| Konu: | ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN KKTC'DE KAMPUS KURMASINA İLİŞKİN ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 15.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sıra sayısı 67 olan, Çukurova Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Konu, bizim de parti olarak desteklediğimiz çok önemli bir konu. Çünkü Kıbrıs çok önemli, özellikle son yıllarda Doğu Akdeniz çok önemli, çok önem kazandı. Dolayısıyla Kıbrıs'ın, Kıbrıs'taki yatırımlarımızın, Kıbrıs'la ilgili bütün ilgilerimizin çok önemli olması gerekir diye düşünüyoruz, biz de parti olarak bu tür etkinlikleri, faaliyetleri sonuna kadar destekliyoruz. Çukurova Üniversitesinin Kıbrıs'taki bu protokolü de önemli gördüğümüz, desteklediğimiz, devamını dilediğimiz bir protokoldür. Kıbrıs çok önemli dedim, son altmış-altmış beş yılda bizim dış politikamızda çok önemli bir yeri var Kıbrıs'ın. Aşağı yukarı son yarım yüzyıl içerisindeki daha da fazla bir dönemde Türk dış politikasını Kıbrıs'ı irdeleyerek ne yönde geliştiğiyle ilgili izlenimler edinebilirsiniz, çok önemli bir konu.
Biliyorsunuz, diğer taraftan Orta Doğu'da, Orta Doğu ülkelerinde, Orta Doğu içerisindeki özellikle İslam ülkeleri üzerinden bir güç yarışı, uluslararası bir güç yarışı da sürüyor. Bu konu çok önemli, çünkü dönemimizdeki bütün konuları, belki de iç politik gelişmelerin bir çoğunu bu konu belirliyor; çok önemli bir konu bu. Orta Doğu'daki güç yarışı enerji kaynaklarına sanki yönelikmiş gibi görünüyor, sadece enerji havzalarına ve enerji yollarına hâkim olmayla ilgiliymiş gibi görünüyor ama bundan çok daha önemli tarafları da var. Önümüzdeki yıllarda uluslararası güç olacak merkezlerin önünü kesmek, onların kıt kaynaklarına ulaşmalarını engellemek için özellikle yapılan bir yarış söz konusu. Bu yarış sadece enerjiyle ilgili değil, tabii ki askerî yöntemler de dâhil olmak üzere her türlü yol ve yöntem kullanılarak yapılıyor.
Biraz önce söyledim, Doğu Akdeniz uluslararası güç yarışında daima önemliydi ama son yıllarda biraz daha önem kazandı. Çünkü ilave olarak Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gazla ilgili önemli gelişmeler de oldu, milyar dolarla ifade edilen bir doğal gaz kaynağı, kaynakları keşfedildi. Ve Doğu Akdeniz, bu uluslararası güç yarışında, enerji yarışında daha da önemli bir yere sahip oldu. Biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri'nin Doğu Akdeniz'de bir deniz üssü var. İngiltere'nin yine Kıbrıs'ta bir üssü söz konusu. Yine İngiltere dışında Rusya'nın Suriye'de bir üssü söz konusu, askerî üssü. İsrail de önümüzdeki günlerde -böyle bir teklif olduğu söyleniyor- Kuzey Kıbrıs'tan üs almak peşinde; böyle bir amacı olduğunu öğreniyoruz. Böyle bir teklifte bulunulduğunu Netenyahu tarafından, bunun da olumlu olarak görüldüğünü, pazarlıkların başladığını öğreniyoruz, ne kadar doğrudur bilmiyoruz ama herkes Doğu Akdeniz'le ilgili, Kıbrıs'la ilgili olarak bir şeyler elde etmeye, burada yer tutmaya çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, Doğu Akdeniz'de tabii ki biraz önce anlatmaya çalıştığım gibi uluslararası bir güç yarışı var ama bir taraftan da bizimle ilgili olarak bu "one minute" sonrası özellikle İsrail bizi bölgede sıkıştırmaya çalışıyor. İsrail'in buna ilişkin olarak birçok ülkeyle, Fransa, Almanya, Balkan ülkeleri, Yunanistan, Güney Kıbrıs da dâhil olmak üzere birçok ülkeyle anlaşması söz konusu. Hatta diğer taraftan Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkelerle ilgili olarak da girişimlerde bulunuyor. Daha önce Türkiye-İsrail ekseni Orta Doğu'yla ilgili olarak belirleyiciydi, tabii ki bizim bir farklı politika izlememizden sonra bölgede farklı gelişmeler de oldu. Bizim bunları önceden öngörmemiz maalesef dış işleri politikamız tarafından becerilebilmiş bir şey olamadı, bu konularla ilgili olarak yanlışlar