GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:10
Tarih:22.10.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkenin kadınları savaşın, adaletsizliğin, inkârın en ağır yükünü taşıdı, Aysel Tuğluk da o kadınlardan biri, buradan kendisini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. O, hayatını barışa, demokrasiye, kadınların onurlu özgürlük mücadelesine adadı ama ne yazık ki annesinin mezarı başında bile zulmün gölgesini yaşadı çünkü "Bir Kürt'ü bir Alevi'yi buraya gömdürtmeyiz." diyerek o toprağın merhameti bile kirletildi. Aysel Tuğluk bu ağır travmalardan sonra hapishanede demans hastası oldu. Annesinin cenazesine yönelik yapılan ırkçı şiddet ve saldırı onun kalbinde, toplumun kalbinde, herkeste onulmaz bir yara açtı ve onu unutmaya zorladı.

Şimdi, kendisini son olarak ziyarete gidenlerden birine şöyle bir soru sordu: "Annem nasıl?" Bu soruyu unutmayın çünkü bu soru bu ülkenin adalet hafızasına kazınmış bir tanıklık, bir hakikattir, bu halkın unutmayı isteyecek kadar çok acı çektiğinin bir örneği, bir fotoğrafıdır. Tam da bu acılar yaşanırken sığındığınız, maske hâline getirdiğiniz yargı kararlarınız AİHM'in 14 Ekim 2025 tarihiyle Tuğluk Türkiye Kararı'yla bir kez daha çöktü, AİHM bir kez daha sözleşmenin 18'inci maddesinin ihlal edildiğini kararını verdi. Nedir bu 18'inci madde? Birçok kere ifade ettik, tekrar söylüyoruz ki temel hak ve özgürlüklerin yalnızca sözleşmedeki meşru amaçlarla sınırlanabileceğini söyleyen, siyasi araçlarla hukukun maske olarak gizlenemeyeceğini ifade eden hukukun bir maske hâline geldiğinde artık insanı, adaleti, vatandaşı değil iktidarı ve gücü koruduğunu söyleyen, bunu tescilleyen, sözleşmenin ilgili maddesi. Bugüne kadar bu maddeyle çok az ülke için karar verildi yani yıllardır 47 ülkede, şu an 46 ülkede sadece Azerbaycan, Gürcistan, Rusya ve en çok da Türkiye'yle ilgili kararda verildi ve hakkında başvurucuların hepsi ya insan hakları savunucusu ya siyasi bir muhalif ya da hükûmete muhalefet eden hukukçular. Tutuklama hakkından, ifade özgürlüğünden, ya da örgütlenme özgürlüğünden verilen ihlal kararları oldu. Görünürde yasal kılıfa büründürülmüş olan meselenin aslında siyasal çoğulculuğu hedef aldığını, siyasi sınırları daraltmaya çalışan bir hukuki maske olduğunu ifade etti ve sadece bu bir cümle değil, bir ülkenin aynı zamanda aynısını gösterir; hukuk aynasını, siyasi aynasını, yargının nasıl vesayet altında yönlendirmeye açık olduğunu gösterir ve bunu sadece devlete değil, ilgili halka, ilgili siyasete, ilgili muhalefete de hatırlatır, nasıl bir devlette olduğumuzu bizlerin hukuksal olarak gözümüzün önüne koyar. Türkiye'yle ilgili bir sistem yargılamasıdır aynı zamanda, başvurucu Aysel Tuğluk ve diğerleri için değil, geçmişte de değil, günümüzde ve şu andaki adalet arayışını da anlatır. Türkiye tarihine dönüp bakalım, farklı hikâyelerle, farklı durumlarla karşılaşacağız. 49'lar davasından DDKD'ye, HEP'ten DEP'e, HADEP'e, DTP'ye, KCK'ye, DTK'ye, şimdi HDK'ye, Kobani kumpas davasına kadar dönemler değişti, iktidarlar değişti ancak Kürt siyasetinin demokratik siyasetteki ısrarı, demokrasi ittifakı, sosyalist geleneği, emek ve özgürlük siyasetinin her defasında güvenlik gerekçesiyle, terörizm yaftalamasıyla, hukuk eliyle bastırılma siyaseti değişmedi. Bugüne kadar bir çözüm yarattı mı? Hayır. Avrupa Konseyinden AİHM'e, Birleşmiş Milletlerin yıllık raporlarından dönemsel raporlarına kadar Türkiye'yi otoriter, antidemokratik, hukuksuz ve yargının tamamen tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirdiği devletler listesine koymak dışında. Oysa bu zinciri görmek için yalnızca geçmişin eleştirisinde değil günümüzde siyasal barışı korumak tam da bir zorunluluk. Adli bir refleks olarak değil kuşaktan kuşağa üretilen bir baskı aracının değişimini, bu ülkenin günümüzdeki barış imtihanını artık ertelemenin yerine getirmenin bir gerekçesini yapalım. Hakikatle, yüzleşmeyle, sadece barış ve silahların susmasıyla değil adalete, hukuka dönüşle, hukuk eliyle bastırılan hakikat ve gerçekliği gün yüzüne çıkarmakla mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Tuğluk kararından önce Demirtaş kararı, Osman Kavala kararı, yine 8 Kasım 2022'de Yüksekdağ ve diğerleriyle ilgili 13 HDP'li. Milletvekili hakkında da çoğulculuğu bastırma, siyaseti, muhalefeti gölgede bırakma ve aynı zamanda tutukluluğun siyasi amaçla gösterildiğine hükmetti. Yani bir bütünen ülkedeki adaletsizliğin bir fotoğrafını ortaya çıkardı. Gelin, ne bu ülkedeki sorunları mahkemelerde, yargı kararları eliyle, adliye koridorlarında ya da sıkça eleştirdiğiniz gibi uluslararası mahkemelerin kararında değil gerçekten hukuka dönerek, hakikati görerek, var olan bir demokrasi kriz tablosunun yerine getirerek görelim. Bize düşen, korkunun değil umudun siyasetiyle konuşmak, adaletin sesini yaratmak. Biz o sesi duymaya, o sesi büyütmeye, o dili kurmaya ve onarmaya 101'inci yılda daha fazla geciktirmemeye adayız. 101'nci yılda daha fazla geciktirmeyip hukuk ve adaletin sesini oluşturalım diyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)