| Konu: | Gürcistan’da düşen C-130 kargo uçağına; 10 Kasıma, 10 Kasımda yaşananlara, Şefika Gülöksüz’ün anlattıklarına, Genel Başkanları Müsavat Dervişoğlu’nun verdiği talimata, Atatürk’ün İngiliz Başbakanına yazdığı mektuba; yaşanmış olan yangın felaketine, bugün CHP’nin, DEM PARTİ’nin ve kendilerinin vermiş oldukları grup önerilerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 11.11.2025 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelmek üzere havalanan C-130 kargo uçağımız ne yazık ki aldığımız haberlere göre Gürcistan'da düştü. İnşallah can kaybı yoktur diyoruz, arama kurtarma çalışmaları bir an önce neticelenir diyoruz ve bütün Türkiye'ye şimdilik geçmiş olsun diyoruz.
Dün 10 Kasımdı. Atatürk hepimizin ortak değeri; sağcının solcunun, Alevi'nin Sünni'nin, Kürt'ün Türkmen'in, Laz'ın Çerkez'in, doğulunun batılının, kuzeylinin güneylinin, hepimizin Atatürk ortak bir değeri ve bu ortak değere sahip olan vatandaşlarımız, her görüşten, her anlayıştan, her etnik kökenden vatandaşlarımız dün Ata'sına koştu ve tarihin en büyük kalabalıklarını Anıtkabir'de gerçekleştirdi. Keşke Millî Eğitim Bakanlığı bu haftayı tatil ilan etmeseydi de çocuklarımız kurtuluş yıllarına dair hocalarından, öğretmenlerinden dersler dinleseydi, o millî ruhu yüreklerinde hissedebilselerdi ve yine, bazı okullarda Andımız'ı okumak isteyen öğrencilerimiz arbedeyle derdest edilmeselerdi de gönüllerindekini açıkça paylaşabilselerdi.
Yine, okulların önünde arbedeler oldu, hakikaten düne yakışmayan görüntülerdi, onlar da bizim yüreğimizde bir acıdır fakat en fazla üzüldüğüm konu, maalesef, 10 Kasım sabahı TRT'de gösterilen filmler veya eğlence programları. O eski TRT var ya, eski yıllarda olan, eski Türkiye'de olan TRT, işte, böyle tarihî belgeseller yayınlıyordu ama artık onlar yok, onun yerine cümbüşler var, danslar var, eğlenceler var. Eğlenilmesin demiyorum, tabii ki eğlenilsin ama o eğlenme hakkını hukukunu ve o fırsatı bize bağışlayan ya da bu millete hediye eden, veren hem Atatürk'ü hem cumhuriyeti keşke anmış olsalardı.
Şefika Gülöksüz Eskişehir'de olan bir olayı anlatıyor, Kuvayımilliye askerlerinin Eskişehir'e geldiği gün nelerin olduğunu anlatıyor, diyor ki Şefika büyüğümüz: "Kuvayımilliye askerleri gelinceye kadar Eskişehir'de bir buçuk yıl ezan okunmamıştı. Biz ezanları duymaya başlayınca sokağa çıktık, bir de gördük ki Kuvayımilliye askerleri Eskişehir'e gelmiş." Aslında bu ülkenin kurtuluşunun temellerinde nelerin olduğunu vurguluyordu TRT'nin arşivindeki bu videoda. Keşke TRT yıllar önceki gibi bir TRT olsaydı, bizden 12,5 buçuk milyar dolar vergi toplamış, birçok gelirler elde etmiş TRT asli hüviyetine dönebilmiş olsaydı. Tabiatıyla bunu da buradan hatırlatmak istiyorum.
Dün Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun iradesiyle ve talimatıyla parti teşkilatlarımızda ama sadece teşkilatlarımızda değil bütün Türkiye'de, bütün vilayetlerimizde mevlitler okutuldu; hepimiz oralardaydık. Dün biz de Genel Başkanımızla beraber Hacı Bayram Veli Camisi'ndeydik; oradaki muhabbeti gördük, milletimizle kucaklaştık, cemaatimizle kucaklaştık. Bu itibarla bunun da bir kez daha altını çizmek, bu hassasiyeti vurgulamak istiyorum.
