzer şekilde kanunlaşırsa, o "Her 2 hastadan 1'inin oyunu alıyoruz, yüzde 50 millî irade." diyorsunuz ya, o millî iradenin elinden sizi kimse kurtaramazdı bu sefer. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, o beğenmediğiniz Komisyon, Ayşe teyze, Sadriye teyze, Fatma teyze her bir ilaç kutusu için 3 lira vermesin diye mücadele veriyor. Bu mücadeleyi de vermeye devam edeceğiz ve size bir şey söyleyeyim: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşınızdayız, buradaki muhalefetin hepsi, bütün meslek odaları "Olmaz." diyor, meslek birlikleri "Olmaz." diyor, sendikalar, Türk-İş, Hak-İş "Olmaz." diyor bu işe ama siz diyorsunuz "Bu iş olacak." Bu, akla şunu getiriyor: Temel bir gün otobanda ters şeride girmiş. Anons yapılıyor karşıdan: "Dikkat, dikkat! Bir sürücü ters şeritten ilerlemektedir." diye. Temel demiş ki: "Kaç bir tane, binlerce geliyor, binlerce." Herkes karşınızda ve siz herkesin yanlış yolda olduğunu söylüyorsunuz. Acaba, otobanda ters şeritte ilerleyen sizler olmayasınız? (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Ya da CHP olmasın?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Siz elli yıldır ters otobandasınız, elli yıldır.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu bütçeye, hem 13'üncü maddesine hem de bütçenin geneline, içinde işçi, içinde emekli, memur, çiftçi, köylü olmadığı için oy vermeyeceğiz. Bu bütçeye, açlık sınırının altındaki asgari ücretlinin hakkı için, her biri yoksul birer aile olan memur ailelerinin hakkı için, "intibak yasası" diye kıvrım kıvrım kıvrandırıp duygularıyla oynadığınız 9 milyon emeklinin hakkı için, söz verip de atamadığınız 44 bin tane öğretmenin hakkı için, 4/B'li, 4/C'li, Türkiye'deki bütün taşeron işçilerin hakkı için, eczacıların, 24 bin tane, 100 bin çalışanının, 20 bin diş hekiminin, yüz binlerce, her gün hastanelerde dayak attırdığınız, darp ettiğiniz doktorun, sağlık emekçilerinin hakkı için biz bu bütçeye "Hayır." diyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
İçinde insan olan, içinde umut olan, toprak kokan, işçinin alın teri kokan, hak olan, adalet olan, dürüstlük olan, Sayın Bakan, öyle lafta değil gerçekten samimi olan bir bütçe yapılana kadar, yapacağınız bütün bütçelere, her bir maddesine teker teker ve büyük bir gururla "Hayır." diyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özel.