GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:38
Tarih:20.12.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, Gazi Meclisin kurucu iradesini saygıyla, bağlılıkla selamlıyorum.

İki haftadır Genel Kurulda, bir ay boyunca da Plan ve Bütçe Komisyonunda geç saatlere kadar üstelik de Türkiye Büyük Millet Meclisine dönük sistematik itibarsızlaştırmanın gölgesinde takdire değer bir çalışma sergileyen başta milletvekili ve grup danışmanlarımız, uzmanlarımız, stenograflarımız, kavaslarımız, çay ocakları, lokantalar, bankolar bütün birimlerimizdeki emekçilerimize; ne kadar manşet verebildik onlara bilmiyorum ama kıymetli meslektaşlarıma, gazeteci arkadaşlarımıza ve haklarını madden ödeyemediğimiz peş peşe intiharlarıyla açıkça beliren ağır hayat koşullarını düzeltemediğimiz bir de üzerine görevlerinin ne kadar kutsalı varsa burada yerle bir oluşuna şahit olmak durumunda bıraktığımız Emniyet mensuplarımıza da kalpten teşekkür ediyorum emekleri için.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri boyunca muhalefet vazifemiz bir muhasebe cetvelindeki sayısal göstergeler itirazdan çok daha fazlasını yükledi omuzlarımıza. Baht utansın ki büyüme, ekonomi, refah, hakça paylaşım, kalkınma ve geleceğin müreffeh Türkiye'sini konuşmamız gereken vakitlerin tamamını merkezî iktidar, siyasi rantçıları ve etnik bölücülük arasında benzerine ancak işgal yıllarında, benzerine ancak mütareke şartlarında rastladığımız bir ittifakın, nesebi gayrisahih bir terör örgütünün kurucusu, Allah'sız bebek katilini barış güvercini gibi yutturma girişimine karşı Türk milletinin safında durma irademizi ortaya koyarak harcadık. Kendi adımıza gururluyuz, yegâne susmayanları olduğumuz için bugünlerin ama başkaları adına da yüzlerce sayfalık bir bütçe teklifinin bir tek önergemiz dahi kabul edilmeden, tek satırı bile milletin refahı lehine değiştirilmeden geçecek olmasının utancını yaşıyoruz. Ülkenin kahir ekseriyeti açlık sınırının altında yaşarken rahatça yatağınızda uyuyorsunuz. "Daha ne istiyorsunuz?" denilebildiği için burada, bu kadar kötüye kullanılabildiği için milletin vekâleti başkaları adına utanıyoruz. Emeklileri otogar köşelerinde yatıp kalkarken, çocukları viranelerde cayır cayır yanarken, sokakları çetelere teslim hâldeyken ve fakat cezaevleri yargısız infaz edilen masumlarla dolup taşarken, bu kadar kul hakkı, bunca ahın muhatabı olup da kafasını yastığa rahatça koyabilen varsa gerçekten de Allah kahretsin öyle meşrebi. Ortaya hitap ediyorum, dileyen üstüne alınabilir. Devlet kuran bu Gazi Meclisi, İmralı Cezaevinde cezasının infazı devam eden bir teröristin ayağına götürmek için seçim sürecinde rakiplerine teröristle iş birliği iftirasını atmaktan utanmayanlar olarak -Allah da böyle iddiasından vuruyor işte insanı- bir masa kurdunuz, terör örgütünün ulaklarını, avukatlarını, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin emelleriyle tahvil edenleri etrafına oturttunuz. Yasama iradesini gasbetmek pahasına gittiniz, geldiniz, oturdunuz, güldünüz, eğlendiniz, üzerinize dikilen kostümü öyle benimsediniz ki kendinizi devlet sandınız, ortaklaştığınız ihaneti millet iradesine eşitlediniz. Hele bazılarınız yapımcının gözüne girmek, yeni roller kapabilmek için senaryoyu da aşan tiratlarda bulundunuz. Merak etmeyin, en büyük puntolarla yazıldınız tarihe, hiç ama hiç unutulmayacaksınız. Yaptıklarınızın "Teröre taviz yok." diye oy topladığınız Türk milletinin vicdanında kabul görmediğini ve görmeyeceğini, dün "Hain, katil, bölücü." dediklerinizi bugün bağrınıza basmanızın Türk milleti nezdinde itibar zerrenizi bırakmadığını gördüğünüzde de ayıbınızı bizim mübareklerimizle perdelemeye kalkıştınız. Vatan, bayrak, şehitler, gaziler, barış, demokrasi, hukuk, Atatürk, cumhuriyet ve şimdi de milyonlarca Türk evladının Başbuğ'u Alpaslan Türkeş. İstismar edilmesine, çiğnenmesine, çiğnetilmesine vesile olacağınız daha neyimiz kaldı ya burada? Barış nasıl ki kimsenin elinin kirini temizleme aparatı değilse Başbuğ Alpaslan Türkeş de kimsenin eline bulaşan kanı, kiri temizleme aparatlı değildir. Başbuğ Alpaslan Türkeş'in ailesi bellidir, onun bir soy evlatları vardır, kim oldukları bellidir; bir de mücadelesini birbirine kenetlediği tabutluklardan bugüne umdeleri istikametinde yürüyen can evlatları vardır, kim oldukları lafla değil, tavırla bellidir.

