| Konu: | Adaletsizliklere, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçeye, barış sürecine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 18.11.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, memleketimden adaletsizlik manzaraları okuyacağım size. Rojin Kabaiş cinayeti, büyük bir adaletsizlik. Önce "İntihar etti." denildi, sonra "Bulaş var, 2 DNA bulaşına rastlandı." denildi, sekiz ay bu bilgiler saklandı, şimdi bulaş olmadığı söyleniyor; büyük bir adaletsizlik. Bu konudaki haberlere erişim engeli getirildi ama adaletsizlik devam ediyor. Rojin'e ne oldu, deliller neden karartılıyor? Tabii, Rojin yalnız da değil, bu ülkede o denli çok delilleri karartılmış, o denli çok üstü örtülmüş cinayet var ki. Bakın, sadece bir yılda 248 kadın cinayeti söz konusu ama bundan daha kötü rakam 271 şüpheli kadın ölümü var. Şimdi, kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri bir araya geldiğinde yaklaşık 600 kadın katledilmiş ve 271'i şüpheli kadın ölümü diye belki de üstü kapatılmış. İşte, bu büyük bir adaletsizlik manzarası.
Tarihten bir adaletsizlik manzarası: 19 Aralık 2000'de "Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında 32 insan Bayrampaşa Cezaevinde katledildi. Peki, ne oldu; adalet tecelli etti mi? Hayır, zaman aşımına uğradı. "Hayata Dönüş Operasyonu" ismini de koydukları şeye bakın, insanları katlederken operasyonun adı "Hayata Dönüş" dolayısıyla bu davada tıpkı geçmişte Vartinis'te olduğu gibi, Madımak'ta olduğu gibi adalet tecelli etmedi, zaman aşımına uğradı. Bu davalarda zaman aşımı meselesi ortadan kalkmak zorundadır. Bunlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu suçları zaman aşımına bırakarak âdeta bu suçların işlenmesi için yol açıyorsunuz.
Bir başka manzara cezaevlerinden. Cezaevlerindeki adaletsizlikler malumunuz, her geçen gün bu adaletsizliklere bir yenisi ekleniyor. Değerli milletvekilleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk Mızraklı aslında denetimli serbestlik hakkından yararlanması gerekirken idare ve gözlem kurulları hâlâ örgüt üyeliği devam ediyor diye bu hakkını gasbediyor. PKK kendini feshetmiş ama idari gözlem kurulları hâlâ suça suç eklemeye, cezaya ceza eklemeye devam ediyor. Ortada aslında bir suçu yoktu, bir örgüt üyeliği de yoktu, uydurulmuş bir iddianameydi; böyle bir suç yarattılar, şimdi hâlâ bunu sürdürmek istiyorlar. Selçuk Mızraklı yalnız mı? Hayır. Bunun gibi binlerce insan idari gözlem kurullarının keyfî uygulamalarıyla cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletsizlik manzaraları bitmek bilmiyor. Bir kere, her şeyden önce, öyle bir ülke hâline gelmişiz ki bırakın adalet arayışını, âdeta adaletsizlikler üretmeye devam ediyoruz. Günlük hayatımızda, sokakta; bakın, insanlar tatile gittiğinde otelde ya yanıyorlar ya zehirleniyorlar. Bu vesileyle, ben de Böcek ailesine Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum ama kabul edilecek gibi bir şey değil. Böyle bir vakanın yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz denetimsizlik. Bakın, bir hafta içinde bu ülkede o kadar çok gıda zehirlenmesi söz konusu oldu ki Trabzon'da 65 kişi, Kastamonu'da 30 kişi, Kayseri'de 74 kişi; her gün insanlar zehirleniyor. Neden? Denetim yok çünkü. Dolayısıyla bu denetimsizlik aslında beraberinde işte bu tabloları karşımıza çıkarıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu tür adaletsizlikleri saymaya devam edebiliriz ama 2026'da bizi nasıl bir adaletsizlik bekliyor dediğimiz şeyin özeti şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçedir. Dolayısıyla