| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel tarafından verilen MİT Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün burada, hep beraber bağırdığımız 12 Eylül 1980 darbesinden sonra oluşturulan Anayasa'nın 17'nci maddesiyle güvence altına alınan yaşama hakkını ilgilendiren ve demokratik hukuk devleti ilkesinden sapıldığını gösteren bir kanun teklifini görüşüyoruz. Belki bu kanun teklifi bir maddeden ibaret ama bu kanun teklifinin içerdiği anlam, sonuçları çok ciddidir, çok büyük olacaktır.
Değerli milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki geçen hafta İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı tarafından MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan ve eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve 2 MİT mensubu hakkında soruşturma açıldığı bunların ifadeye çağırılması üzerine anlaşılmış ve hemen Hükûmet ve Hükûmet yanlıları, AKP yanlıları ayaklanmıştır. Sanki Türkiye'de ilk defa bir MİT mensubunun ifadesi alınıyormuş gibi ortalığı toz dumana katmışlardır. Önce bu soruşturmayı açan, başlatan, yürüten savcının kararında değişiklik yapılmak üzere her türlü baskı uygulanmış ama kararında değişiklik olmayınca cuma günü saat 17.00 sıralarında söz konusu bu teklif apar topar hazırlatılarak -acemice ve panik hâlinde, mevcut zordan kurtulma anlayışıyla hazırlanmış- bugüne kadar görülmediği bir şekilde Meclis Başkanlığına sunulmuş ve daha Meclis Başkanlığındayken Adalet Komisyonuna, telefonla, kanunun yolda olduğu ve gündem oluşturulması ve Komisyon üyelerine dağıtılması söyleniliyor ve bu kanun teklifi, cuma günü saat 18.00'den sonra Komisyon üyelerine elektronik posta adresiyle gönderiliyor.
Değerli arkadaşlarım, salı günü bu kanun teklifini enine boyuna Komisyonda konuştuk, eleştirilerimizi dile getirdik.
Şimdi, öncelikle söylemek istediğim konu şudur, demokrasiler şu sorunun yanıtını vermek zorundadır: Demokrasilerde terörle mücadele etmek için hukuk devletinden sapılmak gerekiyor mu? Ya da devletin legal örgütleri dışında illegal bir örgütlenmeye gidecek kanalları açmak gerekiyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasası'nda yazıldığı üzere -Anayasa'nın 2'nci maddesinde yazıldığı üzere- gerçekten demokratik bir hukuk devleti ise o zaman terörle mücadelede de, başka konularda da bu ilkeye uymak durumundadır, hukuk devleti ilkesine herkes sarılmak durumundadır.
Aslında, gazetelere bakıyorum, bu teklifin mimarının Sayın Recep Özel olduğu söyleniyor, bu teklifin mimarı aslında Sayın Başbakan.
Şimdi ben tüm heyetinize soruyorum, tüm Türkiye'ye soruyorum: Eğer, İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı bu kişileri ifadeye çağırmasaydı ve ifadeye çağrılmasıyla bunlar hakkında soruşturma açıldığı öğrenilmeseydi, bu kanun teklifi bu Meclise gelecek miydi değerli arkadaşlarım? Çıkıp, önce bunun sorgusunu objektif olarak vermek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi geldikten sonra, bakıyorum, Hükûmetten hemen isyanlar başladı, bağırmalar çağırmalar başladı ve Sayın Bekir Bozdağ hemen demeçler verdi "Özel yetkili ağır ceza mahkemesi kanun metnini yanlış yorumlamıştır." dedi.
