GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:26.11.2025

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, geçen hafta perşembe günü İYİ Parti olarak bir araştırma önergesi verdik. Her zaman olduğu gibi iktidar cenahı dedi ki: "Hiç gerek yok bunları araştırmaya. Aslında böyle bir problem de yok bu memlekette." Kalkan ellerle reddedildi araştırma önergemiz. Neydi bu araştırma önergesi? "Otel, yurt ve pansiyon gibi konaklama tesislerinde, restoranlarda gıda güvenliğini ve zehirlenme risklerini araştıralım ve önlem alalım" dedik hep beraber. "İnsanlar zehirlenmesin, ızdırap çekmesin." dedik. Önergemiz burada geçen hafta verdik ve reddedildi. Aynı gün Sayın Erdoğan'ın bir ifadesi var, diyor ki Sayın Erdoğan: "Gıda güvenliğinde en küçük bir ihmale toleransımız yok." Yani "Türkiye'de dört dörtlük bir gıda güvenliği sistemimiz var." dedi. Şimdi, bakın, bir yıldan, on yıldan falan bahsetmiyorum, ben sadece geçen perşembe gününden itibaren ülkede yaşanan gıda skandallarından bahsedeceğim kısaca. Esenyurt'ta bir kardeşimiz restorandan gıda siparişi vermiş, yedikten sonra zehirlenmiş hayatını kaybetmiş. Trabzon'da gıda zehirlenmesi şüphesiyle 6 öğrenci tedavi altına alınmış, Şişli'de bir restoran yemek yiyen 25 kişi zehirlendiği için mühürlenmiş. Gümüşhane'den bir başka haber, 29 öğrenci zehirlenmiş, acile kaldırılmış. Rize'de kız öğrenci yurdunda sütlü tatlı yiyen 40 öğrenci zehirlenmiş, belgesi burada. Yine, Adıyaman Besni'de 70 öğrenci yedikleri yemeklerden zehirlenmiş, hastaneye kaldırılmış. Diyarbakır'da bir marketten toz yiyen anne ve evladı zehirlenmiş, hastaneye kaldırılmış. Mersin'de faaliyet gösteren bir makarna fabrikasında yemek yiyen işçiler zehirlenmiş, 11 kişi hastaneye kaldırılmış. Ferizli Cezaevinde aldıkları yemekten, gıdadan zehirlenen 266 mahkûm hastaneye kaldırılmış. Tekirdağ'da lisede düzenlenen bir yemekte yemek yiyen öğrencilerin 5'i zehirlenmiş. Bursa'nın Orhangazi ilçesinde ortaokulda yemek yiyen öğrenciler zehirlenmiş, 20'si hastaneye kaldırılmış. Kapaklı Tekirdağ'da yemek yiyen öğrenciler, okulun kantininden yemek yiyen öğrenciler zehirlenmişler. Bursa'da bir okulda profiterol yiyen 8 öğrenci zehirlenmiş, hastaneye kaldırılmış. Az önce gelen bir bilgi, Osmaniye Mustafa Özden Ortaokulunda dışarıdan getirilen pastayı yiyen 12 öğrenci fenalaşmış, zehirlendiği gerekçesiyle hastaneye kaldırılmış. Şimdi, bunlar sadece bizim geçen perşembe günü verdiğimiz önergenin ardından bu ülkede yaşanan zehirlenmeler. Ya, Allah aşkına, ne olurdu, bir elinizi kaldırsaydınız, bu önerge kabul edilseydi, şu Türkiye'de yaşanan kepazelik, sokaklardaki güvensizlik, restoranlarda, otellerde, market zincirlerinde, okullarda, yurtlarda yaşanan gıda güvenliği konusundaki skandalların üstüne gitseydik de çoluğumuzu çocuğumuzu korusaydık, bu milleti korusaydık! Bu kadar büyük bir kepazelik olur mu Allah aşkına? Reddettiniz, araştırmadınız. O günden beri ortaya çıkmış bütün bu zehirlenmelerin sorumlusu sizsiniz.

