Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 10 |
Tarih: | 22.10.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Nüfusumuz azalıyor ve bu nüfusun artması için de kritik bir rakamdayız. 3 Bakan çalışıyor; bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı çalışıyor, aynı zamanda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışıyor, bir yandan da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ikinci kez bir toplantı yaptılar. Peki, bununla ilgili çalışmalar bir ete kemiğe büründü mü? Yani ebeveynlerin birlikte yıllık izinleri artırıldı mı çocuktan sonra? Herhangi bir çalışma olmadı. Ben bir soru önergesi verdim kendilerine hem Cumhurbaşkanı Yardımcısına hem de diğer bakanlara verdim, şu ana kadar bana cevap vermediler. Oysaki Türkiye kritik bir yüzdede, mutlaka ki nüfusumuzun artırılması gerekir. Kazakistan yaptı bunu ve çok rahat bir şekilde yapabildi. Batı dünyası yapıyor bunu; Bir yandan izinlerle yapıyor, bir yandan maaşlarının artırılmasıyla ilgili yapıyor, teşviklerle ilgili yapıyor, bir diğer yandan da ailelerle ilgili "Aile nedir?" bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Şimdi, Aile Yılı ilan edildi 2025 yılı, sonra bu on yıla doğru teşmil edildi. Doğru bir şey yapılıyor, doğru ama bununla ilgili mutlaka ki somut verilerin elimizde olması gerekmektedir.
Bir diğer husus, değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğünde hangi sıralamada olduğumuzu söyleyeceğim. Maalesef, 142 ülke içerisinde 117'nci sıradayız biz, İnsan Özgürlüğü Endeksi'nde de Türkiye yine aynı şekilde 142'nci sırada. Burada çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Somut örnekler vereceğim sizlere. Nedir bunlar? Kanun hükmünde kararname. 15 Temmuz sonrası kanun hükmünde kararname çıktı ve bazı vatandaşlarımız, insanlarımız "şuna iltisaklı" "buna iltisaklı" denilerek bir yandan idari tasarruflarla, bir yandan yargının tasarruflarıyla memurluklarından uzaklaştırıldılar. Daha sonra olağanüstü bir kurul kuruldu, bununla ilgili çalışmalar yapıldı. Uzun süre çalıştı ve daha sonra yine aynı şekilde dosyaları yargıya intikal ettirdi. Şimdi, ben şunu söyleyeceğim: Kesinlikle darbelere karşıyız ve Türkiye'de devleti ele geçirmek ister silahlı olsun ister silahsız olsun, demokrasinin imkânlarını kullanarak olsun, kim devleti ele geçirmek istiyorsa etnisite olsun, parti olsun, cemaat olsun, kim olursa olsun hepsine karşıyız çünkü devlet millete aittir. Peki, bu kanun hükmünde kararnameden beraat edenler var mı? Var. Takipsizlik kararları alanlar var mı? Var. Ne yapmaları lazım ki tekrar yeniden devletlerine aidiyet duygularıyla bağlansınlar ve devlete dönsünler? Dönemiyorlar ki. Aynı şekilde 31 Temmuz Covid Yasası, infaz yasası çıktı buradan ve daha sonra, onuncu yargı paketinde bu gündeme geldiğinde "Ekim ayında çıkaracağız." demiştiniz, hâlâ çıkmadı. Bununla ilgili özel bir düzenleme yapılabilir diyoruz ama yapılmıyor hâlâ daha. Bir de TCK 158 var arkadaşlar, bu da bazı kişilerin, özellikle öğrencilerin, arkadaşlarına kartlarını, kredi kartlarını vermeleri sonucunda başlarına gelen felaketler.
Şimdi, bu ATM'lere kameralar konuluyor ama önceden kameralar yoktu ve kartı olanlar çok ciddi şekilde cezalandırılıyorlar üç seneyle, bazen 10 fiil yaptıysa otuz seneyle, 5 fiil yaptıysa on beş seneyle cezalandırılıyorlar. Bunlarla ilgili düzenleme de geriye dönük olarak yapılmalıdır.
