| Konu: | Van’da cinayete kurban giden Rojin Kabaiş’e ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 19.11.2025 |
ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Genel Kurulda, bu ülkenin kalbinde adlarını tek tek anmanın boynumun borcu olduğunu düşündüğüm isimleri saymak istiyorum öncelikle sizlere, bu ülkenin omzunda taşıdığı en ağır yükler bunlar: Ayşe Paşalı, Münevver Karabulut, Şule Çet, Özgecan Aslan, Emine Bulut, Pınar Gültekin, Güldünya Tören, Aleyna Çakır, Başak Cengiz ve bu ülkenin kız çocukları; Narin, Leyla, Eylül, Yağmur, Ceylan, Nermin, Rabia Naz, Buket, hepsi daha tomurcukken, dalından düşen çiçekler gibi.
Rojin'le ilgili sırlar hâlâ ne yazık ki çözülemedi. Rojin'in arkadaşı Cemile Erel'in acılı duygularıyla şu ifadeleri duyuyoruz kendisinden: "Hepimiz kendi hayallerimizin içinde yaşarken biraz biraz ölüyoruz." Bu isimler, her biri yüreğimizin dinmeyen yarası, bu ülkenin alnına yazılan acı bir kronoloji ve bugün buraya Öğretmen Rojin için çıkmış bulunuyorum. Bir süre önce Diyarbakır'da acılı ailesini ziyaret ettim; ailesi, komşuları ve arkadaşlarıyla bir araya geldik. Rojin'in arkadaşı, Cemile Erel'in bir şiiri vardı, duygulu bir şiir. Şimdi bu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum kürsüden. Çünkü bu şiir hayallerini, hayatını umutlarını kaybeden sayısız kadın ve kız çocuğunun bir ağıtı aynı zamanda:
"Ben Öğretmen Rojin.
Bir çocuğun gülümsemesinde sevmiştim yaşamı.
Hayallerim vardı, rengârenk umutlarım.
Ben Öğretmen Rojin.
Coğrafyam kaderim olmasın diye hayallerime tutundum.
Ömrümün en güzel yerinden vuruldum.
Kopardılar bütün sevinçlerimi, hayallerimi, yarınlarımı ve gülüşlerimi.
Ben Öğretmen Rojin.
Ben çocukken dünya güzel bir yerdi.
'Büyüyünce ne olacaksın?' diye sorduklarında, öğretmen olacağım demiştim, öğretmen.
Ölümümden habersiz çocuktum işte, bilemedim beni yaşamdan, hayallerimden, yarınlarımdan koparacaklarını.
Nereden bilebilirdim?
Ben Öğretmen Rojin.
Şimdi hangi toprak bahar kokar gülüşüme böylesine ölüm konmuş iken?
Ve bensiz hangi masallar mutlu sonla bitecek?
Ben Öğretmen Rojin.
Çocukların koşarak büyüdüğü bir dünyada anılarım olmayacak artık.
Gül kokan ellerime sonsuzluğu kondurdular.
Ben Öğretmen Rojin."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Diyarbakır'a Narin'in duruşmasına gittiğim zaman yine bir faili meçhul kız çocuğunun duruşmasında başka bir faili meçhul genç bir kadının babası ve annesine başsağlığı vermiştim. İşte, onlar Rojin'in annesi ve babasıydılar. Rojin'in hakkını aramamız için ricada bulunmuşlardı ve biz o gün bugündür bu acıyı hiç unutmadık, unutmayacağız da ama biz artık ölümlere alışmak istemiyoruz, ölümlerde bir araya gelmek istemiyoruz çocuklarımız için, güzel günlerde buluşmak istiyoruz, sorumsuz sorumlular artık hesap versin istiyoruz, adalet istiyoruz.
Bugün buradayken ben bu ülkenin tüm kız çocukları ve kadınları için iktidara soruyorum, Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonunun bir üyesi olarak soruyorum... Aylarca süren mesainin ardından tam 1.032 sayfalık kocaman bir rapor çıktı ortaya. Peki, sonuçları ne zaman Meclise yansıyacak? Ne zaman toplumun yarasına deva olacak? Ne zaman koruyacak çocukları ve kadınları? Rojin'in üç yıl boyunca hayalini kurduğu, sabahlara kadar çalışıp kazandığı öğretmenlik mesleğini sadece üç gün yapabilmiş olmasının hesabı kimden sorulacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ELİF ESEN (Devamla) - Rojin'in bedeninde 2 farklı erkeğe ait DNA tespit edilmişken bu DNA'ların sahipleri neden hâlâ belirlenemedi? Bu DNA'lar kime ait? 2 ayrı DNA'nın bir dosyada çıkması kadar önemli bir bulgunun tam bir yıl boyunca ortaya çıkmaması ne anlama geliyor? Bu adalete değil, karanlığa tutulan bir aynadır sayın milletvekilleri. Rojin bulunduğunda otopsi yapılmamışken Van Valisi nasıl "Kızın intihar etmiş Nizamettin Efendi." diyebildi? Hangi inceleme tamamlandı ki böyle bir hüküm babasının yüzüne söylenebildi? Bu aceleci karar kimin talimatıyla verildi ve kim korundu? Bir rektörün otopsi odasına girip çıkması hangi yasal çerçeveye dayanıyordu? Adli Tıp Kurumu neden dokuz ay sonra gerçek raporu gönderdi? Bu süreç neden bu kadar uzadı?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)