| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 3'üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bilmiyorum, saymadım kaç saattir çalışıyoruz ama sanıyorum bir altı, yedi saat oldu bu kanun üzerinde görüşüyoruz. Tabii bu kanun üzerinde hukuki değerlendirme yapmanın bir anlamı yok. Yani hukuk tamamen hiçe sayılmış, bertaraf edilmiş, yok edilmiş.
Bir geçici madde var, az önce kabul edildi. Yani bilmiyorum, onu dikkatli bir şekilde okursanız değerli arkadaşlar, bu istisnayı, Komisyona getirirken unutmuştunuz o maddeyi, Komisyona geldiğinde ilave etti arkadaşlar. Bugün baktım bir ilave daha oldu. Ama orada yani "Hakan Fidan kurtarılsın, ifadeye gitmesin" diye uğraşırken bir de soruşturmanın yanına kovuşturma aşamasını da katmışsınız. Tabii onu düşündüğümüzde şöyle bir değerlendirme yapmıştık değerli arkadaşlarımızla: Yani bu kovuşturma nereden çıktı? Yani hukukçu arkadaşlarımız bilirler.
Değerli arkadaşlar, yani soruşturma kovuşturma aşaması ayrı, yargılama aşamasında yani bu hükümler nasıl uygulanacak, nasıl başa dönülecek? Tabii şunu düşündük: Ya dedik bir tane Hakan Fidan var yargılanan, bir Hakan Fidan var herhâlde yargılanan, bir tane daha bilmediğimiz; ya onun için bunu getirdiniz ya da bu telaşla fark etmeden oraya, soruşturmanın yanına kovuşturmayı da koydunuz. Öyle bir olay. Yani hukuku konuşmak burada hiçbir anlam ifade etmiyor.
Arkadaşlar, aslında, tüm sözcüler yasanın niye getirildiğini anlattılar. Benim de, bu fotoğrafın daha iyi anlaşılması, daha iyi görünmesi için tamamlamak istediğim noktalar var değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan dâhil AKP sözcülerinin tümü hep şunu söylediniz, dediniz ki: "İşte bu Oslo görüşmeleri ortaya çıktığında? Daha öncesine girmiyor? Yani Sayın Bakan Bozdağ burada değerli arkadaşlara az önce bir şey söylüyor: "Sayın Başbakandan siz nasıl böyle şeyler beklersiniz? İşte kendisi değerli bir insan, yediemin, güvenilir bir insan yani burada kalkıp da ülkenin yararına olmayacak bir şeyi kendisinden nasıl bekliyorsunuz?" Arkadaşlar haklı olarak burada söylüyorlar. Ama değerli arkadaşlar, bu Sayın Başbakan, gerek referandum öncesi gerek genel seçimler öncesi, açık açık, milletin gözünün içine baka baka yalan söylemedi mi, açık açık yalan söylemedi mi değerli arkadaşlar?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hayır, söylemedi hiçbir zaman.
TURGUT DİBEK (Devamla) - MİT'in görüntüleri benim telefonumda kayıtlı. Size onları izlettireyim, Samsun'da, Kayseri'de yani biz terör örgütüyle masaya oturmayız, pazarlık yapmayız, bir araya gelmeyiz. İşte siz Cumhuriyet Halk Partisi, MHP, Kandil'in borazanlığını yapıyorsunuz diye anlatmadı mı?
Ben şunu beklerdim Sayın Başbakandan: Gerçekten dediğiniz gibiyse, o seçim öncesi çıkardı halkımızın karşısına "Evet, biz görüşüyoruz, devlet görüşür." Bunu söylüyorsunuz ya, oraya geleceğim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bizim görüşmemiz ayrı, devlet ayrı?
TURGUT DİBEK (Devamla) - Ha, devlet görüşür, biz görüşüyoruz, neyse? Başbakan, arkadaşlar, kimdir? Bu Hükûmetin başı yani bir insan göndermiş -birazdan okuyacağım size- Hakan Fidan Oslo'da PKK teröristlerine neler anlatıyor? Birer cümle, çok değil -zaten korku oradan geldi ya, anladığım kadarıyla- okuyacağım. Ama bunu söylemedi, söylemedi bunu. Bildiğimiz yöntem, ne derseniz deyin. O yüzden, Sayın Başbakanın ne yapacağından biz şüpheliyiz değerli arkadaşlar, her şey yapılabilir ama bakın, bir devlet, dünyanın her yerinde terör örgütleriyle hangi aşamada görüşür, ne zaman görüşür değerli arkadaşlar? Bunun örnekleri olmuştur, İngiltere'de de oldu.
