GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:14
Tarih:06.11.2025

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de geçmiş olsun.

Şimdi, biliyorsunuz, 23 Ekimde, 2026 bütçesi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından sunuldu. Geçen yıl 14 trilyon 700 milyar olan bütçe 18 trilyon 9 milyar liraya çıkarılmış, yüzde 34'lük bir artış var. Tercihlere baktığımız zaman ise geçen dönemden bir farkı yok, paralel bir şekilde pay edilmiş ve eğitim, sağlık, tarım gibi birçok kalem yine hak ettiğini bulamamış. Bütçenin büyük paylarının güvenlik ve savaş endüstrisine, faiz lobisine ve "vergi harcamaları" adı altında sermayeye tanınan muafiyete ve istisnalara gittiğini görüyoruz. Bu vergi muafiyeti meselesinde muaf tutulanın ülke ekonomisine ne kattığı ise aslında meçhul. Zaten çalışma hayatında derin bir sömürü var. Kâr oranlarına kâr katıyor bu sınıf, zenginliklerine zenginlik; ülkenin geri kalanı ise sürekli fakirleşmekte. Gelir dağılımında uçurumlar var. Toplumun ezilenleri emekçiler, köylüler, küçük esnaf, hepsi yoksulken ve asgari ücretliler ile emekliler açlık sınırında ve altında yaşamak zorunda iken bu sermayedarlar topluma ne vadetmektedir, ülkeye ne vadetmektedir ki sürekli olarak tüm iktidarınız boyunca kollanmaya devam etmişlerdir? En yüksek yüzde 20'lik gelir grubu dâhil bu sınıf zaten toplam gelirin yüzde 50'sine çökmüş durumda. Bunun izahatı nedir? Emekçilerden alıp sermayeye aktarmayı artık bırakın.

Evet, Türkiye'de derin bir yoksulluk sorunu var, üstüne üstlük bu iktidar yoksulun sırtından batan ekonomiyi düze çıkarmaya çalışıyor. TÜİK 3,5 milyon hanenin düzenli olarak sosyal yardım aldığını söylüyor. 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda ise sosyal yardıma muhtaç hane sayısı 4,5 milyon olarak belirtilmiş. Yakacak yardımı, barınma yardımı, aşevi yardımına başvuru sayıları da 2013 yılına göre yüzde 100 ile yüzde 300 oranında artmış durumda. Alo 144 Sosyal Yardım Hattı'na 2013'te 2 milyon başvuru yapılırken bu başvuru sayısı bugün 5 milyona ulaşmış durumda.

Bugün açlık sınırı 30 bin lira, yoksulluk sınırı 90 bin lira, asgari ücret ise 22.104 lira; insanlar gıda ihtiyacını bile karşılayamaz duruma gelmişler. DİSK-AR asgari ücretin enflasyon karşısında kaybının 6-7 bin lira civarında olduğunu söylüyor. Toplumun gelir seviyesi açısından yüzde 20'lik en alt gelir grubunda olanlar gıda ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk yaşıyorlar, kazançlarının yüzde 30'dan fazlasını gıdaya harcıyorlar. Gıda enflasyonunda ise OECD ülkeleri arasında biz lideriz. Toplum enflasyona ezdirilmiş, açlığa ve sefalete sürüklenmiş durumda. Bugün çocuk yoksulluğunda Avrupa Birliğinde 1'inci sıradayız, OECD ülkeleri içerisinde ise 2'nci sırada. TEPAV "22 milyon çocuktan 7,5 milyonu yoksul." diyor. 2 milyon çocuk ise derin yoksulluk yaşıyor. Türkiye Çocuk Araştırması da "Çocukların yüzde 62'sinin sofrasında sadece ekmek ve tahıl ürünleri var." diyor ancak ve ancak yüzde 12'si her gün bir çeşit ete ulaşabiliyorlar. Her 5 çocuktan 1'i okula aç gidiyor, bütün gününü aç geçiriyor.

Tüm bu sefalet tablosu karşısında Sayın Cevdet Yılmaz'ın yaptığı sunumda çocuklara dair bir şey duymak isterdik, en azından okullarda bir öğün yemeği ücretsiz vermeyi düşündüklerini açıklayabilirlerdi.

"Yatırımları teşvik etmek, ekonomiye yön vermek..." adı altında sermayeden vergi almamayı bir rutin hâline getirmişsiniz ama desteğe en çok ihtiyacı olan, teşvike en çok ihtiyacı olan ve geleceğimize yön verecek olan çocuklara ise hiç kalem oynatmamışsınız.

Dünyada 100'den fazla ülke çocuklara bir öğün yemek verebilmek için çabalıyor ve bunun bir kısmını karşılayabiliyorlar. Bunun birçok olumlu sonuçları var. Bir araya gelen, paylaşan çocuklar sosyalleşiyorlar, eşitlik duygusu gelişiyor, okula aidiyet ve güven duygusu gelişiyor; kız çocuklarında okullaşmada artış var ve tabii ki aile bütçesine katkı... Dünya Gıda Programı'nın raporuna göre, ücretsiz yemek için yapılan her 1 euroluk yatırım 7 ila 35 euro olarak size geri dönüyor, gelecek açısından sağlık harcamaları azalıyor. Beslenmenin erken çocuklukta beyin gelişimine, bağışıklık sistemine doğrudan etkisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Beslenemeyen çocukların fiziksel, duygusal, zihinsel gelişimleri olumsuz etkileniyor. Tabii, yoksulluk beraberinde sosyal dışlanma riskini de getiriyor.

Peki, ücretsiz bir öğün yemeğin maliyeti nedir, bu yapılamaz mıydı? Okul öncesinden lise son sınıfına kadar kişi başına 2-2,5 dolar üzerinden hesaplanıyor, yaklaşık 4,5-5 milyar dolar civarında bir maliyeti var.

Bu bütçeler toplum ihtiyacını maalesef karşılamıyor ve gözetilmeden yapılıyor. Bu bütçe sermayenin bütçesi, savaşın bütçesi; halkın bütçesinde çocuklara ücretsiz bir öğün yemek her zaman olur.

Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)