yapıldı. Bugün onun maalesef iç politikada da olumsuz etkilerini görüyoruz, önemli sıkıntılar yaşıyoruz bu konuyla ilgili olarak ama buna rağmen çok da farklı gelişmeler oluyor. Mesela, evvelsi gün NATO sözcüsü Carmen Romero, NATO ve İsrail'in Akdeniz'de askerî iş birliği yapacaklarını açıkladı. Bu, İsrail'in verdiği teklif üzerine gerçekleşen bir konu. İsrail'in teklifi üzerine Doğu Akdeniz'de NATO ve İsrail güçleri birlikte askerî iş birliği yapacaklar. Biz de işin içinde olacağız; biz, istemediğimiz, şimdiye kadar farklı, özellikle son yıllarda politika gütmeye çalıştığımız bir konuyla ilgili olarak tam zıddı politikalar izleme durumunda kalacağız mecburen. Bu da çok büyük bir yanlış olacak yani "one minute" sonrası İsrail bizden böyle adım adım her konuda intikam alıyor, biz de bunun farkında değiliz, sıkıntılarını çekiyoruz, buna karşı da herhangi bir stratejimiz yok maalesef. Ve bu Doğu Akdeniz'deki İsrail-NATO askerî iş birliğiyle birlikte biz de Malatya'daki radar üssüyle beraber zorunlu olarak bir diğer konuya daha girmiş olacağız. Biliyorsunuz Malatya'daki radar üssüyle ilgili olarak da yine hem Amerika'dan gelen açıklamalar hem NATO'dan, Rasmussen'den gelen açıklamalar bunun özellikle İsrail'in çıkarlarına hizmet ettiği yönünde oldu. Burada da bizim Dışişlerinin açıklamalarının tersine bir durum maalesef söz konusu.
İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi'yle de çok girift ilişkiler içerisindedir. Bu da özellikle aleyhimize gelişen bir durum oluşturmaktadır.
Size özellikle Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül'ün bir yazısından bir bölüm aktarmak istiyorum. Özellikle inandırıcı olabilmek için bunu seçtim: "Akdeniz ve Balkanlarda İsrail'in Türkiye karşıtı etkin kampanyasını hatırlayalım. Onlarca yıl Orta Doğu'yu dizayn etmeye dönük Türk-İsrail ekseninin çökmesi dar anlamda Türkiye-İsrail ilişkilerinin çok ötesinde sarsıntılara yol açtı. Bu gelişme Akdeniz'den Karadeniz'e, Macaristan'dan Gürcistan'a uzanan geniş bir alanda Türkiye'yi çevreleme görüntüsü vermeye başladı. Türk-İsrail ilişkilerindeki gerilime karşıt olarak Tel Aviv kendi eksen arayışına girişti." Bunun sonucu olarak da bizim Konya Ovası'ndaki uçuşlarını iptal etmemize rağmen onlar çok daha geniş bir alan buldular. Yunanistan'la anlaşmalar yapıp, Doğu Akdeniz'deki diğer ülkelerle anlaşmalar yapıp çok daha geniş bir alanda tatbikatlarını yapar hâle geldiler. Yani onlar kaybetmedi ama biz kaybediyoruz ve bunun da bilincinde, farkında değiliz değerli arkadaşlarım. Özellikle onu söylemek istiyorum.
Ekim 2010'da iki ülke, yani Yunanistan ve İsrail ortak hava tatbikatı düzenledi. Girit açıklarında yapılan yüzden fazla İsrail savaş uçağının katıldığı tatbikatta S-300 füzeleri de test edildi. İsrail uçakları 1.900 kilometre menzil denedi. Uzun menzilli saldırı tatbikatıydı bu, İran gibi hedeflere yönelik bir tatbikat. Rusya'nın İran'a sattığı ancak engellenen, Suriye'ye verdiği ancak İsrail'in bütün baskılarına rağmen engelleyemediği S-300 hava savunma sistemine karşı hazırlıklar yapıldı. İsrail, aynı dönemde Kıbrıs Rum Kesimi'yle de anlaşmalar yaptı, askerî anlaşmalar. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile Rum Kesimi Dışişleri Bakanı defalarca görüştü.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunları şunun için ifade ediyorum: Kıbrıs bizim için çok önemlidir, Allah'ın lütfudur, atalarımızın gayretidir; buranın kıymetini bilmemiz lazım. Biz, geçmişte, burasının besleme olduğunu dahi söyleyerek burayı küçümsedik, önemsemedik, yanlış politikalar izledik ama bunun farkında olmamız lazım artık, bunun bilincinde olmamız lazım. Bu tür Çukurova kampüsü yetmez, onun haricinde birçok yeni, amaçlı, hedefli stratejiler oluşturmamız lazım bölgeyle ilgili olarak, Kıbrıs'la ilgili olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)