Bir örnek vereceğim sizlere: Çara suikast yapılır bu çarlık döneminde ve çar bu suikast yapanların hepsini çarmıha gerdirir ama 100 bine yakın insanı da o şehirde bulunanları Sibirya'ya gönderir. Bunun üzerine Lev Tolstoy, biliyorsunuz kendisine "küçük çar" lakabını takmıştır. "Küçük çardan büyük çara" diye bir mektup yazar çara, der ki: "Anladım, sana suikast yapanlara bu tür işlemi yaptınız, çarmıha gerdiniz. Peki, o 100 bin kişinin ne suçu vardı da onları oraya gönderdiniz? Sibirya'ya ölüme terk ettiniz, onlar yaşarken ağır ağır ölecekler." der ve bir cevap olamaz. Ben de buradan Hükûmete sesleniyorum, şimdi, küçük çar büyük çara mektup yazmış, o zaman da şöyle sesleniyordu küçük çar: "Ben sana İsa'nın diliyle hitap ediyorum; merhamet, merhamet, merhamet." Ben de Hazreti Muhammed'in diliyle sesleniyorum size: Adalet, adalet, adalet diyorum. O nedenle, burada hem kanun hükmünde kararnameden mağdur olarak, daha sonra beraat ederek... Ki bu yargı genellikle 15 Temmuz sonrası korkutulmuş bir yargı, korkmuş bir yargı, aynı zamanda da bu yargı bazı davalarda durumdan vazife çıkaran yargı -iyileri tenzih ederim- böyle bir iklimde dahi beraat edenler eğer tekrar yeniden işlerine dönemiyorlarsa, takipsizlik kararı alanlar tekrar yeniden işlerine dönemiyorlarsa ne yapmaları gerekir? Biz zaten hep insan kaybettik değerli arkadaşlar -sık sık da söylüyorum- Kurtuluş Savaşı'nda kaybettik, 60 darbesinde kaybettik, 71 darbesinde kaybettik, 80'de kaybettik, 97 darbesinde kaybettik, postmodern darbede kaybettik; Fethullah Gülen'in yapmış olduğu, FETÖ'nün yapmış olduğu darbeden sonra 1 milyona yakın insanımızı kaybettik aileleriyle beraber ve bir diğer taraftan ise PKK'yla, terör örgütleriyle kaybettik; onlar da bu ülkenin çocuklarıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Beş dakika bitti.
Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tekrar yeniden insanlarımızı kazanmamız gerekiyor, o nedenle yargıya inanmamız gerekiyor arkadaşlar, yargıyla beraber de kanun hükmünde kararnameyi bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor. Evet, insanlar o yapıya şu veya bu şekilde dâhil oldular. Oraya "Allah" diyerek gittiler, orası şeytan çıktı "peygamber" diyerek gittiler, deccal çıktı; iltisaklı oldular, göremediler, görünen kısmına inandılar. Görünen kısmına devlet de inandı, Hükûmet de inandı, muhalefet de inandı; inanmayanlar vardı ama görünmeyen kısmı ise darbeydi ve devleti ele geçirme çalışmasıydı, vatandaşların bunları görmesi mümkün değildi. Onların bankaları hep izinlerle açıldı, onların okulları izinlerle açıldı; o nedenle, tekrar yeniden Hükûmeti bir kez daha düşünmeye davet ediyorum ki 15 Temmuz öncesi de sonrası da yazdığım raporlarla bu yapının devleti ele geçirmek istediğini ben Hükûmetimizin çoğu üyesine anlatmıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - "Bunlar bir gün Humeyni gibi İstanbul'a gelecekler ve de Washington'dan bir uçak kalkacak, buraya gelecekler ve devleti ele geçirecekler." demiştim, o zaman bana inanmamışlardı. 15 Temmuz gecesi ne yaptığımı herkes biliyor, çok sık anlattım, bir günde bir 15 Temmuz günü o gece neler yaptığımı, Kemal Kılıçdaroğlu'yla nasıl görüştüğümüzü, Sayın Devlet Bahçeli'yle nasıl görüştüğümüzü, daha sonra arkadaşlarla beraber nasıl bir direnç gösterdiğimizi, buraya geldiğimizi herkes biliyor, teferruatlı kısmını daha sonra anlatırım değerli arkadaşlarım.
Bir diğer husus da bir bütçe geldi şimdi, biliyorsunuz, bu bütçe 2026'nın bütçesi, şu ana kadar -iki buçuk yıldır buradayız- iki bütçe gördük, 3'üncü bütçeyi göreceğiz burada. Orta vadeli programda vaatleri veya tahminleri gördük, bu tahminlerin hiçbiri tutmadı. Merkez Bankasının tahminlerine baktık, hiçbiri tutmadı. TÜİK'in tahminlerine bakıyoruz, hiçbiri tutmuyor ama geliyoruz, tekrar yeniden bütçede burada destanlar yazmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem efendim.
BAŞKAN - Sekizinci dakika, son dakika.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bu bütçe, her şeyden önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı bir bütçe olmadığı gibi milletin de bütçesi değil; zenginin bütçesi, yoksulun kâbusu, tersinden Robin Hood bütçesi, zenginden değil yoksuldan alıp zengine veren bütçe, faiz bütçesi, hayal bütçesi, cari açık bütçesi, modern bir Düyun-ı Umumiye bütçesi, Mehmet Şimşek'in vergi ve zam bütçesi bu. 2026 yılı gayrisafi millî hasıla 77 trilyon lira, bütçe giderleri 18.9 trilyon, bütçe gelirleri 16.2 trilyon, faiz giderleri ise 2.74 trilyon. O nedenle, böyle bir bütçenin Türkiye'ye zenginlik getirmeyeceği bellidir. Bu bütçeye de -daha şimdiden söyleyeyim- itirazlarımızı yapacağız, Sayın Bakanların burada iki dönem boyunca söylediklerini tek tek çürüteceğiz, ardından da bütçeyle ilgili itirazlarımızı yapıp nasıl oy kullanacağımızı milletimize takdim edeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.