| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 15.12.2011 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahki konuşmamın sonunda, dokuz yıllık süre içerisinde bütçe açığının düşürüldüğünden bahisle bütçe açığının azalmasında en önemli faktörler olarak ithalde alınan katma değer vergileri ile tüketimden alınan dolaylı vergi gelirlerinin ve vatandaşların bankalara olan kredi borçlarından kaynaklanan ve bankacılık sistemiyle vergi gelirlerine yansıyan gelirlerin en önemli rolü oynadığını ifade etmiştim. Cari açık ve kamu işletmelerinin satılması, iç üretimin azalarak ithalata bağımlılığın kronik hâle gelmesinin bütçe açığından katbekat daha fazla büyük bir sorun olduğunu da ifade etmiştik. Sözün özü değerli arkadaşlar, Hükûmet vergiyi aşırı ithalat artışından, vatandaşların bankalara aşırı borçlanmasından ve tüketiciye yüklenen dolaylı vergilerden sağlamak suretiyle bütçeyi denkleştirmeye çalışmaktadır. Bunlara bir de kamu varlığı satışlarından gelen özelleştirme gelirlerini, vergi barışı, varlık barışı, borç yapılandırması kanunlarıyla bir defaya mahsus ve süreklilik arz etmeyen gelirleri de dâhil ettiğimizde ortaya bütçeyle ilgili şu hükmü rahatlıkla verebiliriz: Bütçenin gelir yapısı sağlıksızdır ve bozuktur. Bütçenin gelir esnekliği de gittikçe daralmıştır. Bu vergi yapısıyla sistem bozulduğu gibi vergi adaleti ve gelir dağılımı da bozulmakta ve ekonominin dengeleri de büyük zarar görmektedir.
İthalattan alınan vergilerin tahsilatı 2011 yılı için yüksek tahmin edilmesine rağmen, hedef yüksek tahmin edilmesine rağmen yüzde 15 oranında hedefin üzerinde çıkmıştır. Hükûmet artık ithalatı kontrol edemiyor. İthalattan alınan vergiler 2012 bütçesinde de yüzde 12 artmaktadır. Bu artış yüksektir ve ithalat artışının da yine kontrolsüz bir şekilde 2012'de de devam edeceğini Hükûmetin de öngördüğünü göstermektedir.
Vergi gelirlerinin bütçe içindeki payı 2012'de yüzde 85,71'den yüzde 84,18'e düşmektedir. Bu, 1,5 puanlık bir azalma demektir ve bu azalma önemlidir değerli arkadaşlar. Bu, bütçenin vergi dışı gelirlere yöneldiğini göstermektedir. Ayrıca, büyüme ve enflasyon beklentisi dikkate alındığında kayıt dışılıkla mücadelede de Hükûmetin kararlı olmadığını ve istekli olmadığını göstermektedir.
2011 yılı rakamlarına baktığımızda büyük ölçüde borç yapılandırmasından gelen gelirler sayesinde, tüm vergilerde genellikle hedefin üzerine çıkılırken, gelir vergisinde de hedef civarında kalınmıştır. Bu, hedef civarında kalınması da bize neyi göstermektedir? İstihdamda ve mükelleflerin kazançlarında ciddi bir sıkıntı olduğunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet büyümenin yüksek oranda istihdam yarattığından bahsediyor ve "2007 yılından bu yana 4 milyon 200 bin yeni istihdam yaratıldı." deniyor. Eğer bu kadar zamanda bu kadar istihdam yaratılmışsa, bu istihdam artışının gelir vergisi stopaj artışı olarak yansıması gerekmez mi? Biz bu yansımayı, bu artışı, istihdam artışı nedeniyle sağlanması gereken artışı gelir vergisi stopajlarında göremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu işsizlik rakamlarını azaltırken mesleki kurslarda kurs ücreti alan kursiyerleri dahi işsizlik rakamlarına dâhil etmiyorsunuz. Şimdi, o hâlde bizim de sormamız lazım: Madem istihdam arttı, Nasreddin Hoca'nın deyimiyle "Eğer kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede?"
