GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:04.12.2025

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; neoliberalizmin en kristalize olmuş alanı olan eğitim politikalarının mağduru hâline getirilmiş bütün eğitim emekçilerini, akademisyenleri ve tüm öğrencileri selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.

Eğer grup başkan vekillerinin ortak mutabakatıyla bir dakikamız alınmamış olsaydı MESEM'leri protesto ettiği için tutuklanan öğrencilerden ve aynı zamanda dün çocuklara bir ön ücretsiz yemek için dava talebinde bulunan ve reddedilen çocukların bir ön ücretsiz yemeğinin takdir yetkisine bağlı olduğunu söyleyen Yusuf Tekin'e birkaç söz etmek istiyordum fakat 12'nci maddenin de en az bunlar kadar önemli bir madde olduğunu söylemek lazım.

Şimdi, önümüzde duran hem bu Kanun Teklifi'ne hem bunun hazırlanış biçimine şerhimiz olduğunu bir kere söylememiz gerekiyor çünkü futbol teamülleri ile aslında üniversite harçlarını aynı pakete koyarak bizlerin karşısına sunuşunuz. Bu hızınız bize kapitalizmi çağrıştırıyor çünkü kapitalizm, hızı sever ve siz, demokrasiye çok fazla olan bu hızınınızla aslında bir kez daha demokrasiyi ve doğru düzgün kanun yapabilme tarzını bir kez daha boykot ediyorsunuz, yok sayıyorsunuz. Bizler yavaş siyasetin gerekli olduğunu, bir şeylerin ortak akılla konuşulması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, 12'nci madde şunu söylüyor aslında: Vakıf üniversitelerinde artırılan öğrenim ücretlerinden bahsediyor ve bu öğrenim ücretlerinin kontrolsüz bir şekilde arttığının itirafında bulunuyor ve bunun ÜFE ve TÜFE artışı oranlarıyla dengelenmesinden bahsediyor. İlk fırsatta baktığımızda, bu dengelemenin iyi bir şey olduğunu düşünecek olsak da bunun aslında çok da iyi bir şey olmadığını çünkü eğitimde fırsat eşitliğinden eğitimin ücretsiz olması gerektiğine kadar pek çok gerçeği unutmamıza sebep olacağını vurgulamak istiyoruz.

Bir de kaldı ki ÜFE ve TÜFE artışlarının da enflasyon oranını göz önüne koyacak olursak bu kontrolün de çok bir işe yaramadığını açıkça ifade etmek gerekir çünkü TÜİK'e göre bile, ne yazık ki, enflasyon yüzde 31,07; ENAG daha doğru verileri paylaşıyor, ona göre de oran yüzde 58,62. Bu şu demek: Eğer bir bölüme kayıt ücretinin 750 bin TL olduğunu hesaba katarsak ve totalde 208 üniversitenin 79'unun özel olduğunu -yani Türkiye'deki üniversitelerin yüzde 38'inin özel üniversite olduğunu- düşünecek olursak, bu kanun teklifi sadece ve sadece özel okullardaki fahiş ücret politikalarının itirafı dışında başka hiçbir şeye hizmet etmez çünkü kontrol edilen alan da en az mevcut durum kadar vahimdir. Bu itiraf, aslında özel okul ücretlerindeki denetimsizliğin, kontrolsüzlüğün ne boyutlara vardığının da göstergesidir. Hâlbuki, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde özel okullar için kazanç amacına yönelik olmama şartı vardır. Üniversitelerin yıllardır kâr hırsıyla yanıp tutuşan şirketlerden farksız yönetildiğini de bir kez daha hatırlatmak isteriz çünkü gideceğimiz yer, bizim yol haritamız olan bu maddelerin bize aslında kâra giden yolları gösterdiğini de özelleştirilmiş eğitimi sürdürülebilir kılmayı amaçladığını da ifade etmeliyiz. Eğitimin piyasa içinde alınır satılır bir şeye dönüşmesi, bir meta hâline getirilmesi sürdürülemez çünkü üniversiteler kâr zarar mantığıyla yönetilirse, bilimsel düşünceyi üretmesi gereken akademisyenler âdeta bir elemana dönüşür, akademik kriterler göz ardı edilir, akademisyenler performans baskısıyla hep daha fazla üretmeye mecbur kalır. Mevcut durumda bir devlet üniversitesinde doçent haftada on-on beş saat ders anlatırken özel üniversitelerde bu saat otuz saate varmaktadır; bu da aslında bir iflas tablosunun en net göstergesidir.

Çözüm bellidir; eğer haritamız barış ve demokrasiyse o zaman ülkeyi, rotamızı eşitlik ve özgürlükten geçirmek zorundayız. Bunun ana hattı ise ana dilinde eşit, özgürlükçü, nitelikli, kamusal ve ücretsiz eğitim için bütçe ayırmaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)