Son bir şeyi daha tarihe not düşmek için paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde New York Times'ta yayınlanmış bir mektup buldum, 6 Ocak 1921'de yayınlanmış bir mektup. Bu mektubu New York Times paylaşıyor ama aslında bu mektubu yazan Atatürk. Atatürk zamanın İngiliz Başbakanıyla dalga geçerek, ona gülümseyerek bir mektup göndermiş; diyor ki Atatürk, İngiliz Başbakanına: "Ey, Lloyd George, benim ülkemdeki terör örgütlerine, Hınçak ve Taşnak terör örgütlerine silah yardımı yapmışsın, 40 bin silah göndermişsin bölücü terör örgütlerine. Türk askerleri, Kuvayımilliye o silahların hepsini aldı, şu anda o silahlar Türk milliyetçilerinin elinde." Bugün silah bırakma seremonisi yapanlara ders niteliğinde Atatürk'ün bu mektubunu düne atıf yaparak paylaşmak istiyorum.
Aslında bugün asıl önemli konu yaşanmış olan bir yangın felaketi. Bu yangın felaketi bir felaketin ötesinde bir dramdır, bir acıdır ve yıllardır "Türkiye Yüzyılı" dediğiniz, bana göre "AKP yüzyılı" olan sistemin, rejimin ne hâle geldiğinin bir göstergesidir. Şimdi bunu tek tek, madde madde anlatacağım yani yangında meydana gelen tablonun bütün ayrıntılarını sizlerle paylaşacağım ki bu ülke nasıl yönetiliyor, bu ülkenin kurumları nasıl tarumar edilmiş, ne hâle gelmiş, tek tek paylaşacağım.
2021 yılı, bundan dört sene önce, Kolombiya'nın Bogota kentinden bir uyuşturucu kargosu yükleniyor; bu, önce Panama'ya, ardından Amerika Cincinnati'ye, ardından da Almanya Leipzig'e geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Alman yetkililer bunun içerisinde demir tozuna karıştırılmış bir uyuşturucu olduğunu tespit ediyorlar ve bunu Türk yetkililere bildiriyorlar; uyuşturucuyu alıp Türkiye'ye geliyorlar ve bir operasyon yapılıyor, operasyonda önemli bir şahsın firması tespit ediliyor. Bu şahıs kim? Ben size şimdi göstereceğim, bu şahsın bu yangınla ne alakası var, onu da paylaşacağım. Ve bu uyuşturucu bu şekilde yakalanmış. Bu şahıs Ali Osman Akat, zamanın İçişleri Bakanıyla boy boy resimleri olan Ali Osman Akat.
Peki, Ali Osman Akat kim? Ali Osman Akat, bir firmanın sahibi, bu firma aynı zamanda kozmetik ürünleri üretiyor ve pazarlıyor fakat asıl önemli olan şu: Bu firmanın bir başka özelliği daha var, bu firma L'actone firması ve Avrupa'ya çok önemli kimyasallar, dezenfektanlar ihraç etmişler fakat Avrupa'nın raporlarına bakıyoruz, bu dezenfektanlar zehirli. Avrupa tam 140 bin litre zehirli dezenfektanı Türkiye'ye geri gönderiyor "Bunlar zehirlidir." diyor ve bu zehirli dezenfektanlar daha sonra ortadan kayboluyor. Bakıyoruz, aynı firmanın ürünleri Meclise satışa çıkıyor. Tabii, bu adam bu gücü nereden alıyor, bunun mutlaka soruşturulması lazım.
Uyuşturucu yakalanan bu adam, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde uyuşturucu yakalanan ve yüz yetmiş yıl hapisle yargılanan bu adam kaç yıl kaldı içeride biliyor musunuz? Sadece dört ay, dört ay sonra dışarıya çıktı. Peki, bu adamın başka ne özelliği var? Bu uyuşturucunun girdiği dönemde adamın firmasının sermayesi inanılmaz patlamış, yüzlerce kat artmış fakat çok ilginç bir nokta daha var, o da şu: Bu firmanın bir çalışanı daha var, adı İsmail Onursal.
Peki, kimdir İsmail Onursal? İşte, bu yangının olduğu, patlamanın olduğu firmanın sahibi. Peki, bu patlamanın olduğu firmanın sahibi ile bu şahsın nasıl bir ilişkisi var? Bu şahsın yeğenidir kendisi ve bu şahsın firmasında on dokuz yıl çalışmıştır.
Şimdi, bunlar nerede? Bunlar yakalandılar, bu da yakalandı. Nasıl yakalandı biliyor musunuz? Yangında sorumluluğu olan bu şahıs gitti bunun fabrikasında saklandı ve bu da kendisini para dolu çuvallarla kaçırırken bir nakliye aracının üzerinde polisimiz tarafından yakalandı.