Değerli arkadaşlarım, konu nedir? Mevcut MİT Kanunu'nun 26'ncı maddesine göre, MİT mensuplarının görevlerinin niteliğinden doğan ya da görevi ifa ederken işledikleri suçlardan dolayı soruşturulmaları Başbakanın iznine tabidir. Şimdi, Sayın Bozdağ ve Hükûmet yetkilileri buna dayanarak, özel yetkili mahkemenin soruşturma açabilmesi için Başbakandan izin alınması gerektiğini savundular. Bu düşüncenin yanlış ya da doğruluğunu bir kenara bırakıyorum, bunu tartışabiliriz, bu bir düşüncedir. Ama değerli arkadaşlarım, ilk defa MİT mensuplarının ifadesi alınmıyor.
Daha önce, isimsiz ve imzasız bir mektupla başlatılan İrtica İle Mücadele Eylem Planı çerçevesinde, MİT'in İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı sanık sıfatıyla ifade verdi ve sanık olarak yargılanmakta. Sayın Bozdağ ve Hükûmete sormak lazım: Bu kişi MİT mensubu değil miydi? Bu kişinin aynı mahkeme tarafından ifadesi alınırken, sanık yapılırken bu MİT Kanunu'nun 26'ncı maddesi yok muydu? Niye o zaman çıkıp bağırmadınız?
Devam ediyorum arkadaşlar: Erzincan'da 2009 yılında, bundan daha iki yıl önce, Erzurum Özel Yetkili Mahkeme Savcısı Osman Şanal, Erzincan MİT Şube Başkanı Sadri Barkın İnce'yle MİT mensubu Kıvılcım Üstel'i 4 Aralık 2009 günü gözaltına aldı, hem de çatışmaya varan bir boyutta, gergin olaylar içinde gözaltına aldı. 7 Aralık 2009'da tutukladı arkadaşlar, tutukladı. Yani ifade almaya çağırmadı, bunlarda olduğu gibi ifadeye davet etmedi. Gittiler, orayı bastılar, MİT'i ve bu kişileri gözaltına aldılar. O zaman MİT Kanunu'nun 26'ncı maddesi yok muydu? Bekir Bozdağ o dönem AKP Grup Başkan Vekiliydi, aklın neredeydi Sayın Bakan, niye o zaman söylemedin? Niye o zaman "Başbakanın izni gerekiyor." demedin?
Devam ediyoruz arkadaşlar: MİT Asya Bölge Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu 9 Mart 2011 günü Afganistan'dan Türkiye'ye döndü. Bir gün sonra Oda TV davasında tutuklandı ve sanık sıfatıyla o davada yargılanıyor ve değerli arkadaşlarım, bu kişi, biliyorsunuz, Silivri zindanlarında öldü. Öldü mü öldürüldü mü, onu da bilmiyoruz. Peki, Kaşif Kozinoğlu MİT mensubu değil miydi? Kaşif Kozinoğlu yargılanırken bu 26'ncı madde yok muydu? Hâlen şimdi İstanbul'da şike operasyonu kapsamında İstanbul MİT Bölge Başkanı şüpheli olarak, sanık olarak yargılanmaktadır değerli arkadaşlarım.
Sevgili milletvekilleri, hukukta çifte standart olmaz. Burada sormak gerekiyor, gerçekten bütün bu kanunsuzluklar olurken bu özel yetkili mahkemeler acaba yorumda hata yapmadı mı? Bu özel yetkili mahkemeler Ergenekon, Oda TV, Balyoz davalarında, KCK davalarında, Hükûmetin sempatiyle baktığı davalarda hukuk dışı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına aykırı kararlar verirken acaba yasalarda yorum hatası yapmamışlar mıydı? Şimdi mi yorum hatası yaptılar? Bunları Hükûmetin yanıtlaması gerekiyor ama demokrasi adına bu tartışmalardan çıkan olumlu bir sonuç vardır, o da şudur: Bu tartışmaların altında Fethullah Gülen-Erdoğan çatışması var mıdır, yok mudur? Bu beni ilgilendirmiyor, gazeteler hep bu konunun üstünde duruyor. Ya da bu çatışmanın şifresi yargı-MİT çatışması mıdır? Bu da ilgilendirmiyor. Hukukçu olarak beni ilgilendiren, bu tartışmalardan çıkan bir olay vardır, o da haksızlıkların ve hukuksuzlukların üretim merkezi hâline gelmiş özel yetkili mahkemelerin gerçekten hoyratça, kaba, hukuk tanımaz uygulamalarının artık iktidar çevrelerini rahatsız ettiğidir yani bumerang etkisiyle de olsa iktidar artık aklını başına toplamalıdır, Sayın Adalet Bakanının geçmişte bir yerde söylediği gibi, olayları tek tek tartışmak yerine kökünden çözmelidir. Nedir kökünden çözmek? Bu olayların ana merkezini oluşturan özel yetkili mahkemeleri kaldırmaktır değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakan bir konuşmasında -sorulduğu zaman- aynen şunu söylüyor: "Konuları tek tek tartışamayız. Eğer bugün bunu tartışırsak yarın başka bir konuyu tartışmak zorunda kalırız."
