| Konu: | Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 19.11.2025 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, Dilovası'yla alakalı verilen araştırma önergesine dair konuşma yaparken ben kaybolan canlardan bahsettim, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşımız Cemil Yaman Beyefendi -kendisi burada mı bilmiyorum- "Müjde veriyorum, 15 bin konut yapılacak Dilovası'na." dedi. Aynı Cemil Yaman, beş sene evvel Murat Kurum'la beraber 2020 yılında bir demeç vermiş "Dilovası'nda 15 bin konut yapılacak." diye; aradan geçmiş beş sene. Aynı Cemil Yaman bugün "Size müjde veriyorum, Dilovası'na 15 bin konut yapılacak." dedi. Beş senede bir tekrarlanan yalanlar dizisi devam ediyor. Enteresan bir şey söyleyeceğim size: Cemil Yaman milletvekili olarak "15 bin konut yapılacak." diyor, ilçe başkanı da "Hayır, yapılmayacak." diyor. Bir aranızda anlaşın; yapılacak mı, yapılmayacak mı? Beş senede karar vermemişsiniz, bir beş sene daha düşünün bakalım.
Şimdi, iki bin dört yüz yıl önce Platon "Devlet" adlı eserini ele aldığında insanlık hâlâ devletin nasıl olduğunu, ne olduğunu, adaletin nasıl sağlanacağını, yöneticinin neye göre seçileceğini konuşuyordu. Platon'un çizdiği o çerçeve devletin kökenini, adalet kavramını ilk kez sistemli bir biçimde ortaya koyan bir rehberdir; onun için üniversitelerde 1'inci sınıfta mutlaka okutulur bu. Bugün Platon'un adalet arayışından tam iki bin dört yüz yıl sonra Türkiye'de yaşananlara bakıp hâlâ "Adalet nedir?" diye sormaya devam ediyoruz. Ekrem İmamoğlu şu anda cezaevinde, hakkında istenen ceza iki bin dört yüz otuz sene. İki bin dört yüz otuz seneden bahsediyorum; dile kolay, bir insanlık tarihine, ömrüne sığmayacak, belki de insanlık tarihinden bile daha uzun bir ceza. Bu ülkede Cumhurbaşkanı adayı ilan edilen bir belediye başkanına dünyanın en ağır cezalarından biri isteniyor. Ama aynı ülkede 40 bin kişinin katilini; binlerce Mehmetçik'i şehit eden, kundaktaki bebekleri öldüren, gencecik canların dağlarda telef olmasına sebep olan bir teröristbaşı için bugün umut hakkı konuşuluyor. Aynı insanlar konuşuyor. Ağırlaştırılmış müebbet alan İmralı'daki teröristbaşının tahliyesi tartışılırken bir belediye başkanına iki bin dört yüz otuz yıl ceza isteniyor. İşte adalet duygusunun kopuşu burada başlıyor, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu bu davanın siyasi olduğunu düşünüyor, bu iddianamenin Balyoz ve Ergenekon kumpaslarından da bir farkını görmüyor, hakikaten yok. 4 bin sayfalık iddianame yazılmış. Dünya tarihinde en azılı seri katiller için bile 4 bin sayfa iddianame yazılmamış. Öcalan'ın bile böyle bir iddianamesi yok, biliyor musunuz? Eğer suç somutsa zaten delil ortadaysa bu kadar sayfa iddianameye de gerek yok. İmamoğlu Belediye Başkanı olduğu günden beri her gün suç işlese, günlük tutsa bile bu 4 bin sayfayı dolduramazsınız. Bu iddianamenin özünde bir tek cümle var: "Cumhurbaşkanı olmaya niyet ettin." Siz de diyorsunuz ki: "Biz bu sistemi kendimiz için kurduk aslında, bizden başkasına da hiçbir hak yok. Eğer hak görenin cezası da iki bin dört yüz otuz sene. Bundan sonra Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen iki bin dört yüz otuz sene cezayı göze almalı. Yani biz bu sistemi kendimiz için kurduk, sakın ha karışmayın."
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Ya, ne alakası var! Lafları nasıl çarpıtıyorsun! Lafları nasıl çarpıtıyorsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bakın, bu cezanın büyüklüğünü anlatmak için size bir zaman yolculuğu yaptıracağım.
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Yap, yap! Laf kalabalığı yapıyorsun sen!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bir dinle, biraz dolaştırayım seni, gel.
Eğer Ekrem İmamoğlu Platon'un yaşadığı dönemde bu cezayı almaya başlasaydı, bugün anca tamamlamış olurdu. İki bin dört yüz otuz yıl demek bilinen dünya tarihi boyunca cezalı olmak demek; dünya tarihi iki bin dört yüz otuz yıl süredir biliniyor. Söylüyorum, düşünün: İmamoğlu o cezayı almaya başladığında Büyük İskender henüz doğmamıştı, Roma İmparatorluğu daha kurulmamıştı. Hazreti İsa dünyaya gelmemiş, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (SAV) henüz doğmamıştı. Kavimler göçü yaşanmamış, Avrupa'nın kaderi çizilmemişti. Attila Batı'ya yürümemiş, Hunlar Avrupa'ya ulaşmamıştı. Dolaştırıyorum sizleri, devam ediyorum: Malazgirt hiç yapılmamış, Anadolu'nun kapıları Türklere açılmamıştı. İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından bile fethedilmemişti daha, Yeni Çağ başlamamıştı. Rönesans, reform; bunların hiçbiri yoktu. Sanayi Devrimi olmamış, modern dünya kurulmamıştı, Fransız Devrimi de yaşanmamıştı. Bakın, 1789 Fransız Devrimi...
MEHMET DEMİR (Kütahya) - İki bin dört yüz otuz sene sonra, gelecekte...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Onu da sonra anlatacağım sana, biraz bekle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Tarih dersi vermenize gerek yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Demokrasi, cumhuriyet, insan hakları kavramları da...
MEHMET DEMİR (Kütahya) - İki bin dört yüz otuz sene sonra ne olacağını anlatmanız gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Türkkan, tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ve tüm bu tarih akarken, bu saydıklarım tarih içinde akarken İmamoğlu'nun cezası bitmemiş oluyor ve hâlâ devam ediyor olacaktı. İşte, iki bin dört yüz otuz yılın gerçek karşılığı bu.
Şimdi, buradan yirmi üç yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına sesleniyorum: Kendinizi ne olur dev aynasında görmeyin, bugünler geçer, çok gördük bunları çok, sonra neler olduğunu da gördük. Yirmi üç yıl insanlık tarihinde bir nokta bile değil, emin olun. Bırakın yirmi üç yılı, yüz yirmi üç yıl sonra bile adınız hiç hatırlanmayacak.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)