2012 yılı bütçesinde beyana dayalı kurumlar vergisi tahsilatında da düşüş vardır. Acaba Hükûmet 2012 yılında şirketlerin daha az kazanacağını mı düşünüyor? Yine 2012 bütçesinde cep telefonuna yapılan maktu vergi artışı nedeniyle -daha önce 40 liradan 100 liraya çıkarılmıştı- dayanıklı tüketimden yüzde 47 özel tüketim vergisi artışı öngörülüyor ve sigara ve alkollü içeceklerden de yüzde 27 ÖTV geliri artışı beklenmektedir. Tabii, bu gelir artışları sağlanabilir mi? Sağlanamayacak değerli arkadaşlar, çünkü bu artışlar -sabahki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- hayatın gerçeklerine ve eşyanın tabiatına aykırı düzenlemelerdir. Bu artışlarla kaçakçılığı artırdınız ve bunun üzerinde ciddiyetle durmamıza rağmen maalesef Hükûmetin bu konuda duyarlı olmadığını görüyoruz. 2011 yılı için özelleştirme gelirlerinde hedefin altında kalınmıştır.
Değerli milletvekilleri, şimdi de Sayın Maliye Bakanının son bütçe sunuşundaki bazı değerlendirmelerine atıfta bulunarak görüşlerimin bir kısmını muhterem heyetinize arz etmek istiyorum.
Bütçe sunuşunda Hükûmet, Türkiye ekonomisinin iyileşen kamu finansman dengeleri ve istihdam yaratan güçlü büyümesiyle birçok ülkeden pozitif yönde ayrıştığını, bu ayrışmada kredibilitesi yüksek orta vadeli program ve sağlam bankacılık sektörünün büyük rol oynadığını ifade etmektedir. Bir kere bu orta vadeli programların artık hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Bu orta vadeli programların hedeflerinin tuttuğu da vaki değildir. Zamanında ilan edilmeyen ve hiçbir hedefi de tutmayan bir programdır ve ciddiye de almak mümkün değildir. Güçlü bankacılığın temeli Milliyetçi Hareket Partisinin hükûmet ortağı olduğu 57'nci Hükûmet zamanında alınan tedbirler sayesindedir. Yani bugün bankalar batmıyorsa, sizden önceki Hükûmet tarafından alınan tedbirlerin bunda çok büyük rolü vardır.
Büyüme daha çok ithalata, özel sektör ve kişi borçlanmasına bağlı olarak gerçekleşmiştir. Büyümede reel sektörün üretim artışlarının rolü fevkalade azdır. Borç stokunun artması, cari açığın önüne geçilememesi, bankaların yurt dışından kredi bulmakta zorlanmaya başlaması nedeniyle uluslararası kuruluşlar da ülkemizin büyüme tahminlerini aşağıya çekmeye başlamışlardır. Nitekim, BDDK önce kredi kartı ödeme limitlerini artırdı; baktı, olmadı, nakit çekimini sınırladı. Şimdi de limitleri sınırlayarak ülkeyi büyük bir krizden kurtarmaya çalışıyor. Böylelikle, şu anki Hükûmet bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıl önceden beri, üç yıldır söylediklerimizi daha yeni yeni dikkate almaya başladı.
Vatandaşın gelecekte elde edeceği kazancından borçlandırılarak yaptırılan tüketime dayalı büyüme, artan borç yükü nedeniyle âdeta balon gibi patlamıştır. Şimdi vatandaş için, borçlanma değil, borç ödeme dönemi başlamıştır. Tüketim eğilimi azalınca, buna bağlı olarak vergi tahsilatında da azalma olacaktır. Hükûmet bu azalmadan doğan vergi kaybını, ya yeni vergiler koymak suretiyle ya da mevcut vergi oranlarını artırmak suretiyle kapatmaya çalışacaktır.
AKP Hükûmetleri döneminde başlatılan enflasyon hedeflemesi kadar maaş artışı uygulaması neticesinde ücretliler ve emekliler enflasyona ezdirilmiş, bu sayede enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılmıştır ancak 2011 yılında bu politika iflas etti, enflasyon yeniden çift haneye doğru yükselişe geçmeye başladı. 2001 yılında belirlenen politikalar neticesinde 2007 yılına kadar düşen enflasyon yeniden artışa başlamıştır.
Bu düşüncelerle, değerli milletvekilleri, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.