Şimdi, kirli ilişkileri anlatmaya devam edeceğim. Ravive Kozmetik; bakın, bu kozmetik firması aslında tam da İŞKUR'un yanında yapılmış bir binada. Şimdi, çok ilginç, bu kozmetik binasına bakıyorsunuz, bununla ilgili CİMER'e çok ciddi şikâyetler yapılmış; şikâyeti yapan kişi bütün ayrıntıları tek tek yazmış ve diyor ki: "Ey devletimiz, ne olursunuz gereğini yapın, bu işin üstüne gidin." Tek tek bütün ayrıntıları yazmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Başkanım, bitireceğim, lütfen... Önemli, ne olursunuz bağışlayın, daha sonra uzun konuşmayacağım, önemli bir konu çünkü.
Bakın, İŞKUR'un yanı başında bu bina; ruhsatı yok, bununla ilgili herhangi bir belediyeden alınmış resmî bir belge yok, bir izin yok. Aslında burada nasıl bir bina var diye araştırdım; ne çıktı biliyor musunuz? Tapu kayıt belgesinde burada bina bile görünmüyor, arsa. Allah aşkına, şu devletin çürümüşlüğüne bakar mısınız, şu devletin geldiği hâle bakar mısınız ve oradaki insanlar, Anadolu insanları, üç kuruşa, beş kuruşa sigortasız çalışan Anadolu insanları, bizim evlatlarımız. Bizim çocuklarımız orada yanarak can verdiler, yanarak can verdiler. 3 çocuğu var ve maalesef yanarak can verdi. Pırıl pırıl yavrularımız, çocuk bunlar, daha çocuk, bırakın sigortasını, çocuk 15 yaşında yanarak can verdi. CİMER'e yapılan şikâyet... Aslında vatandaş devletin yerini almış, biliyor musunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - İstirham ediyorum.
BAŞKAN - Son kez açıyorum, son kez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Her şeyi tek tek söylemiş: "Bunların izni yok." diyor. "Bunlar ruhsatsız." diyor. "Sigortasız işçi çalıştırıyor." diyor. "Çocuk işçileri var." diyor. "İş güvenliği yok." diyor. Tek tek yazmış CİMER'e. CİMER ne diyor, biliyor musunuz? "O çocuk işçilerin isimlerini verin." diyor. "Bize yaşlarını verin." diyor. "Hangi tedbirler alınmamış, onları da yazın." diyor. Şu CİMER'in düştüğü hâle bakın, şu devletin düştüğü hâle bakın! Maalesef, korkunç bir katliamda, korkunç bir yangında insanlarımız hayata veda etti.
Şimdi, bir başka konu daha. Oturdum 2024 yılının Sayıştay raporunu inceledim. Bakın arkadaşlar, ülkenin düştüğü hâle bakın, Sayıştay raporunda tek tek yazılmış, ilgi duyan girsin internete bulsun, Sayıştayın sayfasından bulsun Sayıştay raporunu. Diyor ki Sayıştay raporu: "Kocaeli'nin Büyükşehir Belediye Başkanlığının yetkisinde olan işletmelerden tam 760 tanesinin -tek tek yazmış- çalışma ruhsatı yok, iş yeri açma ruhsatı yok ve yasa dışı faaliyet gösteriyor."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir cümle, bitiriyorum. İstirham edeceğim, uzatmayacağım. Özür diliyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Devletin ayakta kalabilmiş kurumlarından bir tanesi rapor yazmış, Allah aşkına, "Kocaeli'de 760 tane ruhsatsız, iş yeri açma izni olmayan işletme var." diyor, rapor yazmış. Niye gidip denetlenmez? Daha çok vahim olaylar var. İŞKUR'un başındaki kişi, bir AK PARTİ'li milletvekilinin akrabası. Neresinden tutayım ben bunun Allah aşkına? Kokuşmuş, çürümüş bir düzenden bahsediyoruz.
Bugün, 3 siyasi parti, DEM PARTİ, CHP ve biz çok önemli bir önerge verdik; hakikaten, bu kepazeliğin, bu çürümüşlüğün, bu kokuşmuşluğun bundan sonra da can almaması için, bu milletin muhafaza edilebilmesi için, devlet kurumlarının ayağa kalkabilmesi için, gelin, bu önergeye "evet" deyin, hep beraber, tek tek burada yaşananları araştıralım ve ondan sonra bir daha olmaması için önlem alalım diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim