| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 20.11.2025 |
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüştüğümüz Vakıflar Kanunu yıllardır uygulanan bir siyasetin kurumsallaştırılmasıdır. Bu yasa Türkiye'de kamu mülkünün vakıflar aracılığıyla sessizce el değiştirmesini kolaylaştırmaktadır. Bunu laf olsun diye söylemiyoruz, somut örnekleriyle, belgeleriyle biliyoruz. Bakın, İstanbul'da Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait onlarca tarihî taşınmazın yıllar boyunca TÜRGEV ve Ensar Vakfı gibi iktidara yakın vakıflara düşük bedelli tahsislerle verildiği Sayıştay raporlarına girdi; İzmir'de, Ankara'da, Konya'da benzer uygulamalar yapıldı, kamu mülkü vakıf görünümlü yapılara tahsis edildi. Sonra bu yapılar üzerinden ticari işletmeler kuruldu, halkın malı birkaç vakfın gelir kapısına dönüştürüldü. Bu kanun, işte, o uygulamaların yasal çerçevesini genişletiyor.
Sayın milletvekilleri, Antalya'da bir öğrenci yurdu arsası piyasa değerinin çok altında bir bedelle bir vakfa devredildi. Trabzon'da belediyeye ait bir sosyal tesis gençlik faaliyetleri gerekçesiyle bir vakfa tahsis edildi fakat tahsis kısa bir süre sonra ticari etkinliklere açıldı. Bursa'da tarihî bir kültür varlığının restorasyon ihalesini alan şirketin aynı zamanda o vakfın yöneticisi olduğu ortaya çıktı. Bunlar iddia değil, belgeli raporlara geçmiş pratiklerdir. Şimdi soruyorum: Bu yasa çıktığında bu tür tahsislerin önü daha fazla açılmayacak mı? Bu örnekler istisna mı, yoksa bu kanun fiilî işleyişin habercisi mi?
Değerli milletvekilleri, vakıfların denetimine ilişkin yıllardır süren sorunları hepimiz biliyoruz. Sayıştayın raporlarında bazı vakıflara tahsis edilen taşınmazların kira bedellerinin toplanmadığını, tahsis sürelerinin dolmasına rağmen fiilen kullanımlarının sürdüğünü biliyoruz. Bazı vakıflar kamudan bedelsiz aldığı taşınmazları üçüncü kişilere kiralayarak gelir elde ediyor. Kamu bunun hesabını sormuyor çünkü bu yapılar denetime kapalı. Bu kanunla birlikte tahsis yetkisi genişletiliyor ama denetim genişletilmiyor yani yetki büyüyor, hesap verme küçülüyor. Örnek mi istiyorsunuz? TÜGVA'nın İstanbul Büyükada İskelesini yıllarca sözleşmesiz kullanması hepimizin hafızasında. Kamu malı kamu tarafından korunmadı. Ankara'da bir belediyeye ait dev bir spor alanı "Gençlik çalışmalarında kullanılacak." denilerek bir vakfa tahsis edildi, iki ay sonra AKP iktidarı tarafından özel etkinliklerde kiralanmaya başlandı. Hatay'da deprem öncesi bir kamu arazisinin bir vakfa verilmesi tartışılmış, halkın kullanım alanı bir gecede vakıf mülküne dönüştürülmüştü. Şimdi, bu kanun bütün uygulamaları istisna olmaktan çıkarıp sistemleştiriyor. Burada mesele ideolojik değil, mesele çok açık: Kamu mülkü halkın mı olacak yoksa imtiyazlı vakıfların mı, sermayedarların mı? Mesele şu: Bir kamu arsası, bir tarihî eser, bir sosyal tesis neden ve hangi kriterle bir vakfa veriliyor? Bu tahsislerden kim yararlanıyor? Kimler bu vakıfların yönetiminde? Bu tahsislerin karşılığında halk ne kazanıyor? Bugüne kadar gördük ki çoğu durumda halk hiçbir şey kazanmıyor. Kazanan iktidarın siyasal olarak yakın durduğu sermaye grupları ya da vakıf guruplarıdır. Marx'ın "Devlet egemen sınıfın ortak işlerini yürüten komitedir." sözü tam olarak burada anlam kazanıyor. Bu kanun, egemen sınıfın, iktidara yakın sermaye bloklarının ortak işini kolaylaştıran bir çerçeve oluşturuyor. Biz bu yüzden bu teklife karşıyız çünkü kamu mülkünün vakıflar üzerinden el değiştirmesi bu ülkenin geleceğini dar bir çıkar grubunun insafına bırakmaktır. Çünkü halkın ortak değerleri siyasal sadakat üzerinden dağıtılamaz, çünkü denetimsiz vakıf tahsisleri örtülü özelleştirmenin en yaygın biçimidir. Bu kürsüden bir kez daha ifade ediyoruz: Kamu malının vakıf kılıfı altında sermayeye aktarılmasına izin vermeyeceğiz. Kamu yararını yok eden hiçbir düzenlemenin arkasında durmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÇİÇEK OTLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu ülkenin taşının, toprağının, tarihinin, kamusal alanların talana açılmasına sessiz kalmayacağız. Bu nedenle, bu kanunu DEM PARTİ olarak reddediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)