| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 29.03.2012 |
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizdeki yasa teklifiyle Türkiye'nin geleceği karanlığa mahkûm edilmeye çalışılıyor. Bilinmelidir ki, Cumhuriyet Halk Partisi buna izin vermeyecektir. Cumhuriyet Halk Partisi, ayrıca, Türkiye'nin geleceğini geçmişte arayan bir ülkeye dönüşmesine de izin vermeyecektir. Fakat ben burada bir başka alandaki eğitim noksanlığından söz etmek istiyorum. Dış politika, diplomasi alanındaki eğitim noksanlığından bahsetmek istiyorum. Bunun en son örneğini de Sayın Başbakanın İran ziyareti vesilesiyle yaşadık, o konuya kısaca değinmek istiyorum:
Sayın Başbakanın İran ziyareti sonuçları itibarıyla tam bir fiyaskodur. Bir ortak bildiri dahi bu ziyaret neticesinde yayımlanamamıştır. Üstelik bu ziyaret sırasında Türkiye küçük düşürülmeye çalışılmış ve İran tarafından Türkiye'ye "butik devlet" muamelesi yapılmıştır. Takip etmişsinizdir, Ahmedinejad, dün sağlık gerekçesiyle Sayın Başbakanla görüşmesini ertelemiştir. Sayın Başbakan da bu nedenle İran'da bir gün daha fazla kalmak durumunda kalmıştır. Fakat aynı Ahmedinejad, aynı gün, yani hasta olduğunu beyan ettiği gün Türkmenistan'dan bir heyeti kabul etmiş ve bunun fotoğraflarını, resimlerini boy boy İnternette yayınlamıştır. Fakat bu da yetmemiştir dinî lider Hamaney, Sayın Başbakanı ayağına çağırarak Meşet'e davet etmiştir. Laik bir devlet olan, en azından Anayasa'mıza göre hâlâ laik bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı kalkıp Tahran'dan bir ülkenin dinî liderinin ayağına gitmiştir. Bunu nasıl izah edersiniz Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Başbakanının davranışı olarak? Bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Tabii bu davranış çok şaşırtıcı da değildir çünkü aynı ülkenin Dışişleri Bakanı Güney Kore'de bir devlet başkanının, Amerika Birleşik Devletleri Başkanının parmak işaretiyle yanına çağırılan bir ülkenin Bakanıdır. Dolayısıyla hem Başbakan hem Dışişleri Bakanı demek ki bu davranışlara alışık hareket etmektedirler.
Şimdi, bunları şöyle bilelim: İran'ın bu davranışlarının hiçbiri tesadüfi değildir. İran fevkalade ince bir diplomasi uygulamakta ve Türk Başbakanını önce bekletmekte, sonra İran içinde dolaştırmakta, sonra da hiçbir açıklama yapmayarak ziyaretin sonuçsuz kaldığını bütün dünyaya ilan etmektedir.
Burada, her yerde sesini yükseltmesini gayet iyi bilen Sayın Başbakandan hiçbir ses çıkmamıştır. Her yerde gürleyen Sayın Başbakan bu konuda sessiz kalmıştır. Oysa yapması gereken Sayın Başbakanın bu konuda, Türkiye'ye dönmesiydi fakat bunu da yapmamıştır, buna da cesaret edilmemiştir.
İran bu davranışlarıyla diyor ki Türkiye'ye: "Suriye konusunda yanlış yapıyorsun. Suriye konusunda Kofi Annan Planı bütün uluslararası toplumdan destek görürken sen bu girişimin içini boşaltmaya çalışıyorsun." Ayrıca diyor ki İran: "Kürecik'teki radar istasyonuyla sen benim güvenliğimi tehlikeye atıyorsun, İsrail'le iş birliği yapıyorsun. Biz bunu kabul etmiyoruz." Mesajlar İran tarafından budur.
Sonuç olarak, Sayın Başbakan Erdoğan, İran'dan eli boş dönmekte ve hiçbir tepki vermeden oradan dönmekte. "Bu konunun eğitimle ne ilgisi var?" diyeceksiniz. Ben, tekrar bunu eğitime bağlayacağım. AKP'nin dış politikası, daha önce bütün durumlarda olduğu gibi, bu İran ziyareti vesilesiyle yine sınıfta kalmıştır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Loğoğlu.