insanları açlığa, yoksulluğa terk eden bu anlayış bütçesiyle de şunu gösteriyor: "2026 yılında da ben ne denetim yapabilirim; ben ne toplum sağlığını, halk sağlığını koruyabilirim. Ben elimde avucumda ne varsa bunu sermayeye aktarmaya devam edeceğim. Herkes başının çaresine baksın; emeklisi başının çaresine baksın, emekçisi başının çaresine baksın, benden bir şey beklemeyin." diyor âdeta devlet. Adalet ve Kalkınma Partisinin bütçeleri böyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakın, sadece size vergiyle ilgili, vergi yüküyle ilgili, vergi adaletsizliğiyle ilgili son on aydaki gerçekleşmelerle ilgili iki rakam söyleyeyim: Gelir vergisi yüzde 90 artmış bir önceki yıla göre, kurumlar vergisi yüzde 35 azalmış. Yani bu denli şirket seviciliği dünyanın başka hiçbir yerinde görülmüş değildir. Kurumlardan, sermayeden, şirketlerden vergi almayıp gelir vergisini artırmak... Peki, bu gelir vergisini kim ödüyor? Gelir vergisinin çok büyük bir kısmı stopajla alınıyor, bu verginin büyük bir kısmını da emekçiler ödüyor. Yine bütçeye baktığınızda vergi harcaması rakamı 3,7 trilyon, faiz ödemeleri 2 trilyon; emekli başına 70 bin lira faiz ödüyor emekliler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bugün emekli sendikaları, 12 sendika ve birçok kurum partimizi ziyaret ettiler. Adalet ve Kalkınma Partisi kendileriyle görüşmemiş, dedim şirketlerden size vakit ayıramamışlardır. Biz kendileriyle görüştük. Dertleri aslında hepimizin ortak derdi, bu büyük adaletsizliğin yaratmış olduğu mağduriyettir, ekonomik şiddettir. Bugün 17 milyona yakın emekli bu ekonomik şiddetin altında inim inim inlemektedir. Dolayısıyla da bugün açlık sınırı altında ücrete, maaşa mahkûm edilen emeklileri dinlemek zorundasınız; bu ülkenin vatandaşlarını ciddiye almak zorundasınız. Bir dertleri var, bu dertleri de gelip Mecliste tabii ki bizlere anlatacaklar.
Peki, neden bunlar oluyor? Neden bu kadar adaletsizlik var? Çünkü bu ülkede barış yok, barış. Toplumsal barış adaletle beraber yürür ama toplumsal barıştan önce, bu ülkenin barışa ihtiyacı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Son bir yıldır büyük bir barış çabası içindeyiz; evet, yeni bir sürecin içindeyiz. İstiyoruz ki bu coğrafyaya, bu topraklara barış gelsin, barış gelsin ki bu adaletsizliklere son verebilecek demokratik bir zemini, demokratik bir ülkeyi var edebilelim. Dolayısıyla bugün barışın önüne engel çıkarmak aslında bu adaletsizliğe, bu ülkeyi mahkûm etmektir.
Şimdi bir süreç yürütülüyor, bu sürecin artık bir yeni aşamaya geçebilmesi için, müzakerelerin sağlıklı bir zemine oturtulabilmesi için bir an önce İmralı'ya gidilmek zorundadır. Bundan kaçınmak demek tarihin çöplüğünde eşelenmektir. Bunun adı siyaset olmaz; bu, geçmişin siyasetine mahkûm kılınmaktır. Oysa geleceğin siyaseti umuttur, barıştır. Şimdi, artık İmralı'ya gidilmelidir, müzakereler yapılmalıdır ve beklenen yasalar bir an önce çıkmalıdır. Barış için, adalet için, demokrasi için, siyasete düşen vazife de görev de sorumluluk da budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - O yüzden artık şimdi bütün siyasetin inisiyatif alma zamanı gelmiştir. Kimse bu sorumluluktan kendini azade tutamaz. Beklentileri karşılamak dediğimiz, halkımızın ihtiyaçlarını gidermek dediğimiz şeyin eğer bu denli önemli bir aşamada işaret ettiği adres İmralı'ysa İmralı'ya sırtınızı dönemezsiniz. Şunu çok iyi bilin ki o vapur İmralı'ya kalkacak, ya o vapura bineceksiniz ya da kıyıdan ancak el sallayacaksınız.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)