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı sıfatıyla Ergenekon ve KCK davalarında ve diğer davalarda "Herkes yaptığının hesabını verecek." diyor ve burada "Bütün kurumlar hesap verebilir olmalıdır." diyor, "Kurumlar denetlenebilir olmalıdır." diyor.
O zaman Bülent Arınç'a sormak lazım: Gerçekten, İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemesi savcısının Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250'nci maddesindeki suçlar nedeniyle başlatmış olduğu soruşturmadan bu kişileri apar topar kurtarmanın, kurtarmaya çalışmanın amacı nedir? Bunları niye hesap verebilir olmaktan çıkartıyorsunuz?
Bugün getirilen bu kanun teklifi çok masum bir kanun teklifi değildir değerli milletvekilleri. Bu kanun teklifiyle, aslında, mevcut MİT Kanunu'nda MİT mensuplarına dokunulmazlık tanındığı gibi Başbakanın özel bir görevle görevi ifa etmek üzere görevlendireceği kişilere de bir ayrıcalık, dokunulmazlık tanımlanıyor.
Şimdi söyledik yani bu kanun teklifi o kadar acemice hazırlanmış ki hazırlayan, teklifi veren arkadaşımın bu teklifi hazırladığına ben inanmıyorum zaten; kendisine saygı duyuyorum çünkü bir hukukçu bu kanun teklifini hazırlamaz, o kadar acemice hazırlanmış ki?
Şimdi, önce, bakın, bu kanun teklifi verildi. Bu kanun teklifi nasıl geldi? Şöyle: "MİT mensuplarının veya Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin?" Yani iki grup, özel grup Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenler? Nedir bu özel görev? Bilen yok. Peki, kimler görevlendirilecek? Mesela, bu kapsamda terör örgütünün liderini Sayın Başbakan görevlendirebilir mi? Komisyonda arkadaşlar dedi ki: "Canım öyle şey mi olur? Yani koskocaman Başbakan bunu yapar mı?" E peki ben size soruyorum: Bu ülkede sizin atadığınız, kuvvet komutanı yaptığınız, Türk Silahlı Kuvvetlerinin başına getirdiğiniz, Genelkurmay Başkanı yaptığınız İlker Başbuğ bugün "terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla yargılanıyor, hapishanede ve bu kişi, iddianamede "Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış Ergenekoncu" olmakla suçlanıyor. E peki Başbakan niye yapmasın? Yani Başbakanın güvenilirliği nereden kaynaklanıyor? Yani arkadaşlar, bir hukuk devletinde kişilerin yarattığı bir güvence olabilir mi?
