GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:23.10.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Çocuklar için de demokratik, eşit, özgür bir yaşam tahayyülü için mücadele eden ve tutsaklığa rağmen barışı savunan ve bu iradeyi koruyan cezaevindeki bütün tutsakları, ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de milyonlarca çocuk bugün sofraya aç oturuyor. Okula karnı doymadan giden, ders ortasında bayılan, büyüme geriliği yaşayan çocukların olduğu bir ülkede "demokrasi" "adalet" ve "eşitlik" kelimeleri artık yalnızca duvarlarda asılı kavramlardır. Bu tablo, iktidarın bilinçli tercih ettiği bir sosyal politika modelinin elbette ki sonucudur çünkü bu ülkede yoksulluk bir kriz değil, iktidarın stratejisidir. Neden "strateji" diyorum? Çünkü halkın yoksulluğu yönetiliyor, hatta yeniden üretiliyor. "Sabredin, dayanışın." diyerek çocukların açlığı toplumun vicdanına değil sessizliğine mahkûm ediliyor. Devletin resmî kurumları hâlâ "yetersiz beslenme" gibi cilalı ifadelerle durumu geçiştiriyor, oysa bunun adı nettir, "Çocuk açlığı." İktidar nezdinde açlık artık sadece istatistiklerde yaşatılan bir olguya dönüştü. İktidarın ekonomi politikaları açlığı sayıyor ama aç olanları göremiyor çünkü açlığın kendisi bir utançken iktidar için utanç duygusu çoktan enflasyonla birlikte uçtu gitti.

Geçtiğimiz dönem Mecliste muhalefet milletvekilleri okullarda her gün ücretsiz nitelikli bir öğün verilmesi için yasa teklifi sundu; sonuç, takdir edersiniz ve tahmin edersiniz ki yine reddedildi. Ancak açıkça söyleyelim, reddedilen bir öğün yemek değil, çocukların eşit yaşam, eşit sağlık, eşit eğitim hakkıdır. "Bütçeyi zorlar." diyenler, yandaş vergilerini affedenler, Kırgızistan'ın 58,8 milyon dolar borcunu silenler, Aydın'da yemekhaneden ücretli yemek alamadığı için sınıfa alınmayan ve sokakta yemek zorunda kalan öğrencilerin durumundan acaba utanırlar mı? Ve şunu söylemek gerekiyor: Görünen o ki öncelikleri çocukların açlığı ya da tokluğu değil, sistemin devamıdır.

Devlet, kaynaklarını nereye harcayacağını, nereye aktaracağını seçerken de aslında kimin yaşamaya değer olduğuna dair de karar vermiş oluyor. Hâl böyle olunca da çocuklar, kadınlar, gençler yaşam hakkı ilk gözden çıkarılanlar oluyor. İktidar, çocuk yoksulluğuna dair her eleştiriyi aile dayanışması masalıyla savuşturuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SÜMEYYE BOZ ÇAKI (Devamla) - Ailelerin zaten dayanışmayla ayakta kaldığını inkâr ederek kendi sorumluluğunu yurttaşa devrediyor. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyerek ahlak dersi veren iktidar aç komşular yaratmaya devam ediyor. Oysa bir ebeveynin çocuğuna kahvaltı hazırlayamaması bireysel bir yetersizlik olarak değerlendirilemez. Sorumlu olan devlettir ve devlet yoksulları izlemekle değil, yoksulluğu çözmekle, bitirmekle yükümlüdür. Gerçek bir sosyal devlet, çocukların açlığını sadece ebeveynlere havale etmez, her okulda ücretsiz beslenme programları uygulanmadıkça, gıdadaki kimyasal kirlilik denetlenmedikçe, yerel üretici desteklenmedikçe bu düzen açlığı üretmeye, yoksulluğu büyütmeye devam eder. Her çocuğun tok, sağlıklı ve eşit biçimde okula gitmesi iktidarın lütfu değil, demokratik toplumun ve hukukun gereğidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)