Şimdi, ne zaman görüşür? Terör örgütü silah bırakmıştır, terörden vazgeçmiştir. Ondan sonra oturursun, dersin ki işte, tamam, oturalım, bak terör bitti, yeni bir sürece geçiyoruz, toplumsal şartlar, koşullar farklı bir boyuta geldi, oturalım konuşalım." diyebilirsin. Şimdi böyle bir olay var mı? Şu Oslo görüşmelerini okuduğumuzda terör örgütünün "Ben silah bıraktım, bırakıyorum." diye herhangi bir açıklaması var mı? Birazdan okuyacağım Afet Güneş bir şey söylüyor orada ordumuzla ilgili, hangi boyutta. Ya da şöyle bir şey olur: Silah bırakmamıştır ama silah bıraktırılması için Anayasa'nın çizmiş olduğu hükümler çerçevesinde Sayın Başbakana verilen yetkiler, Hükûmete verilen yetkiler, arkadaşlar biliyoruz, hepimiz biliyoruz. Yani orada kalkıp da? Şimdi bir KCK sözleşmesi var, kaçınız okudu onu? Açın bakın, internetten indirin şu KCK sözleşmesini. Nedir diye baktığınızda, bir devletin anayasası. Yüksek Seçim Kuruluna kadar her şeyi koymuşlar yasama, yürütme, yargısıyla, parası var, bayrağı var, mahkemeleri var, özel güvenliği var, eğitimi var, seçimleri var. KCK sözleşmesini bir alın, okuyun.
Değerli arkadaşlar, şimdi o boyutuyla devlet MİT'in görevlileri veya Başbakanın yetkilendirdiği kişiler PKK'ya gidip bu anayasal çerçevede "Kardeşim silahı bırakın, bu terörden vazgeçin ama bu ülkenin bölünmez bütünlüğü var, bu ülkenin anayasal kuralları, kurumları var, yargısı var. Neyse gelin hesabınızı verin yargının karşısında" mı demiştir? Öyle bir görüşme zemini mi gördük biz, hazırlandı değerli arkadaşlar? Bizim Genel Başkanımızın da, bizlerin de zaman zaman söylediği bir söz var: Devlet, evet yeri geldiğinde görüşür ama bu boyutuyla görüşür, bunu söylemeye çalışıyoruz. Ya silahı bırakmıştır terör örgütü, ondan sonraki o aşamada görüşülür ya da dediğim gibi sen oturup da Abdullah Öcalan'ın çizmiş olduğu yol haritasını "Yüzde 95 uzlaştık, anlaştık." diye orada, Oslo görüşmelerinde anlatırsan savcı da kalkar bunu sorar. Her ne kadar Fikret Seçen, geçen gün bu savcı görevden alındıktan sonra başsavcı vekili kalktı bir şeyler söyledi. Dedi ki: "Bu soruşturma kapsamında Hükûmetin politikaları ve Oslo görüşmeleri yoktur." Hayır vardır arkadaşlar, işin özü odur, işin özü odur. Birkaç şey okuyacağım size, çok değil. Bakın, şimdi, Hakan Fidan diyor ki: "Olayın siyasi içerikli daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hâsıl olunca Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi." "Yani artık siyasi boyuta geçtik." diyor. Başka bir yerde daha var kendisinin bir görüşmesi, diyor ki: "Düşünce olarak bulunduğum yer açısından önemli değil -devam ediyorum- çünkü görüyorsunuz ki yüzde 90-95 bütün konularda birleşen bir genel çizgiye gelindi." Ne anlarsınız bunlardan değerli arkadaşlar, ne anlarsınız?
Devam edeceğim. Şimdi, Sabri Ok bir şey söylüyor, diyor ki? Afet Güneş'le beraber diyalog içerisinde, Sabri Ok'un açıklaması: "Biz istiyoruz ki en kısa sürede bu sorun çözülsün, böyle altı yılda, yedi yılda değil." diyor. Afet Güneş ne diyor değerli arkadaşlar: "Ya, neresinden bakarsak bakalım, çözümün parametreleri içinde işte basit birtakım talepleriniz var. Taleplerden, anayasa değişikliğinden Öcalan'ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda, beş ayda, sekiz ayda, bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değildir." Buradan ne anlıyorsunuz? Zamana ihtiyacımız var, hepsini tamamlayacağız, ben bunu anlıyorum yani orta zekadaki herkes bunu anlar.
