GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13.12.2011

BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de en temel taşlarını oluşturmaktadır. Türkiye'de faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 99'undan fazlası KOBİ sınıflandırması kapsamında kalmaktadır.

KOBİ'lerimize ilişkin olarak Bakanlık tarafından hazırlanan KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı'nda yer alan bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bilgilerin tamamı, TÜİK yıllık iş istatistiklerinin 2009 yılı verilerine dayandırılmıştır. Strateji ve Eylem Planı'nda 250 kişiden az çalışanı olan işletmeler KOBİ tanımı içersinde sayılmıştır. Buna göre Türkiye'de bulunan KOBİ sayısı 3 milyon 222 bin 133'tür.

KOBİ'lerin yüzde 82'si hizmet ve ticaret, yüzde 13'ü ise imalat sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.

KOBİ'ler Türkiye'de toplam istihdamın yüzde 78'ini, toplam katma değerin yüzde 55'ini, toplam satışların yüzde 65'ini, toplam yatırımların ise yüzde 50'sini oluşturmaktadır.

Ayrıca, Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 60'ını gerçekleştiren KOBİ'lerin toplam krediler içerisindeki payı da yüzde 24'tür.

Sayın vekiller, KOSGEB, Türkiye ekonomisinde bu denli önemli yer tutan KOBİ'lerin etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide bütünleşmeyi ekonomik gelişmelere uygun bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1990 yılında kurulmuştur. Yirmi bir yılını doldurmuş olan KOSGEB, ne yazık ki bu kuruluş kanununda belirtilmiş olan amacını yerine getirmekten bir hayli uzaktır.

Sayın Bakan, 23/11/2011 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonundaki Bakanlığının sunuş konuşmasında, bugün için KOSGEB veri tabanına kayıtlı işletme sayısının 620 bin olduğunu ifade etti.

Sayın Bakanın bu açıklamasından, Türkiye'deki KOBİ sayısı 3 milyon 222 bin olduğuna göre, her beş KOBİ'den yalnızca birinin KOSGEB veri tabanına kayıtlı olduğu sonucu çıkmaktadır. Kendilerinden önce bu sayının 4 bin olduğu vurgusunu da keyifle yapan Sayın Bakan, Bakanlığınca açıklanan KOBİ Strateji Eylem Planı ve 2011-2014 yılları arasını hedefleyen 5 Ocak 2011 tarihli Türkiye Sanayi Strateji Belgesi'nde yer alan KOBİ'lere ilişkin verilerin, TÜİK'in 2008 ve 2009 yılı afakî verilerine dayandırıldığını unutuyor.

İktidarda dokuzuncu yılını doldurmuş olan AKP hükûmetleri sanayi bakanlarının bir türlü bitiremedikleri Sanayi Envanteri çalışmasından elde edecekleri veriler, TÜİK'in yalan yanlış bilgilerinden daha makbul ve daha güncel olacaktır.

Sayın Bakan aynı konuşmasında, 2003 yılına kadar 14 milyon 500 bin lira olan KOSGEB desteklerinin kendi iktidarları döneminin tamamında 400 milyon liraya ulaştığını ifade etmişti.

Şimdi, şöyle bir hesap yapalım:

2003 yılına kadar 4 bin kayıtlı KOBİ, 14 milyon 500 bin lira destek. Verilen desteği, kayıtlı KOBİ sayısına bölelim. Ne eder? KOBİ başına 3 bin 625 lira destek.

2003 yılından günümüze kadar 620 bin kayıtlı KOBİ, 420 milyon lira destek. Verilen desteği, kayıtlı KOBİ sayısına bölelim. Ne eder? KOBİ başına 645 lira. Ne diye öğünüyorsunuz? Ben bu rakamları verirken sizden önceki dönemi aklamaya çalışmıyorum, aksine "Tencere dibin kara." diyenlere "Seninki kapkara." diyorum "Ama senin haberin yok." demek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri; KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı'nda, 2003 ve 2008 yılları arasındaki seyri itibarıyla KOBİ'lerin ekonomi içindeki paylarına ilişkin bilgiler verilmiştir.

Bu bilgilere göre KOBİ'lerin toplam yatırım içindeki payı, 2003 yılında yüzde 61,3 iken 2008 yılına gelindiğinde yüzde 50'ye düşmüştür.

Bu düşüş bize bir durumu çok net ifade ediyor. AKP hükûmetleri döneminde KOBİ'lerimiz yatırım yapamaz duruma getirilmiş, zengin ve yoksul arasındaki makas giderek açılmış, gelir dağılımındaki dengesizlik artmıştır.

Bir diğer ifadeyle, AKP dönemlerinde sermaye, KOBİ tanımı dışında kalan ve oransal anlamda binde 1 olan kaymak tabakanın elinde yoğunlaşmıştır.

Saygıdeğer vekillerim, 2011-2014 yılları arasını hedefleyen 5 Ocak 2011 tarihli "Türkiye Sanayi Strateji Belgesi"nin 82'nci sayfasında "KOBİ'lerin Finansmana Erişim" başlığı altında şu bilgilere yer verilmektedir:

2008 yılı TÜİK verilerine göre, ülkemizde 3 milyon 449 bin 795 olan KOBİ'lerin, toplam kredilerden aldıkları payın yaklaşık yüzde 26 olduğu ifade edilmektedir.

