GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:14
Tarih:06.11.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kırk dört yıldır üniversitelerin tepesine çöreklenmiş olan bir kurumu konuşacağız bugün, 1980 darbesinin eğitim alanındaki kurumsal aracı olan YÖK'ü konuşacağız. Malumunuz, Yükseköğretim Kurulu olan YÖK bundan tam kırk dört yıl evvel 12 Eylül darbesi ardına 6 Kasım 1981 tarihinde darbeciler tarafından kurulmuştu. Darbeciler giriştikleri askerî ve sermaye diktatörlüğünün eğitimdeki aracı olarak kurdular YÖK'ü. Üniversiteleri sıkı bir baskı ve denetim altında tutmak ve kendi çıkarlarına göre, faşizmin çıkarlarına göre şekillendirebilmek istediler. Sözüm ona, üniversitelerde huzur ve sükûnu sağlamak iddiasıyla aslında bir darbe operasyonuna giriştiler ve giriştikleri bu darbe operasyonuyla birlikte bilimselliğin, kamusallığın, özgür düşünce ortamının adına ne varsa tek tek tasfiye edildi ve böylece değerli arkadaşlar, hem sert, otoriter hem de sermaye çıkarlarını önceleyen neoliberal bir eğitim anlayışı adım adım üniversitelerde inşa edilmiş oldu. Devrimci, demokrat, özgürlükçü öğrenciler ve akademisyenler anbean baskı altına alındı ve okullarla çoğunun ilişiği kesildi. Bilimsel içerikler tasfiye edilerek müfredatlar neoliberal kapitalist düzenin zırvalarıyla doldurulmuş oldu. Hak ve özgürlükler adım adım yok edildi. Günümüz iktidarı AKP'nin ise 2002'de iktidara geldiğinde o dönem en önemli vaatlerinden bir tanesi YÖK'ün kaldırılması vaadiydi. İlk zamanlarında AKP, YÖK'ü darbe açısından bir vesayet aracı olarak tarifliyordu değerli arkadaşlar ama ne var ki iktidar koltuğuna oturduğu andan itibaren YÖK'ü kendi çıkarları doğrultusunda kendi inşası açısından kullanmayı tercih etti ve bugün geldiğimiz aşamada, aradan geçen kırk dört yıla baktığımızda çok daha net bir şekilde, çok daha çıplak bir şekilde görüyoruz ki 12 Eylül diktasının üniversitelerde yaptıkları aslında AKP'li yıllarda üniversitelere karşı yürütülen kapsamlı saldırıların atası mahiyetindeydi. Bu anlamıyla, YÖK eliyle 12 Eylül ne yaptıysa katbekat fazlasını AKP yaptı. Öyle ki bugünden baktığımızda, üniversitelere atanmış rektörlerin, kayyum rektörlerin öncülüğünde polis şiddeti gündelik yaşamın bir parçası hâline getirilmiş durumda değerli arkadaşlar. Öğrenciler, en temel yaşam haklarını savundukları zaman, insanca bir barınma talep ettikleri zaman; ulaşım haklarını, eğitim haklarını, ucuz gıdayı, sağlıklı gıdayı talep ettikleri zaman şiddete maruz kalıyorlar, baskıya maruz kalıyorlar; soruşturmalarla, operasyonlarla yıldırılmaya çalışılıyorlar. Hatta ve hatta eğitim hakları öğrencilerin ellerinden alınabiliyor ya da üniversite öğrencileri demokratik bir üniversite, demokratik bir ülke talep ettiklerinde, ana dil hakkı talep ettiklerinde; kulüp haklarını, topluluk haklarını, inanç ve ifade özgürlüklerini talep ettikleri zaman hedef alınıyorlar ve öğrenciler, bugün, okula çağırılan polislerce, faşist çetelerce şiddete maruz kalıyorlar; yine, idari soruşturma, eğitimden uzaklaştırma cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlar. 19 Mart darbesine karşı durdukları için tutuklanan öğrenci arkadaşlarımız oldu mesela değerli arkadaşlar. Yine, geçtiğimiz günlerde ardı ardına gelen bir şekilde faşist çetelerin palalı, sopalı saldırılarıyla beyin travması yaşayan, şiddete maruz kalan öğrenci arkadaşlarımız oldu. Öte yandan, geçinemediği için, barınamadığı için, eğitime yeterli bütçe ayrılmadığı için eğitimden uzaklaşan öğrenci arkadaşlarımız oldu. Umutsuzluğa terk edildiği için intihar eden, yaşam hakkı elinden alınan öğrenci kardeşlerimiz oldu. Aslında tüm bunlar, üniversitelere ve öğrencilere reva görülen bu sefalet ve şiddet ortamının ilk tohumları kırk dört yıl evvel YÖK marifetiyle atılmıştı ve bugün saray iktidarı eliyle bir üniversite baskı rejimine dönüştürülmüş durumda. Öte yandan, 15 Temmuzu bir fırsata çeviren saray oligarşisinin yaratmış olduğu yıkım bugün bir enkaz olarak sürüyor değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

PERİHAN KOCA (Devamla) - İhraçlar bu enkazın en somut ürünlerinden bir tanesi. Biliyorsunuz, 2016 yılında iktidarın Kürt halkına karşı açmış olduğu, ilan etmiş olduğu savaşla beraber bu savaşa bir tepki olarak barış imzacıları ortaya çıkmıştı ve 2.210 barış imzacısı akademisyenin imzasıyla yayınlanan bildiri o savaş ortamında barış için bir işaret fişeği olmuştu ve ama söz konusu barış imzacısı akademisyen arkadaşlarımız işlerinden edildiler, okullarından uzaklaştırıldılar; tutuklanan arkadaşlarımız oldu, sürgün edilenler oldu, intihar edenler oldu, hastalıklarından dolayı yaşamından olanlar oldu.

Velhasıl, işte tüm bunlarla birlikte 12 Eylül eliyle üniversitelerde baskı aygıtı olarak kırk dört yıl önce kurulan YÖK bugün AKP'nin elinde mükemmelleştirilmiş bir baskı aygıtına dönüşmüş durumda. Yaratılan tüm bu mağduriyetlerin ve sorunların giderilmesi için araştırma önergemize "evet" oyu vermeye hepinizi davet ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)