Değerli arkadaşlar, silah bırakılmasıyla ilgili "Silahı bıraktık, işte bundan sonra biz terör eylemlerinden vazgeçtik." diye şu Oslo görüşmelerinde bir tek söz var mı? Ama şu var değerli arkadaşlar, Afet Güneş diyor ki: "Ordunun şu an yaptığı planlı bir operasyonu yoktur." Silahı bırakan devlet, PKK değil, onlar bırakmamışlar, biz bırakmışız görüşmeye giderken ve bunu da onlara söylüyoruz, "Ordunun şu an yaptığı bir planlı operasyon yoktur." diyoruz.
Değerli arkadaşlar, işte bu telaş budur. Bakın, fotoğraf bu. Sayın Başbakan?
Ha, burada bir şey daha var, atladım. Hakan Fidan bir şey daha söylüyor orada, diyor ki: "Sayın Başbakan bir risk alıyor, bir risk. AKP içinde, Bakanlar Kurulunda -değerli arkadaşlar- kendisine karşı olanlar var." diyor, onu da söyleyeyim. "Ama etrafta bazı bakanlar defalarca gidip, benim ismim ve benim pozisyonumda burada bulunmamın Hükûmet için çok ciddi bir risk alanı, sıkıntı alanı olduğunu söyledi." Yani şunu diyor: "Bu konuda AKP'nin içinde yani sizlerin içinde ve Hükûmetin içerisinde bu yürütmeyi, bu sürecin götürülmesine karşı çıkan, itiraz eden çok sayıda insan var." diyor. "Buna rağmen Başbakan bir risk aldı, sorumluluğu üzerine aldı." diyor.
Değerli arkadaşlar, fotoğrafın boyutu budur. Bakın, savcı zaten söylüyor, ele geçen belgelerde, ortada var. Ne yapmış Sayın Başbakan, ne yapmış değerli arkadaşlar? Kendisi birilerini görevlendirmiş "Oraya git, bu işi siyaseten çözelim." demiş. Siyaseten çözmek için de orada, işte "KCK sözleşmesinde belirlenen ve protokollerde de konuşulan her türlü çözüm hayata geçirilecek." denmiş. Bunlar bizim Anayasa'mızın ihlalidir, anayasal suçlardır.
Sayın Başbakan da bunun farkında, değerli arkadaşlarım, o da farkında ama şunu söyleyeyim -süre kısa, bitiyor- bu yasa Hakan Fidan'ı kurtarır, yani soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması? Az önce söyledim, belki başka Hakan Fidan'ınız da var çünkü kovuşturmayı da dâhil ettiğiniz için buraya, bilemiyorum, ama Sayın Başbakanı kurtarmaz. (CHP sıralarından alkışlar) İnanın, bu yasa Sayın Başbakanı kurtarmaz. Niye kurtarmaz? Ortada suç varsa, orada duruyorsa değerli arkadaşlar, 257'nci maddenin üçüncü fıkrası duruyorsa, 250'nci madde duruyorsa, özel yetkili savcılar orada duruyorsa, bir suç varsa Hakan Fidan zaten söyleyeceğini Oslo'da söylemiş, Afet Güneş söyleyeceğini Oslo'da söylemiş, onların ifadesinin alınmasına gerek yok. Sayın savcı alır, Başbakanı da çağırır, onun da ifadesini alır, fezleke de düzenler. Onun için de bir yasa düzenlemeniz lazım bana göre değerli arkadaşlar. Bu yasa Sayın Başbakanı kurtarmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Sürem yetmedi, bir şey daha söyleyeyim?
BAŞKAN - Sayın Dibek, teşekkür ederim.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Bir dakika Başkanım?
Değerli arkadaşlarım, "Şu Atatürk'ü Koruma Kanunu'na ihtiyaç var mı?" diye Hüseyin Çelik söylüyor, zaman zaman da sizin arkadaşlarınız söylüyor. Bugün Hakan Fidan'ı koruma kanununu getirdiniz, farkında mısınız? Bunu da söylemeden edemedim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Dibek.