GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:39
Tarih:16.12.2011

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2012 yılı bütçesinin 9'uncu maddesi üzerinde grubum adına söz aldım.

Tabii, sözlerimin başında iktidar partisine mensup her milletvekilimizin hemen hemen bu kürsüye çıkıp övündüğü sağlık konusundan söz ederek sizlere bu konuda yaşanan birkaç mağduriyeti aktarmak istiyorum. Şimdi, tabii ki birçok ilimizde, ilçemizde güzelliklerin yaşanması hepimizi sevindirir ama bugün eğer Kütahya ilinin dört tane ilçesinde devlet hastanesi yok, dört beş tane ilçesinde devlet hastanesi var, uzman doktor yok, sağlık çalışanı yoksa, eksikse, Türkiye'nin her tarafını güllük gülistanlık göstermenin  bir anlamı da yok. Bakınız, şu anda, iki dakika önce beni aradı bir hemşehrim. Dumlupınarlı Mustafa Amcam diyor ki: "Ben yetmiş dört yaşındayım, şeker hastasıyım, kendi ilçemde doktor yok, en yakın ilçe 35 kilometre, oraya gidiyorum, uzman doktor yok, Kütahya 120 kilometre. Yolda ölmemi mi bekliyorsunuz? Lütfen, benim problemimi de bana atfen oradan dile getiriverin." diyor.

Değerli milletvekilleri, maalesef?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Uşak?

ALİM IŞIK (Devamla) - Uşak'ta daha fazla, o zaman daha kötü, onu karıştırmayalım. O zaman Kütahya'yı Uşak'a bağlamamız gerekir, o hiç hoş olmaz.

Dolayısıyla, ülkenin her tarafında vatandaşın mağduriyeti bizim için dert olmalı. Bunu da sözlerimin başında aktarmak zorunda kaldım.

Tabii, bu madde, özelleştirmeler ve 4/C'yle ilgili madde yani adı memur mu işçi mi olduğu belli olmayan, özür dileyerek ifade ediyorum, deve kuşu misali, kendisinin ne olduğunu bilmeyen 4/C'lilerle ilgili.

Değerli milletvekilleri, 4/C'liler şunu söylüyor: "Dört ay önce, Sayın Başbakanımızın ağzından 4/C'lilerin problemlerinin çözüleceği sözü verildi `Üç ay sonra çözülecek.' dedi. Dört ay geçti, bir şey yok." diyorlar. "Sekiz ay geçti, Sayın Hayati Yazıcı `Bunlara aile yardımı verilecek.' dedi, sekiz aydır bu sözler nerede diye sorun." diyorlar. Bu insanlar yılda bir ay ücretsiz izinli, fazla mesaileri yok, aile yardımı yok ve mağdur. Ne olur, şimdi yeni özelleştirmelerle bu sayıyı artırmayalım, bu insanların feryadına kulak verelim.

Bu vesileyle, taşeron işçilerin ve geçici işçilerin de derdini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yılda beş ay yirmi dokuz gün süreyle maksimum çalıştırılıp "Altı ay olmadı." diye sokağa itilen insanlar bizim insanlarımız. Bu insanların derdini mutlaka biz çözeceğiz.

Yine "taşeron" adı altında ihale alırken iktidar partisinin o bölgedeki en yetkilisinden garanti almadan ihaleye giremeyen, ihaleyi aldıktan sonra "Burada çalıştıracağım her türlü işçiyi sizin vereceğiniz listeden alacağım." diye alan işverenler, işçiyi alırken şunu yapıyorlar değerli milletvekilleri: "Değerli kardeşim, asgari ücretle çalışmaya razı mısın?" "Evet." "Sigorta istiyor musun?" "Evet." "O zaman sigortayı tam istiyorsan hesabına yatırdığım asgari ücret parasının yarısını ertesi gün muhasebeciye geri getir." diyorlar. Siz bundan haberdar mısınız? Bu insanlara bu nasıl layık görülebilir? Türkiye taşeron sisteminde bunu yaşıyor. Asgari ücreti tam alırsa bir hafta, on gün, on beş gün sigortayla çalıştırılıyor. Bu Meclis bunları çözmek zorunda.

Şimdi, Sayın Bakanım, tabii, özelleştirme konusu gündeme gelince bazı konuları yeniden sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum. Geçen yıl size sorduğum bir soru önergesine cevaben, 17/6/2010 tarih ve 5308 sayılı yazıyla Türk Şekere kayıtlı tüm şeker fabrikalarımızın toplam arazisinin 52 milyon 886 bin 693 metrekare, yani yaklaşık 53 bin dönüm olduğunu söylemişsiniz. Ha, bunlar arazi ama şehirlerin merkezinde kalmış arsalar artık. Pancar kotasının 10 milyon 350 bin ton, şeker üretiminin 1 milyon 370 bin ton, toplam çalışanın da 17.317 kişi, doğrudan, memur, daimî işçi ve geçici olmak üzere? Bu ne demektir? Size verdiğimiz bu yetkiyle, bütçede bu maddede aldığınız yetkiyle özelleştirmek istediğiniz şeker fabrikalarını özelleştirmeniz hâlinde doğrudan 20 bin dolayında yeni mağdur kitlesi yaratacaksınız demektir. Alın size yeni bir 4/C, alın size bir deve kuşu! Dolayısıyla, bu konuyu, ne olur, lütfen yeniden değerlendiriniz.

