GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:23.10.2025

HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devletimizin idaresi esnasında karşımıza ekonomik, siyasal, sosyal, demografik, demokratik ve hukuksal, içten ve dıştan kaynaklanan pek çok sebeplerden dolayı ciddi problemlerle karşılaşıyoruz. Bu problemleri aşmak için sık sık yasalar çıkarıyoruz, kanunlar çıkarıyoruz. Kanunları zaman zaman heybeye, zaman zaman torbaya koyup getiriyoruz, Genel Kurulda acele kanun yapma tekniği altında uyguluyoruz. Bu acelemiz niye? Hâlbuki, kanun ve kararnameler yoluyla Sayın Cumhurbaşkanımızın kullandığı yetki, İttihat ve Terakkinin 3 paşasından daha fazladır.

Çıkarılan bu kanunlar problemleri çözmüyor. Problemleri halının altına süpürüyoruz, ortaya içi doldurulmamış birtakım kavramlar koyarak bunları fetiş hâline getiriyoruz, sonra bunlarla da çare bulamayınca başka istikametlere yol alıyoruz ancak halının altına süpürdüğümüz bütün problemler orada mayalanarak, daha büyüyerek, daha gelişerek Türk milletinin karşısına çıkacağı uygun bir zaman arıyor.

Bu uygulama ve bu teknik çerçevesinde Türkiye'de Parlamento egemenlik yetkisini kullanırken icranın sekretaryası hâline düşmüştür. Bu konuda en fazla uygulamayı da dış politikadaki icraatlar esnasında görüyoruz. Son dönemde Doğu Akdeniz'de ve Ege Denizi'nde yaşanan gelişmeler Türkiye'nin dış politikada ne yazık ki kararlılığını ve caydırıcılığını yitirdiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Kıbrıs açıklarında yabancı arama ve sondaj gemilerinin faaliyetleri yeniden hız kazandı ancak Türkiye geçmişte olduğu gibi ciddi bir diplomatik veya askerî refleks gösterememektedir. Meseleyi yalnızca birkaç cümlelik açıklamalarla geçiştirmekteyiz. Oysa hatırlayalım ki, birkaç yıl önce bu tür girişimlere karşı NAVTEX ilan edilir, savaş gemileri bölgeye intikal eder. Türkiye'nin kararlılığı uluslararası kamuoyuna açıkça gösterilirdi. Bugünse sessizliği tercih ediyoruz. Aynı tablo İsrail ile Güney Kıbrıs Yönetimi arasında savunma iş birliği sürecinde de karşımıza çıkıyor. İki tarafın askerî ilişkileri artarak sürerken Türkiye yalnızca izliyor, bölgesel dengeler aleyhimize kayarken diplomasi seyir politikası hâline dönmüş durumda. Bu sessizliğin başka bir örneğini geçen ay yaşadık. Piri Reis Araştırma Gemi'miz için 15 ve 25 Eylül tarihleri arasında Ege Denizi'nde NAVTEX ilan edildi fakat bu süre boyunca gemi Alsancak Limanı'ndan hiç çıkmadı. Şimdi, bu sorulara yanıt istemek kamuoyunun hakkıdır. Bu NAVTEX hangi bilimsel, askerî ve siyasi mülahazalarla ilan ediliyor? Geminin seyre çıkmamasında Yunanistan'ın tepkisi mi etkili oldu? Türkiye'nin bilimsel faaliyetleri dış baskılarla mı yönlendiriliyor?

Biliyorsunuz, Avrupa Birliğinin SAFE Programı 16'ncı maddesi "Programa 3'üncü bir ülkenin katılımı bir AB üyesinin veya tüm AB'nin savunma ve güvenlik çıkarlarına tehdit oluşturuyorsa engellenebilir." Şimdi soralım: AB savunma sanayisi ihalelerinden pay alabilmek, SAFE fonlarından yararlanabilmek için Doğu Akdeniz'de biraz uslu durmayı mı tercih ediyoruz? Savunma sanayisinde elde edilen bütün kazanımlarla Türk milletinin bir ferdi olarak sonsuz gurur duyuyoruz. Ancak bu kazanımların tek elde toplanması ve satışların denetlenememiş olmasını da sorunlu kabul ediyoruz. Kıbrıs'ta enerji ve güvenlik konularında geri adım atmazken hangi sebeplerle böyle davrandığımızı da millete açıklamak zorundayız. Bu sorular, KKTC'de gerçekleşen son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin -malum seçim sonuçlarının beklenen düşük bir katılımla tamamlanmış olması- ardından da daha da önem kazanıyor. Ancak bu noktada dikkat çekici olan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin değerlendirmesidir. Sayın Bahçeli, KKTC Parlamentosunun seçim sonuçlarını kabul etmeyerek Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı alması gerektiğini belirtmiştir. Bu açıklama, Cumhur İttifakı içerisinde Kıbrıs politikasında ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, 2014 Annan Planı'nda Türk milleti Türkiye Cumhuriyeti devletinin teşvikiyle federasyona "evet" demek için "Yes be annem" diye Kıbrıs sokaklarında gezerken Rumlar "Ohi, ohi" diye hayırı savunurlarken biz bugün meydana gelen sıkıntıların temelini belki de o gün attığımızın farkında değiliz. Dış politikada böylesine stratejik bir konuda ortak bir irade sergilenememesi Türkiye'nin itibarına, caydırıcılığına, güvenliğine zarar vermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Sessizlik zamanla geri adımlara, geri adımlarda kalıcı kayıplara dönüşür. Türkiye Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta simgesel varlıkla yetinmemeli, ulusal çıkarlarını koruyacak fiili ve kararlı bir diplomasi yürütmelidir. Eğer bugün sesimizi yükseltmezsek yarın o bölgelerde yalnızca başkalarının sesini duyarız ve Doğu Akdeniz'de sessiz kalan sadece sesini değil, haklarını da kaybeder.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)