| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Batman) - Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir vergi kanunu yine teknik gibi sunuluyor ama bu, vergi adaleti açısından uzun zamandır devam eden çarpıklığın bir halkası maalesef. Hepimiz biliyoruz ki bu ülkede rant vergisi, kripto varlık vergisi, servet vergisi gibi gerçekten vergilendirilmesi gereken "Az kazanandan az, çok kazanandan çok." ilkesinin uygulanabileceği alanlar dururken iktidar bunlara dokunmamayı tercih ediyor. Sermayenin ödediği vergiler toplam vergi gelirlerinin yüzde 20'lerine bile ulaşmıyorken iktidar kaynak yaratmak için dönüp dolaşıp hep aynı kesimin kapısını çalıyor. İkinci el araç alım satımı yapan küçük esnafın, dar gelirlilerin kira gelirlerinin, ruhsatla çalışan emekçi meslek gruplarının, maalesef, sadece bunların kapısını çalıyor ve verginin de vergisini alıyor. Vergi adaletinin değil, çaresiz kalan yurttaşın üzerine yük bindirmenin iktidar politikası hâline geldiği bir dönemde şimdi karşımıza bu yeni düzenleme getiriliyor. Oysa meseleye yakından baktığımızda şunu net bir şekilde görüyoruz: Bu düzenleme ne vergi adaletini tesis etmekte ne de sermaye piyasasındaki yasal eşitsizliğe gerçek bir müdahale anlamı taşımaktadır. Aksine, sermayenin ayrıcalıklı kesimlerini koruyan ve halktan yana dönüşümü erteleyen dar kapsamlı bir makyaj düzenlemesiyle karşı karşıyayız.
Teklifin 4'üncü maddesi, 193 sayılı Kanun'un geçici 67'nci maddesinde yapılan değişiklikler aracılığıyla sermaye piyasası araçlarının vergilendirilmesine ilişkin düzenleme içeriyor. Ancak bu düzenleme yüzeyde teknik olarak sunulsa da sermaye yapısının kimin lehine, kimin aleyhine çalıştığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Öncelikle "katılma belgeleri" ifadesinin "katılma payları" olarak değiştirilmesi veya "İstanbul Menkul Kıymetler Borsası" yerine "Borsa İstanbul" denilmesi elbette teknik uyum açısından anlaşılabilir, bunlar üzerine kimsenin bir itirazı yok. Ancak asıl tartışılması gereken bu teknik değişikliklerin içine gizlenmiş, yalnızca nitelikli yatırımcıların erişebileceği, Türkiye Elektronik Fon Alım Satım Platformu'nda işlem görmeyen, herhangi bir oransal sınırlamaya tabi olmayan fonların düzenleme kapsamı dışına çıkarılmasıdır. Peki, bu ne anlama geliyor? Bu, büyük sermayenin riskli, yüksek gelirli ve esnek yatırım araçlarına ilişkin imkânı genişletirken milyonlarca küçük yatırımcının, emekçinin, tasarruf sahibinin bu piyasalara adım dahi atmaması demektir. Sormamız gereken soru şudur: Bu düzenleme kime dokunuyor, kime dokunmuyor? Buradan açıkça ifade ediyorum: Bu düzenleme emekçinin, emeklinin, birikimiyle ayakta kalmaya çalışan yurttaşın lehine değildir; bu düzenleme esasen büyük fon yöneticilerine yüksek meblağlı sermaye gruplarına yöneliktir yani yüksek kazanç elde eden, spekülatif işlemlerle ciddi servet biriktiren kesimler yine korunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de sermaye kazançları üzerindeki vergi yükü hâlâ son derece düşüktür. Buna karşın emekçinin sırtındaki dolaylı vergi yükü her geçen gün artmaktadır. Marketten alınan ekmekten, bebek bezinden, elektrikten, sudan yani aklınıza gelebilecek halkın temel ihtiyaçlarında bütün vergi sistemleri işletilmektedir ama söz konusu milyonluk fon kazançları olduğunda devlet geride durmakta, muafiyet üretmekte, istisna yaratmaktadır. Biz DEM PARTİ olarak bu düzeni reddediyoruz çünkü bu düzen vergide adalet değil, vergide sınıfsal ayrıcalık düzenidir. Bu düzen sermayeyi kollayan, emeği görmezden gelen rejimin devamıdır. Ekonominin yalnızca İstanbul'un finans kulelerinde dönen bir çark olmadığını, Diyarbakır'da, Van'da, Hakkâri'de, Mardin'de de geçimini sağlamak için mücadele eden insanların, kadınların, gençlerin, emekçilerin, esnafın, çiftçinin ekonomisini de hatırlatmak gerekiyor. Eğer amaç gerçekten sermaye piyasalarından adil ve dengeli bir vergi düzeni tesis etmekse belli fon türlerinin dar bir şekilde hedeflenmesi değil, tüm fon kazançlarının kademeli ve artan oranlı bir şekilde vergilendirilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Böyle bir model hem gelir dağılımı adaleti açısından hem de kamu maliyesinin sürdürülebilirliği bakımından daha tutarlı olacaktır, bu kadar basit. Hem anayasal eşitlik ilkesinin hem de sosyal devlet anlayışının gereği budur. Ancak bugün önümüze getirilen düzenleme bu temel yaklaşımı değil, sermaye çevrelerini kollayan, konforunu artıran bir yerdedir. Bizim DEM PARTİ olarak fikrimiz, düşüncemiz her daim netti. Biz az kazanandan az, çok kazanandan çok olan vergi aklını daha makul görüyoruz ve bu şekilde bir sistemin vergi adaletinin adil bir şekilde dağıtılması noktasında işçinin, emekçinin, kadının, çiftçinin, emeklinin yanında olacağımızın altını bir daha çiziyoruz ve burada iktidara düşen payın gerçekten çiftçinin, emekçinin ve emekliden yana olması gerektiğini bir daha tekrarlıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)