Sözlerimin bu bölümünde özellikle özelleştirmeler konusunda ve şeker fabrikaları özelleştirmeleri konusunda yaşanmış bir örneği tekrar hatırlatarak bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu konu Kütahya Şeker Fabrikası, yıl 2003. Haziran ayında yerel mahkemeye o günün resmî avukatı tespit davası açıyor, fabrikanın değerinin ne olduğunu istiyor. Kütahya Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/89 sayılı dosyasında üç farklı tespit komisyonunun elde ettiği değerler toplamı -yaklaşık söylüyorum- 266 trilyon lira o günkü parayla. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra, Ekim 2004'te söz konusu fabrika 23 milyon 820 bin dolara özelleştiriliyor ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığındaki uzmanların tespit ettiği değerden sadece 1.163 dolar fazlasına özelleştiriliyor. Bu rakamı defalarca sordum Sayın Bakana ve o zamanki Bakana, alamadım ama Danıştaydaki dava dosyasından aldım. Yani 266 trilyon liralık bir fabrikanın yüzde 56'sı değerinin yaklaşık onda 1'ine gidiyor ama Özelleştirme İdaresi uzmanlarının oturarak yerlerinden belirlediği ücretin 1.163 dolar üstünde bir parayla veriliyor.

Şimdi -yeni özelleştirmeler böyle olmasın- bu da yetmiyor, özelleştirme devir teslim işlemleri bittikten sonra aradan yaklaşık bir yıl geçiyor, 2005 yılı Mayıs ayının 13'üncü günü, söz konusu fabrikanın arazisi içinde bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine kayıtlı 113 dönüm arazi, özelleştirmenin ardından, "Burası da özelleştirme kitapçığında geçiyor." diye, yeni sahiplerinin başvurusuyla, tapuda tashih yapılarak iki gün içerisinde alınıyor.

Değerli milletvekilleri, bakınız, tarih 13 Mayıs 2005, fabrikanın gerçek sahibi, tapuda kayıtlı sahibi Türkiye Şeker Fabrikaları; iki gün sonra müracaat yapılıyor ve ayın 20'sinde, fabrikanın yeni sahibi, Kütahya Şeker Fabrikası sahipleri oluyor. Bunun üzerine, Valiliğe gelen ihbarlar sonucu 2007 yılında Kütahya İl İdaresi konuyu mahkemeye intikal ettiriyor ve işlemi yapan tapu müdürünün cezalandırılmasıyla ilgili karar alıyor. İlgili taraf idare mahkemesine başvuruyor, Eskişehir İdare Mahkemesi cezalandırılmaması yönünde karar veriyor. Arkasından, 2007 yılında seçilmemizin ardından konuyu Meclis gündemine taşıyarak ve aynı zamanda cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunup Eskişehir Bölge İdare Mahkemesine de dava açarak tekrar gündeme getiriyoruz ve Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi kendi mahkemesinin aldığı kararı bizim ihbarımız ve davamız sonucunda? Ama neye dayandırarak? Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğinin yazdığı ve buna cevap olarak Kütahya Valiliği Tapu Sicil Müdürlüğünün 24/9/2009 tarih ve 2935 sayılı  yazısındaki şu ifadeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Daire Başkanlığının 11/7/2008 tarih ve 3002 sayılı yazısı olduğu ve yine aynı taşınmaz ile ilgili Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 17'nci Bölge Müdürlüğünün 23/7/2008 tarih ve 871 sayılı yazısıyla yapılan tescilin -altını çiziyorum- yolsuz tescil olduğu yönünde görüş belirtildiği görülmektedir.

Sayın Bakanım, size görüş veren bürokratlarınız bu yazıyı size okumuyorlar. Sizden özel istirhamım, dün özellikle -size ayrıca teşekkür etmek istiyorum- mahkeme kararına istinaden bu konuyu inceleteceğinizi söylediniz. Size o yazıları veren bürokratlar bu yazıyı vermiyor. Lütfen bürokratlarınızı sorguya çekiniz ve onları derhâl yanınızdan uzaklaştırınız. Size tüm dosyaları vereceğim. Bu konuda ne zaman ihtiyacınız olursa mahkeme kararları dâhil hepsini vereceğim ve dolayısıyla mahkeme bu dava üzerine bu işlemi yapan kişiyi emekli de olsa hapis cezasıyla cezalandırıyor.

Şimdi tek şey kaldı, Türk Şeker bu konuyla ilgili tapu iptal davası açacak ve milletin malı millete iade edilecek.

Bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.