Onun can evlatlarından biri olarak andım olsun, sırf birileri yaptıklarının utancını taşıyamıyor diye, bilinçaltlarından, geçmişlerinden, gerçekte ait oldukları sosyolojiden üzerlerine bir karabasan gibi çöküyor diye o utanç, ailelerindeki şehitler, gaziler, bir zamanlar teröre birlikte karşı durdukları dava arkadaşları, Ankara'da Cebeci'de, İstanbul'da Hergele'de PKK'lılar Türk bayrağını indirmesin diye, nöbet tutan evlatları yüzlerine bakmıyor diye bugün hiç kimse Başbuğ Türkeş'e yeni evlat, bize de kardeş uyduramayacak. Hiç kimse Başbuğ'un terörün siyasi uzantılarına muhabbetini kanıtlayamaz ama ben size hem de burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi TV'de terörün siyasi uzantıları için ne dediğini kanıtlayabilirim "Bunlar da terörist." demiştir. Merak edenler izleyebilir, yükledim sosyal medyama.

Sümüğünü silmekten aciz bir teröristten siyaset öğrenmeye çalışanların devleti getirdiği yeri 15 Temmuzda görmüşken, kim, kimi ve nasıl şimdi bir başka aciz teröristle devlet meselesi, millet bekası üzerine müzakereye ikna etti ben bilmiyorum ama and olsun ki biz o tefecilerin elinden sizi de Türk milletini de Türk devletini de kurtaracağız. Defalarca tekrarladık burada, biz "Terörsüz Türkiye" dendiğinde "Terörlü Türkiye" demeyiz, demedik, demeyeceğiz. Peki, siz her sözlerinin altına imza attığınız terör sevicilerine "Terörsüz Türkiye" dedirtebilecek misiniz? "PKK bir terör örgütüdür." dedirtebildiniz mi? "Terör bir insanlık suçudur." dedirtebildiniz mi? Türk milletinin dününe, bugününe, yarınına hürmetsizlik ettirmiyoruz diye burada bize "Sus! Kes!" dediğiniz kadar, Allah'ın ilk emri "Oku!" ayetinin halifesi öğretmenleri katledenlere, ezanın sedasını, müezzinleri katledenlere, Bedirhan bebeği, Serkan bebeği, Yasin Börü'yü, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu, arkadaşımızı ya, üniversite sıralarındaki arkadaşımızı katledenlere, Hasan Şimşek'i, hepimizin arkadaşını katledenlerin sözcülerine "Sus." diyebildiniz mi, diyebiliyor musunuz? Kimse mi sormuyor ya aranızda, ben bütün samimiyetimle merak ediyorum "Biz ne yaptık da Allah bizi milletimizin karşısında bu utanca düşürdü bu günlerde?" diye.

