| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi selamlıyorum.
Torba teklifin 1'inci maddesi üzerinde söz aldım. Bu madde bize ne diyor? "Tek bir konutu olan, kiraya vererek geçimini sağlayan vatandaştan gelir vergisi alalım. Gelir vergisinin istisnasını tümden kaldıralım." diyor. Neden? Bu memleketin vergi adaletinin müsebbibi, tek evi olan ev sahipleri mi; Şervan amca, Beygun teyze mi? Bu düşük gelir gruplarının yaşamını olumsuz etkileyeceği kesin olan bu teklifte zaten zor olan geçim koşullarını ağırlaştıran bu değişikliğin sosyal gerçeklik açısından, Türkiye'nin ekonomik boyutları açısından, halkın içerisinde bulunduğu vergi adaleti açısından kabul edilebilir hiçbir sonucu yok. Daha da somutlaştırırsak bu değişikliğin sosyoekonomik sonuçları, çıktıları kazanmak istenilen rakamlardan çok daha ağır bir şekilde olacak. Niye? Dar gelirlinin tek evinden elde ettiği gelir azalacak yani geçim baskısı artacak. Bu durumda ev sahipleri kendini korumak için ne yapacak? Kiraları artıracak, kiralara yansıtacak. Bu da mülksüz olan, zaten kirada olan milyonlarca kiracının maliyetlerini yükseltirken, kiraları artarken "Azaltalım." dediğiniz maliyeti daha da toplumsallaştırmış olacaksınız. Üstelik bu değişikliğin bir sonucu olarak ev sahipleri kayıt dışı tahsilat eğilimlerini artıracak yani elden kiralar vermeyi güçlendirecek, bunun kamusal denetimi zaten mümkün değil. Ezcümle, gelir dağılımındaki eşitsizliği bırakın dengelemeyi daha da keskin hâle getirecek. "Peki, amortisman oyunlarıyla, şirket kılıflarıyla, lüks gayrimenkulleriyle çok düşük vergi alan, yoksul halktan daha nasıl yasal haraç alırım?" diyen bu iktidar servet vergisi alıyor mu? Hayır. Kripto varlık vergisine bir değişiklik getiriyor mu? Hayır. Rant, lüks gayrimenkul, emlak devlerindeki vergi düzenlemesinde bir değişikliğe gidiyor mu? Hayır. Peki, vergiyi nereden topluyor? Yine yoksulun ekmeğinden, yine dar gelirlinin tek evinden, asgari ücretlinin tüketiminden, benzininden, gıdasından, yememizden, içmemizden, havamızdan, suyundan. Şimdi "Tek evi olup kiraya verenden hiçbir sınır koymadan gelir vergisi alacağız." diyorsunuz. Koyduğunuz sınır ile bu sınırın yaratmış olduğu yoksulluğu yönetme biçiminiz de vergiye yansıtmış olduğu bir başka boyutu. Bunun adı "mali güçle orantılı vergilendirme" falan değil.
Değerli arkadaşlar, iktidarın açtığı yolda zaten emlak zenginleri, ticari şirketler vergiden kaçırma yollarını çoktan buldu, bini bir para; fonlar, istisnalar, muafiyetler, vergi afları, bağış adı altında silinen milyonlarca borçları tüm cümle âlem artık duydu, biliyor. Şimdi bunları görmeden, bunlar yokmuş gibi bir yerden "Her şey tamam ama tek evi olan, geçim derdine düşen yurttaş eksik kaldı vergi adaletinden." diyen bir anlayış var. İşte, biz buna karşı çıkıyoruz, karşı çıktığımız tam da burası. Buradaki asıl sorun, çoklu mülk sahipleri ile tek evini kiraya veren yurttaşı aynı pozisyonda görmek; bahsini ettiğiniz ekonomik dengelenmeyi, adaleti burada da yok sayma, hiçe götürmenin derdi.
Çözüm ne mi? Bakın, biz Komisyon sürecinde somut, uygulanabilir bir öneri sunmuştuk: Kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından emekli, maluliyet, dul, yetim aylığı alanların yanı sıra, toplam kira geliri 100 binin altında olanlar için de bu istisna devam etsin demiştik. Bu önerimiz, en azından, tek evi olanlar açısından bir koruma sağlar diye tartışmıştık ancak belli ki bu tartışma ve bu koruma halkın geliri de durumu da göz ardı edilmiş. Gelir düzeyi düşük olan kesimlerin yükünü artırmama önerimiz bile getirilen bu öneriyle ters yüz edilmiş. Kiracı ile ev sahipleri arasında ilişkileri, mahkeme dosyalarını, ağırlaşan adli durumları; birbirini öldürmeden, yaralamadan, sokağa atmaktan kalan toplumsal, sosyal, kaotik durum da es geçerek getirildi bu. "Kayıt dışılığı azaltır." diyorsunuz; tam tersi, kayıt dışılığı daha da artıracak.
Biz "Toplumsal dengeyi korumak için gelir düzeyi ile mülk sayısı esas alınmalı, istisna buna göre vergilendirilmeli; kademelendirmeli bir vergilendirme söz konusu olsun." diyoruz. Neden olmasın? Mülk sayısı arttıkça vergilendirme oranı artsın, mülk sayısı arttıkça alınacak verginin istisnalarının kapsamı daha da genişletilerek dikkate alınsın. Böylece hem kamu geliri korunmuş olur hem de sosyal adaleti koruma konusunda en azından bir refleks ya da duyarlılık olduğu anlaşılır.
Değerli milletvekilleri "Vergi, toplumsal adaletin kurucu unsurudur." diye her seferinde söyleniyor. Zengini kayırmanın değil, yoksulluğu güçlendirmenin aracı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Bizler de bugün buralarda "Yasa yaparken halkın derdine deva olacak yasalar yapalım." diye ifade ediyoruz ama halkın derdini, borcunu, külfetini artırmak dışında bir yasa yapamıyoruz.
Yerinden yönetimi güçlendiren bir kamusal düzeneğin dayanağı da yok ama getirilen bu düzenlemelerin önergemizle ve bahsetmiş olduğumuz öneriyle alakası da yok. Tam da bu nedenle biz bu değişikliğe "hayır" diyoruz. Bu maddenin geri çekilmesi ekonomik bir gereklilik ve toplumsal adaletin en temel koşuludur çünkü bu düzenleme ne eşitlik getiriyor ne adalet getiriyor ne toplum yükü hafifliyor ne de ifade edilen vergi adaletini sağlıyor. Bizim neye itiraz ettiğimizi buradan bir kez daha belirtiyorum: Biz sadece bu maddeye değil, bu madde özelinde adaletsizliğin böylesine düzenlemelerle kurumsallaştırılmasına itiraz ediyoruz ve bu düzenlemeye "hayır" diyoruz.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)