Dolayısıyla, bu olaylara baktığımızda insanların güvencesini bir Başbakana bağlayamazsınız. "Başbakanın özel görevlendirdiği kişiler." Pekâlâ, bana göre, bir terör örgütünün yöneticisini görevlendirebilir. Niçin görevlendirebilir? O da belli değil: "Özel bir görevi ifa etmek üzere." Arkadaşlar, Anayasa'mız açık, Anayasa'nın 6'ncı maddesinde "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz." Şimdi, Sayın Başbakanın hangi görevleri yapacağı, Anayasa'da ve yasalarda bellidir. Şimdi öyle bir şey düşünün ki, bir görevi ifa etmek üzere herhangi bir kişiye Sayın Başbakan, örneğin, ana muhalefet partisine suikast yaptırabilir, örneğin Cumhurbaşkanına suikast yaptırabilir ya da Cumhurbaşkanına veya ana muhalefet partisine suikast yapan bir kişi, "Ben Başbakanın özel görevlendirmesiyle bu görevi yaptım." diyebilir. Buna engel yok. "E canım Başbakan yapmaz."
Şimdi, aldığım habere göre AKP Grubu bir önerge verecekmiş. Bu özel görevlendirilenleri kamu görevlisi olmakla sınırlayacakmış. E arkadaşlar bu kanun teklifinin acemice hazırlandığının somut göstergesidir bu. Yine Adalet Komisyonunda getirildi denildi ki, "Bu kanun teklifi geçmişe de uygulanır." Değerli arkadaşlarım., şimdi bakın Anayasa'nın 2'nci maddesi hukuk devletidir. Bu kanun teklifi Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırıdır, bu kanun teklifi Anayasa'da yazan kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır, bu kanun teklifi Anayasa'nın 137'nci maddesindeki kanunsuz emre aykırıdır. Hiç kimse, ister Başbakan ister Cumhurbaşkanı, konusu suç olan bir konuda emir veremez. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, Sayın Başbakan neyin emrini verecek? Hangi özel görevi ifa etmenin emrini verecek? Yani bu ülkede devletin legal kurumları görevlerini ifa edemiyor da, Sayın Başbakana bağlı olan legal organlar, Millî İstihbarat Teşkilatı görevini ifa edemiyor da bir de Sayın Başbakanın özel görevlendirmesine ihtiyaç mı duyuluyor? Buna Sayın Başbakan neden ihtiyaç duyuyor? Biz şunu söylediğimizde, "Siz Sayın Başbakana devlet içerisinde kendi özel örgütünü kurma yetkisi veriyorsunuz." dediğimizde arkadaşlarımız kırılıyor. Eğer arkadaşlar, siz gerçekten Başbakana, devletin legal örgütlenmesi dışında başka bir örgütlenmenin içinde olmasını istemiyorsanız böyle bir kanun teklifi, yetkiyi vermezsiniz.
Ben Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekiliyim. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsaydı, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Başbakan olsaydı ona bu yetkiyi veren bir kanuna bir hukukçu olarak "evet" demeyi içime sindiremezdim değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekillerim; şimdi, Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, gerçekten Türkiye'de neler oluyor? Bunu ben size Komisyonda sordum, yanıt vermediniz. Türkiye'yi kim yönetiyor? Bakın, "Uludere'de istihbaratı kim verdi?" dedik. Genelkurmay açıklama yaptı: "Biz istihbarat aldık ve bu istihbaratı değerlendirdik, buna göre operasyon yaptık." dedi. MİT açıklama yaptı: "Biz istihbarat vermedik." dedi. Sayın Bakan, sayın arkadaşlarım; MİT'in istihbarat vermediğini varsaydığımıza göre Uludere olayındaki istihbaratı kim vermiştir ya da MİT bu konuda gerçekleri saptırmakta mıdır? Ülkelerin tarihlerine baktığımızda, bizim kendi tarihimize baktığımızda, istihbarat örgütlerinin bizzat terör olaylarını örgütlediğini, yönettiğini biliriz. Türkiye'de 12 Eylül öncesinde, hatta 12 Eylül sonrasında kimi toplumsal felaketlerin istihbarat teşkilatları tarafından, CIA'yle, MİT'le iş birliği tarafından düzenlendiği konusunda bu toplumdaki kuşkular hâlen giderilememiştir. İtalya'da Gladio yargılaması vardır ve oradaki olaydan sonra, en son Başbakan çıkıp açıklama yapmak zorunda kalmıştır bu olayın İtalyan istihbarat örgütü tarafından yapıldığı konusunda.