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Bu ne biçim laf ya!

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Biz hiçbirimiz küfrü savunmuyoruz ama bu ülkenin aylardır bütün sinir uçlarıyla oynayan, bütün değerlerini tahkir eden insanlarına, teröristlere, teröriste nasıl mukabele gerekiyorsa öyle mukabele edecek, dolayısıyla da tribünlerde öfke patlaması yaşamayacakları, tuzağa çekilemeyecekleri yarınların sözünü veriyoruz. Kimse sap ile samanı karıştırmasın. Bu ne menem bir barış sanrısı ki, tribünlerde bir kişiye küfrü en ağır yaptırımlara müstahak, affedilemez sayıyor ama binlerce insanın katledilmesine; binlerce cinayeti, tecavüzü; af dilemeyi dahi gerektirmeyecek, pişmanlık gerektirmeyecek, ceza gerektirmeyecek bir hak sayıyor. Küfrü kınıyor, katliamı alkışlıyor; küfürbaza kin kusuyor ama katillere anayasal garanti altında imtiyaz istiyor burada. Bu nasıl kardeşliktir ki terör hükümlüsü Leyla Zana'nın onuru, mesele kadın olmaksa eğer, binlerce Aybüke'nin, Neşe'nin, Ayşegül'ün, Esma'nın canına değer oluyor ya burada? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Ağzını çalkala, Leyla Zana'dan bahsetmeden önce ağzını çalkala. Leyla Zana'ya edilen küfrü sahiplenen kokuşmuş bir zihniyet seninki. Küfür sahiplenen kokuşmuş bir zihniyetin temsilcisisin. Küfür savunan kadın mı olur?

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Burada hiç kimse katilleri, bu kadınların katillerini kahramanlaştırmanın bu kadınlar ve ailelerinin onuruna nasıl bir tahribat yarattığını hesap etmiyor. Aybüke Yalçın onurumuzdur, Neşe Alten onurumuzdur, Esma Çevik onurumuzdur; adının ne olduğu, cinsiyetinin ne olduğu fark etmez. Onların katilleri ve katillerinin savunucuları küfre değil ama Türk mahkemelerinin Türk ceza yasalarına göre hükmettikleri son neyse ona müstahaktır. Küfre tepki göstermek başka şeydir, küfrü uğradı diye bir terör hükümlüsünün bu çatı altında kahramanlaştırmak başka şeydir.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - O küfrü güzelleştiriyor musunuz bu şekilde? O küfür sahipleniyorsunuz, küfür, küfür.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Ben bir milletvekili olarak onurumun böyle iki paralık edilmesine müsaade etmiyorum.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Terbiye yoksunusunuz.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Arkamdaki kürsü kimsenin şahsi dayatmaları için zemin hazırlama yeri değildir.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Terbiye yoksunusunuz, küfür sahiplenen vekil mi olur? Terbiye yoksunusunuz, ayıp, ayıp!

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Oraya oturan, Genel Kurulu İç Tüzük'e göre...

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Küfür sahiplenen terbiye yoksunu bir kadınsınız.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - ...yönetmekle görevlidir ve bir terör yükümlüsünün o makamda onura ilan edilmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Küfür sahiplenen terbiye yoksunu bir kadınsınız.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - ...İç Tüzük'ün açıkça çiğnenmesidir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Buna sessiz kalmak sizi daha onurlu yapmaz.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Küfür sahipleniyorsunuz, sizi bir kadın olarak kınıyorum, kınıyorum.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Buna sesiz kalmak bizi ettiğimiz yeminin haini yapar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)