GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Olağan Kongresi'ne, Naim Süleymanoğlu'nun ölüm yıl dönümüne, yılda 2 kere uygulanan Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sınavı'nın teke düşürülmesine, parti devletine, karkas et ve canlı hayvan ithalatına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:18.11.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Olağan Kongresi'nde yeniden Genel Başkan seçilen Sayın Fatih Erbakan'a ve yeni yönetimine hayırlı olsun diyorum. Ülkemize, milletimize inşallah faydalı olacak hizmetlerde bulunurlar.

Bugün, aynı zamanda, Bulgaristan'dan göç etmiş, hepimizin yüreğini kabartmış, dünyayı âdeta sırtında taşımış Naim Süleymanoğlu'nun ölüm yıl dönümü; kendisini rahmetle anıyoruz. Hatırlayın o seneleri, Bulgaristan'da ciddi bir zulüm vardı, Belene kampları vardı. 1986 yılında merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Melbourne'de yapmış olduğu devletin bir operasyonuyla kendisi Bulgaristan'dan, o zulümden kaçırılıp Türkiye'ye getirilmişti; ciddi bir zulüm vardı. Fakat o günlerde, o tarihlerde bir de bir Beyoğlu Belediye Başkan adayımız vardı, bugünün Cumhurbaşkanı; bakın, o dönem Bulgaristan'dan gelen 350 bine yakın soydaşımızın Türkiye'ye gelmesiyle alakalı -bir kısmını sadece hatırlatmak istiyorum- dönemin Cumhurbaşkanı Özal'a seslenerek diyor ki: "'Gelin, ne kadar varsa gelin, isterse Todor Jivkov da gelsin.' Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim, ülke insanı aç; kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken 'Gelin.' diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin? Kim geldi? Casus mu değil mi bunlar, belli değil." Bakın, 350 bin kişiden bahsediyoruz Bulgaristan'daki zulümden dolayı Türkiye'ye gelmiş. Neyi yaşadık sonra biz? Bugün bu soruları belki sorabiliriz, "Casus mu değil mi?" diye sorabileceğimiz bir ortam var mı? Var. Milyonlarca sığınmacı sorgusuz sualsiz, plansız programsız getirildi ve bu ülkede bir şekilde dağıldılar. Ben bu vesileyle, rahmetli Naim Süleymanoğlu'nu bir kez daha anıyor, dönemin de devlet yetkililerine bize böyle bir değer kazandırdığı için, 350 bin soydaşımızı o günkü zulümden kurtardığı için de -kendilerine- bir kez daha minnetimizi buradan vurguluyorum.

Diş hekimleriyle ilgili -benden önceki arkadaşlar da konuyu gündeme getirdi- iktidarın nasıl plansız, nasıl programsız, nasıl düzensiz, nasıl keyfekeder çalıştığının net bir başka göstergesi: Genç diş hekimi adayları yılda 2 kere Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sınavı'na giriyorlardı. Bunu hiçbir istişare, hiçbir görüş almadan iktidar 1'e indirdi. Kasım ayında sınava girmeyi bekleyen, diş uzmanı olmak isteyen bir sürü genç insanımız mağdur oldu ve nisan ayına ertelendi bu. Ben Sağlık Bakanlığından konuyla ilgili doyurucu, tatmin edici bir bilgi almak istedim. Bakın, buraya gelmeden -sadece tek taraflı değil- bu çıkan mevzuatların arkasında nasıl bir saik var, belki yanıldığımız bir nokta olur diye yapmamız gerekeni de sorumlu muhalefet anlayışıyla yapıyoruz, maalesef tatmin edici bir cevap alamadım. Binlerce gencimiz mağdur, sınavın 2'den teke düşürülmesi anlaşılabilir değil, zaten açtığınız kadro 850-900'ü geçmiyor. E, bunun dışında da uzman olmak isteyen diş hekimi var, özel klinikler var yani sadece yapacağınız 850-1.000 kişilik atamalar değil; onun haricinde özel muayenede, özel hastanede çalışmak isteyen, uzman olmak isteyen 20 binin üzerinde diş hekimi genç arkadaşımız var. Konu neden bu noktaya geldi, neden 2 sınav teke indirildi; bununla alakalı ciddi bir muamma var. Biz genç diş hekimi adayı arkadaşlarımızın sesi oluyor ve onların bu haklı talebini buradan gündeme getiriyoruz.