Ayrıca, belgede BDDK verilerine göre, 2009 yılı sonu itibarıyla Türk bankacılık sistemi kredi toplamının 392 milyar 621 milyon TL olduğu ve bu kredilerin yüzde 21,4'ünün KOBİ kredileri olduğu belirtiliyor. AKP hükûmetlerinin elmayla armudu toplayıp aynı şeymiş gibi sunma kurnazlığı bu belgede bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

"Türkiye Sanayi Strateji Belgesi" başlığı altında yer alan bu bilgilere göre, kullandırılan kredilerin sanayici KOBİ'ler tarafından alınmış krediler gibi sunulması tamamen bir aldatmacadır. Çünkü KOBİ'lerin çok büyük bir bölümünün sanayici olmadığını hepimiz biliyoruz.

Kredilere ilişkin diğer bir husus da şudur: Türkiye Sanayi Strateji Belgesi'nde yer alan bilgilere göre, 2009'da KOSGEB desteklerinden yararlanan işletme sayısı 69 bin 47 olarak verilmiştir. Bu da demek oluyor ki toplam KOBİ'lerden ancak yüzde 2'si KOSGEB desteklerinden yararlanabilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmamın başında KOBİ Strateji Eylem Planı'na dayanarak KOBİ'lere ilişkin bilgileri sizlerle paylaşmıştım. 2009 yılı TÜİK verilerine dayanarak yapılan KOBİ Strateji Eylem Planı'nda KOBİ sayısı 3 milyon 222 bin olarak veriliyor. Şimdi ortada, aynı yıl ve aynı bakanlık tarafından hazırlanmış iki tane strateji belgesi var. Biri, Türkiye'nin Sanayi Strateji Belgesi, TÜİK 2008 yılı verilerini kullanmış ve KOBİ sayısını, -yuvarlıyorum- 3 milyon 450 bin olarak veriyor. Diğeri, KOBİ Strateji Eylem Planı, TÜİK 2009 yılı verilerini kullanmış ve KOBİ sayısını -yine, yuvarlıyorum- 3 milyon 222 bin olarak veriyor. İşte, bu iki veri arasındaki 228 bin fark, teğet geçen 2008 krizinin Türkiye'ye etkisidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, KOBİ'lerin ve genel olarak sanayinin coğrafik olarak dağılımındaki dengesizliğin yol açtığı en büyük sorunlardan biriside bölgeler arası gelişmişlik farklarıdır. KOBİ'lerin yüzde 55'e yakını, İstanbul, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yoğunlaşmış olarak faaliyet göstermektedir. Bu yoğunlaşma, iç göç hareketleri, gelir paylaşımında dengesizlikler ve kentsel sorunları beraberinde getirmektedir. Yıllardan beridir devam eden bu sorun, AKP hükûmetleri döneminde de katlanarak maalesef devam ediyor. Seçim beyannamesinde İstanbul'a iki uydu şehir, üçüncü köprü, yeni bir tüp geçit, Galata ve Haydarpaşa'da limanlar, yeni bir havaalanı vaatlerinin üstüne eklediği çılgın projelerle AKP Hükûmetinin bu soruna çözüm bulamayacağı ortadadır.

Sanayi Bakanlığının hazırladığı Türkiye Sanayi Strateji Belgesi'nde, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesine yönelik inisiyatif, tamamen kalkınma ajanslarına, AB hibe programlarına ve bölgesel özelliklere duyarlı üniversitelere bırakılmıştır. Strateji Belgesi'nde GAP, DAP, DOKAP ve Zonguldak Bölgesel Kalkınma Planı gibi bölgesel kalkınma planlarına ilişkin tek bir kelime dahi edilmemiştir. Kuşkusuz bu projelerin hepsi de çok önemlidir. Ancak, Güneydoğu Anadolu Projesi kırk yılı aşkın bir süredir yılan hikâyesine dönüştürülmüş, "Bu günahın dokuz yılı da AKP hükûmetlerine aittir." diyorum. Nüfus ve coğrafi bakımından Türkiye'nin yüzde 10'unu kapsayan bir alanda uygulanan GAP, garibanları aldatma projesine dönüşmüştür. Bunun en temel kanıtı da AKP İktidarının, işsiz kalmış yığınların güvencesi olan fondan bütçe açığına yama olsun diye 9 milyar lirayı hiç ederken GAP'ı gerekçe göstermesidir.

Saygıdeğer vekiller, otuz dört üyeli OECD ülkeleri arasında, Türkiye'nin bölgesel adaletsizlikteki yeri birinciliktir. TÜİK'in 2008'de yayınladığı millî gelirin illere göre dağılımı, bu birinciliği fazlasıyla hak ettiğimizi doğruluyor. 2008 itibarıyla aslan payını alan İstanbul'un Türkiye millî gelirindeki payı yüzde 28'e yaklaşmış, en yakınındaki Ankara'nın payı yüzde 8,5, Bursa ve çevresi ile İzmir'in payı da yüzde 6,5 olmuştur.

Van, Ağrı, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt'in tamamı ise millî gelirden payına düşen yüzde 2'lik oranla yetinmeye mahkûm edilmiştir.

Millî gelirdeki bu uçurum, kişi başına gelir itibarıyla daha net olarak görülmektedir. TÜİK 2008 yılı verilerine göre Türkiye'de kişi başına gelir 9 bin 300 dolardır. Fert başına düşen gelir İstanbul'da 14 bin 500 dolar, Kocaeli ve Bursa çevrelerinde 13 bin dolar iken Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Ağrı, Diyarbakır, Mardin ve çevre illerinde ise 3 bin 500 doları bulmamaktadır.

Saygıdeğer vekillerim, ileri demokrasilerde, bölgelerarası eşitsizliği gidermek amacıyla az gelişmiş bölgeler lehine kayırmacılık ve pozitif ayrım politikaları uygulanmaktadır Teşvik sistemi de bunlardan birisidir. Türkiye'de?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Binici, süreniz tamam efendim.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)