GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:14
Tarih:06.11.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA RIDVAN UZ (Çanakkale) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Bu düzenleme doğrudan belediyelerimizin mülkiyet hakkına, yeniden yönetim ilkesine ve yerel demokrasinin özüne müdahale eden bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidar, yıllardır adım adım sürdürdüğü merkezîleştirme politikasını şimdi vakıf kültür varlıklarını koruma bahanesiyle yerel yönetimlerin mallarına el koyma sürecine dönüştürmüştür. Şöyle ki vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idareler, köy ve diğer kamu tüzel kişileri ile bunlara ait müessese, iktisadi işletme ve bağlı ortaklıklarının mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur. Yani birinci fıkrada sayılan "Tüzel kişilerin mülkiyetinde olup doğrudan vakfedilen veya mevcut olup olmadığına bakılmaksızın vakıf kaynaklarının inşa edilmiş, onarılmış veya ilaveler yapılmak suretiyle katkı sağlanmış vakıf kültür varlıkları vakıf yoluyla meydana gelmiş sayılır." diyor. Anayasa’nın 127'nci maddesi, yerel yönetimlerin mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan, karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişilikleri olduğunu belirtiyor. Bu madde belediyelere sadece hizmet üretme değil kendi bütçesi, geliri ve taşınmazı üzerinden de hâlbuki tasarruf hakkı tanıyor ancak bu teklif yoluyla meydana gelme gibi belirsiz bir kavramla belediyelere ait taşınmazları Vakıflar Genel Müdürlüğüne devretmenin önü açılıyor. Dikkat edin "vakıf yoluyla meydana gelme" ifadesi ne Medeni Kanun'da ne Vakıflar Kanunu'nda herhangi bir tanıma tabi değil. Bu hukuki bir kavram değil keyfî bir araçtır. Bir taşınmaz geçmişte bir vakfın katkısıyla onarılmışsa ya da sadece bir çeşmesi bir hayırsever tarafından yaptırılmışsa o alan artık belediyelerin olmaktan çıkacak, vakıflara devredilecek. Bu düzenleme "tarihi koruma" adı altında mülkiyeti el değiştirmekten başka bir şey değil. Örneğin, Çanakkale merkezde bulunan ve yıllardır belediye tarafından restore edilip kültür evi olarak kullanılan Fevzipaşa Mahallesi'ndeki bir Osmanlı konağını düşünün. Bu konağın geçmişte bir hayırsever tarafından onarılmış ya da avlusuna bir çeşme yaptırılmış olduğunu düşünün. Şimdi bu teklif yürürlüğe girdiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğü çıkıp diyecek ki: "Bu taşınmaz, vakıf yoluyla meydana gelmiştir." O yüzden Çanakkale Belediyesinin mülkiyetinde olan bu kültür mirası idari bir kararla belediyeden alınacak, merkeze bağlı bir vakfa devredilecek. O binada yıllardır yürütülen kültürel etkinlikler, atölyeler, halkın belleği de kaybolup gidecektir. Hepsi bir yönetmelik satırının insafına bırakılacak.

Benzer bir şekilde, Lapseki'de Belediyenin restore ettiği tarihî bir hamamın duvarına geçmişte bir vakıf tarafından sadece kitabe konulmuşsa bile o yapı artık vakıf yoluyla meydana gelmiş sayılacak. Bu ne demektir? Belediyelerimizin yıllarca emek ve bütçe harcayarak yaşattığı eserler birer birer Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilecek. Peki, Vakıflar Genel Müdürlüğü personelinin bunda ne kadar sayıda yeterliliği var, o da ayrı bir tartışma konusu.

Kıymetli milletvekilleri, Gelibolu ve benzeri alan düzenlemelerinde şeffaflık ve katılım sağlanmalıdır. Koruma komisyonu ve alan yönetimi, yapılan yerel temsil ve uzmanlaşmış kamu kurumlarının dengeli katılımıyla yeniden biçimlendirilmelidir. Tahdidi yani geçici düzenlemelerden kaçınılmalı; kiralama, tahsis ve yönetim süreçlerinde nizalı gibi muğlak ifadeler somut hukuki terimlerle mutlaka değiştirilmelidir. Hukuk devletinde mülkiyetin devri açık, öngörülebilir ve ölçülü esaslara dayanır. Anayasa’nın 35'inci maddesi mülkiyet hakkını koruma altına alır ama bu teklifle, kamu kaynaklarıyla inşa edilmiş bir yapının geçmişte yapılan basit bir onarıma dayanarak idari işlemle devrine imkân tanınıyor; bu, hukuki güvenlik ilkesine değil keyfîliğe de kapı aralıyor. Kamu mülkiyetinin geçmişteki belirsiz vakıf katkılarına dayanarak Vakıflar Genel Müdürlüğüne aktarılması Anayasa’nın 128'inci maddesinde idarenin kanuniliği ilkesine de aykırıdır. Zira bu kamu mallarının tasarrufu kanunla belirlenir. Burada ise sınırları belirsiz, ölçüsüz, yargı denetimi dışı bir idari yetki yaratılmaktadır. Bu düzenleme yalnızca taşınmaz devrinden ibaret değildir; bu, yerinden yönetim ilkesinin fiilen ortadan kaldırılmasıdır. Yerel yönetimlerin elinden mülklerini alırsanız geriye tabela belediyeleri elimizde kalır. Hâlbuki milletin oyuyla seçilen belediye başkanlarının Ankara'daki bir bürokratın talimatıyla yönetilmesi kabul edilebilir bir durum olmamalıdır. Buradan açıkça söylüyorum: Bu teklif sadece belediyelerin değil milletin hakkına da el uzatmaktadır çünkü belediyenin malları bir milletin vergisiyle alınmıştır. O malları koruyan, yaşatan ve hizmete dönüştüren yerel yönetimlerdir. Bu teklif yasalaşırsa yarın Çanakkale'de bir tarihî han, Bursa'da bir köy camisi, Konya'da bir medrese geçmişte bir vakfın katkısıyla yapıldığı gerekçesiyle belediyelerden alınacaktır yani "mülkiyet devri" adı altında kültürel yağmaya dönüşecektir.

Kıymetli milletvekilleri, bu teklif yalnızca Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülmüştür oysa Kimlik Bildirme Kanunu'nda yapılan değişiklikler gereği İçişleri Komisyonu, kamu kaynaklarının aktarımını ilgilendiren maddeler bakımından Plan ve Bütçe Komisyonu mutlaka bunun için toplanmalıydı. Ancak, iktidar partisi Meclis İçtüzüğü'nü dahi hiçe sayarak tali komisyonların görüşlerini almadan teklifi Komisyondan geçirmiştir. Anayasa'mızın 88'inci maddesi açıktır; kanun teklifi verme yetkisi yalnızca milletvekillerine aittir, yürütme organı artık yasa tasarısı hazırlayamaz lakin bu teklif Cumhurbaşkanlığı bürokrasisi tarafından hazırlanıp AK PARTİ milletvekillerinin imzasıyla Meclise sunulmuştur. Bu, fonksiyon gasbıdır, yasama yetkisinin fiilen yürütmeye devridir.

Bu vesileyle şunu net olarak söylemekte fayda görüyoruz: Bu kanunun Anayasa'ya aykırılığı sebebiyle Anayasa Mahkemesine götürülmesi ve dönmesi gerekliliğini bir kez daha ifade ederek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)