Gene bize göre çürümüşlüğün bir başka göstergesi: Bakın, bir skandalı konuştuk geçtiğimiz hafta, "Millî Emlak yolsuzluğu" diye geçti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İstanbul İl Müdür Yardımcısı... Şimdi, şöyle bir durum var: 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre, el konulan eşyalar Ticaret Bakanlığı tarafından depolanıyor, bu eşyaların içinde tehlikeli radyoaktif olanlar da Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tuttuğu bir tutanakla imha ediliyor. Bir hanımefendi oğluyla beraber tutanaklarda bir değişiklik, tahribat yapıyor ve bu eşyaları, depodaki bu malları satıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sonra yakalanıyorlar, haklarında soruşturma açılıyor -bu arada, yakınları da çok üst düzey bir devlet görevlisi- ve ifadeleri şu, diyorlar ki: "Biz bunları AK PARTİ teşkilatlarına sosyal yardım olarak dağıttık." Yani size sesleniyorum arkadaşlar, sizi de olayın bir tarafı hâline getiriyor, diyor ki: "Biz aldık, bunları çaldık ve aldıklarımızı da AK PARTİ teşkilatlarına sosyal yardım olarak dağıttık." İşte, parti devletinin geldiği son nokta.

Et ve Süt Kurumuyla ilgili ciddi şaibeler var, ciddi soru işaretleri var; şeffaflık yok ortada. Ya, buradaki konu çok önemli değil aslında. Önemli olan ne biliyor musunuz? Türkiye gibi bir ülkenin milyonlarca ton karkas eti ve canlı hayvanı yurt dışından ithal ediyor olması. Bu, ufacık bir mevzu; işte, Et ve Süt Kurumu Yönetim Kurulu Başkanının Macaristan'da firması varmış, yokmuş, bir açıklama yapılacak. Bunda şeffaflık olmadığı için net bir bilgi elimizde yok ama ben bunu çok önemsemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Ülkedeki tarımı, hayvancılığı yok ettiniz; 4 milyon ton et ithalatından bahsediliyor. Güney Amerika'dan canlı hayvan getiren bir ülke hâline getirdiniz Türkiye'yi; inanın, akıl alır gibi değil.

Parti devleti olduğumuzun bir başka göstergesi: Hatırlayın, geçen hafta HSK seçimi yaptık burada ve bir aday vardı, kurada çıkmadı; İsmail Ergüneş. Bir hafta sonra ne oldu bu arkadaş? Gaziosmanpaşa AK PARTİ İlçe Başkanı oldu. Ya, şimdi, ben bunu anlattığımda arkadaşlar diyor ki: "Ne var bunda?" Nasıl bir ülke istiyorsunuz ya? HSK üyesinin bir partinin koyu taraftarı olması normal mi? Bu, HSK üyesi olduktan sonra karar verirken neye göre karar verecek? Elbette ki insanın bir politik görüşü olur ama bir ilçe başkanı olabilir mi ya? Burada HSK adaylığına uygun bulduğunuz kişiyi hemen ertesi gün Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım, selamlayıp bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun lütfen.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu yeni sistemle Türkiye'yi âdeta çürüttünüz, partizanlığın hâkim olduğu bir ülke hâline getirdiniz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sosyal konut yapıyor, ya, cemaat liderleri açıklama yapıyor, diyorlar ki: "Biz konuştuk, bir uygulamanın caiz olup olmadığıyla ilgili de kendilerine bilgi verdik, bunun üzerinden gidecekler." Türkiye bir anayasal hukuk devleti mi yoksa bu grupların, bu cemaatlerin başındaki insanların söylediklerine göre düzenleme yapan bir ülke hâline mi geldik biz? Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizi getirdiği çürümenin, eşiğin ve bu tehlikenin en büyük göstergesidir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.