Yirmi üç yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Restoranları denetlemezseniz, otelleri denetlemezsiniz, efendim, okulların kantinlerini denetlemezseniz. Yazık değil mi bu kadar insanların zehirlenmesine! Şimdi diyeceksiniz ki: "Hayır, denetliyoruz." Ben size başka bir örnek vereceğim. Bakın, bu belgeleri vereceğim AKP'li yetkililere; geçen perşembe gününden beri yani bizim önergeyi verdiğimiz günden beri Türkiye'den Avrupa kapılarına gönderilmiş gıda ürünlerinden, Avrupa'ya ihraç etmeye çalıştığımız ürünlerden ne kadarı geri dönmüş? 10 tanesi geri dönmüş, 10 parti malı geri göndermiş Avrupa. Diyor ki: "Gönderdiğiniz ürünlerde kanserojen maddeler var. Gönderdiğiniz ürünlerde -başka ürünlerde- böbrekleri tahrip eden, böbrekleri zehirleyen, böbrek kanseri yapan ürünler var. Yine, sinir sistemini toksik etkiyle yok eden, kasları zehirleyen ürünler var." Saymayacağım ürünleri. Allah aşkına, bu da sadece geçen perşembe gününden bugüne Avrupa'daki gıda güvenliği hızlı alarm sisteminden Türkiye'ye geri iade edilmiş ürünler, yakışıyor mu bu koskoca Türkiye'ye? Diyeceksiniz ki: "Geçen gün bir tanesini yakaladık, onu da Tarım Bakanlığımız aldı, toprağa gömdü." Bir tane örneği var, onu da gömerken bütün plastik çuvallarıyla beraber gömdünüz, aslında suç da işlediniz. Şimdi, döndüm baktım, geçen ayın başından beri kaç tane ürün gönderilmiş diye -belgesi burada- tam 93 ürün Avrupa kapılarından geri dönmüş. Avrupa diyor ki: "Zehirli ürünleri sokmam. Alın kardeşim bunu, geriye gidin." Ya, ne olur şunları bir incelesek, şunları bir araştırsak bu millet zehirlenmese, bu millet ızdırap çekmese, bu millet acı çekmese...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şu gördüğünüz belge de yine aynı üniteden alınmış 93 kalem ürünün geçen ay başından beri Türkiye'ye iadesiyle ilgili belge; ilgi duyarsa Tarım Bakanlığımız, kendileri araştırmıyorlarsa alsınlar bunları kullansınlar.

Şimdi, gelelim otel zehirlenmesine. Bakın, geçtiğimiz günlerde Avrupa'dan gelmiş 4 evladımız, Türk yurttaşı kardeşimiz bir otelde, maalesef, maruz kaldıkları birtakım toksik maddelerle zehirlendiler ve hayata veda ettiler.

Şimdi, şöyle bir araştırdım, Türkiye'de haşere sektöründe tam 9 milyar liralık bir para dönüyor, 9 milyar lira, korkunç bir paradan bahsediyoruz. Bunun neredeyse yarıya yakını gayriresmî, kontrolsüz ve denetimsiz. Korkunç bir tablodan bahsediyoruz.

Bugün Adli Tıp raporu çıktı, zehirlenen 4 kardeşimizin Adli Tıp raporu çıktı, fosfin gazından zehirlenmişler. Nedir bu? Kullanılan, alüminyum fosfit; Allah aşkına, alüminyum fosfit dünyanın her yerinde yasaklanmış zehirli bir maddedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Kontrolsüz bir şekilde satılıyor. Araştırdım, Eminönü'nde, Fatih'te dükkânlarda kontrolsüz bir şekilde satılıyor ve ne yazık ki orayı zehirleyen veya orayı ilaçladığını zanneden firmanın yetkilisinin tutanaklarına baktığınız zaman "Bizim şirketimiz yok. Bizim ofisimiz yok. Biz rastgele yerden ilaçları alırız. Biz herhangi bir denetime tabi olmadık. Biz herhangi bir şekilde sertifikasyon almadık, herhangi bir şekilde eğitim de almadık." diyor. Allah aşkına, bu ülkenin insanları göz göre göre zehirlenir mi arkadaşlar? Ya ne olursunuz -bir hafta önce söyledik- gelin, şu işi araştıralım. Gıdadan zehirleniyor, otel odasından zehirleniyor, sokaktan zehirleniyor; böyle bir ülke olur mu Allah aşkına? Ha, size sorarsak diyorsunuz ki: "Burası Türkiye Yüzyılı." Ben böyle bir Türkiye Yüzyılı'nı kabul etmiyorum, çocuklarımızın öldüğü, evlatlarımızın öldüğü, kadınlarımızın öldüğü bir Türkiye Yüzyılı'nı kabul etmiyorum. Böyle bir anlayış olmaz. Gelin, bu düzeni hep beraber değiştirelim. Lütfen, bu yanlışlara hep beraber müdahale edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bir cümleyle bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Sayın Süleyman Soylu poz poz resimler verdi, dedi ki: "15 Temmuzun arkasında ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri var." Bunu söyleyen zamanın İçişleri Bakanı. Ardından zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu açıklama yaptı, dedi ki: "15 Temmuzu Birleşik Arap Emirlikleri finanse etti." Sonra gazeteler bu haberleri aldılar, çok ağır ifadelerle "Şerefsiz!" dediler, başka şeyler söylediler. Biz de zannettik ki darbeyi Birleşik Arap Emirlikleri yaptı. Ondan sonra, tam iki buçuk yıl önce Sayın Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri'yle inanılmaz bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşmada 13 ayrı iş kolunda tam 51 milyar dolarlık anlaşma imzaladık Birleşik Arap Emirlikleri'yle. Biz de sevindik "Meğer düşman değilmişler, dostmuşlar." dedik ve ondan sonra bu anlaşmayla ilgili gazetelere baktığımızda, Erdoğan için gerçek bir zafer ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle yapılan anlaşma dünya basınında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir dakikayla bitiriyorum Sayın Başkanım. İstirham ediyorum, bitireceğim.

BAŞKAN - Veremiyorum, veremiyorum.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bir dakikayla bitiriyorum, istirham ediyorum, bağışlayın.

BAŞKAN - Siz konuşurken son bir dakikayı kapatmadan iki dakika uzattırdım ben buradan. Mehmet Emin Bey'e vermedim, size de vermeyeceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Başkanım, konum yarım kaldı. O zaman müsaade ederseniz mikrofonum kapalı bir şekilde ben ifade edeyim.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Benim için sorun değil efendim.

BAŞKAN - Tamam.

Buyurun Turhan Bey, açtım.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum, bağışlayın lütfen.

51 milyar dolarlık anlaşma yapıldı ve bu anlaşmayla dendi ki "Dünya liderimiz... Bütün dünya bizi konuşuyor, Birleşik Arap Emirlikleri'yle anlaşma yapıldı." O günden bugüne bir tek kuruş dolar gelmedi, bir tek yatırım gelmedi, bir tek adım atılmadı. Ha, öğrendik ki adamlar dolar yerine ajanlarını göndermişler Türkiye'ye. Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyetin yaptığı araştırma ve çalışmada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı çalışmada öğrendik ki Birleşik Arap Emirlikleri'nden para yerine ajan gelmiş. E, şimdi, devletimizin kurumu bunu söylerse inanmayacak mıyız? Önce "Düşman!" dediler, inandık; sonra "Anlaşma yapatık." dediler, ona da inandık. Şimdi cumhuriyet başsavcılığı diyor ki: "Bize ajan göndermişler, para falan göndermediler." Sonra anlaşıldı ki bir yerden bir talimat geldi, cumhuriyet başsavcılığı o "tweet"ini sildi, o açıklamasını sildi, dedi ki "Yapmamışlar, kusura bakmayın." Arkadaşlar, devlet böyle yönetilmez.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)