Şimdi, ben Sayın Bakana soruyorum: "Türkiye'yi kim yönetiyor?" diyorum. Bugüne kadar, KCK ya da başka örgütlerin yaptığını bildiğimiz, en azından bizim öyle sandığımız olayların kaç tanesi MİT tarafından ya da illegal örgütler tarafından yapılmıştır? Bakan çıkıp açıklamak zorundadır. Bakan demeç verdi: "Suç işlenmezse, örgüte sızılmazsa bu işler olmaz."mış! Arkadaşlar, MİT'in ülkenin milletiyle, ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü parçalamak gibi bir görevi mi var? MİT'in görevi kanunda yazılı. Yine ben soruyorum Sayın Bakana: Yakalananların bin tanesinin MİT mensubu olduğu söyleniyor. Ya arkadaşlar, çok vahim bir şey. Yani KCK operasyonunda yakalananların bin tanesi diyorlar ki "MİT mensubu." Eğer öyleyse o zaman, Sayın Bakan, MİT KCK'yi ele geçirmiş midir? Yani KCK MİT'in bir yan kuruluşu hâline mi gelmiştir? KCK'nin yürütme kurulunda kaç tane MİT mensubu vardır? Ya da bölge sorumlularının kaç tanesi MİT mensubudur Sayın Bakan? Bunları çıkıp açıklamak zorundasınız. Siz bu iktidarda, özellikle Susurluk sürecindeki birtakım gayrihukuki kanun ve emirlerden dolayı yapılan uygulamaları Ergenekon davasında sorgulatmak iddiasını savunan bir Hükûmetsiniz. Şimdi, Başbakana böyle, sınırsız, ne idüğü belirsiz bir yetki, ne idüğü belirsiz insanlara vermek suretiyle, yeni illegal bir örgütlenme yaratacağınızın, Türkiye'de yeni yeni faili meçhul bırakılan siyasi cinayetleri başlatacağınızın farkında mısınız? Yani bir zamanların Başbakanının söylediği "Kurşun atan da devlet için, yiyen de, şereftir." dönemini mi başlatmak istiyorsunuz?
Arkadaşlar, bu kanun teklifi soruşturulmakta olan somut bir olaya özgü bir kanun teklifidir. Yani kişiye özel olmanın ötesinde olaya özeldir, somut bir olaya özeldir. Yani yapılan soruşturmanın elinden belirli kişileri kurtarmaya yöneliktir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözünüzü toparlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - ?soruşturmayı bertaraf etmeye yöneliktir. Bu, yasama organındaki çoğunluğun parmak sayısını dayatarak yargıyı yok saymasıdır. Dolayısıyla, bu yönüyle özellikle Anayasa'nın 138'inci maddesine çok açıkça aykırıdır. Gerçekten bu ülkede demokrasiyi savunuyorsanız, hukuku savunuyorsanız o zaman yapılacak bir tek iş vardır, özel yetkili mahkemeleri kaldırmak, hoyratça, kaba, hukuk tanımaz uygulamalara son verdirmek, herkesin ama herkesin normal adliye mahkemelerinde soruşturulması ve aklanması olanağının tanınmasıdır.
Şimdi, ben, AKP Grubuna sorarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Ey AKP Grubu, MİT'e yönelik, gazetelere yansıyan bu kadar ciddi suçlamalar var. Bu ciddi suçlamalar karşısında siz burada çıkardığınız yasayla onlar hakkındaki soruşturmayı örtbas edebilirsiniz ama toplum vicdanında o insanların suç işlediği yönündeki kanıyı nasıl yok edeceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Buna MİT'in de müsaade etmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.